Yeni yıl, birçok dilek ve verilen sözlerle başladı. Geçen yıla baktığımızda dünyayı kadınlar için de yaşanılacak hale getirmek için yapabileceğimiz en önemli iki şey örgütlenmek ve mücadele etmek…
2015 yılına girdik. Milyarlarca insan yeni yılı her şeyin daha iyi olacağı umuduyla karşıladı. Kendisi, ailesi, ülkesi ve dünya için daha iyi bir yaşam dilediler. Dünya çapında işçiler, kadınlar, gençler değişim ve iyileşme isterlerken iktidar sahipleri, her şeyin olduğu gibi kalması, ‘bu şekilde’ devam edilmesinden yanalar…
Şimdiye kadar var olan hemen hemen her toplum patriyarka ve onun uzantılarıyla iç içeydi. Değişen bir şey olmadı. Geri kalmış ülkelerde de, en gelişmiş sanayi ülkelerinde de kadınlar hala dezavantajlı cins. Hem kadın hem de işçi olarak baskı altında, sömürülüyor. 2014 yılını kadının ekonomik bağımsızlığı ve üzerindeki baskıya karşı verdiği mücadele belirledi. Bu baskı, gerici politikalar ve hatta savaşla sürdürüldü. Kadına yönelik şiddet geçen yılın ajandasında da yoğun şekilde kendini gösterdi.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARTTI
Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü vesilesiyle 25 Kasım 2014’te bir açıklama yapan WHO (Dünya Sağlık Örgütü), kadına yönelik şiddetin arttığını bildirdi. Dünyada yaşayan kadınların üçte birinin (yaklaşık 1 milyar), eşlerinden fiziki şiddet, kadın sünneti, zorla evlendirilme, tecavüz, taciz gördüğü belirtildi. Kadına yönelik şiddetin sadece geri kalmış ülkelerin sorunu olmadığını 8 Mart 2014’te açıklanan bir AB raporu gözler önüne koydu. Rapor, Avrupa’da yaşayan kadınların korkunç durumlarını sergilemekteydi. Avrupa’da yaşayan kadınların üçte biri (61,3 milyon) fiziki ve cinsel şiddet kurbanı olmuştu. Almanya, şiddet gören kadınların oranının yüzde 35 olmasıyla, yüzde 33 olan Avrupa ortalamasının üstündeydi. Radikal İslamist Boko Haram’ın Nijerya’daki katliamı binlerce insanın hayatına mal oldu. Yüzlerce kız öğrenci kaçırıldı. Tecavüzleri haklı göstermek ve meşrulaştırmak için kendilerini kaçıranlarla zorla evlendirildiler. Kadının köleliği bir kez daha bu iki yüzlü ahlakla deşifre edilmiş oldu. Bu türden olaylar Nijerya ile sınırlı kalmadı. Gerici erk-ek egemen şiddet bu yıl da kadınları sardı, sarmaladı. Kadınlar İŞİD terör örgütü tarafından zorla İslamlaştırmanın bir aracı olarak kullanıldılar. İslam dinine geçmemeleri halinde kaçırıldılar, satıldılar, tecavüz edildiler. Orta çağın korku döneminin metotlarını da aşan yöntemlerle kadınlar eşlerinin, babalarının, oğullarının, kardeşlerinin caniler tarafından öldürülmelerini seyretmek zorunda bırakıldılar. Türkiye’de AKP hükümeti, kadın erkek eşitliğinin doğaya aykırı olduğunu söyleyerek kadınlara saldırılarını sürdürdü.
MÜCADELEYİ ÖRGÜTLEMEK
Almanya’da Mehtap Savaşçı ve Tuğçe Albayrak’ın ölümleri hepimizi sarstı. Yaşamıyla ilgili kararları kendisinin alma isteği ve erkek şiddetine karşı çıkma girişimi hayatlarını kaybetmelerine neden oldu. Ortadoğu ve Ukrayna’da olduğu gibi emperyalist saldırganlık ve bölgesel savaşlar özellikle kadınların yaşamını korkunç şekilde etkiledi. Kadın vücudu sadece gerici-patriyarkal politikanın hedefi olmadı. Kadınlar hala sömürgenlerin çıkarları doğrultusunda boyun eğmek zorundalar ve vücutları pazarlanıyor. Kadın ticaretinin gizli açık boyutunu bu yıl Brezilya’da yapılan futbol şampiyonası sırasında bir kez daha gördük. Hindistan’daki korkunç tecavüzler serisi kadınların ne ölçüde cinsel şiddetle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Erkek şiddetinin ardında gerçek neden saklanıyor: Bu Hindistan’da kast sistemi şeklinde ortaya çıkan dünyanın sınıflara bölünmüş olması. Sistematik olarak ezilen sınıfların kadınları şiddetle karşı karşıya bırakılıyorlar. 2014’te yaşanılanlar, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha aktif ve sorumlu olmamız gerektiğini bize gösterdi. Bu mücadelenin sadece sonuçlara dayalı yapılırsa yetersiz olacağını da gördük. Mücadelemizi şiddetin ekonomik-sosyal nedenlerine bağlı olarak sürdürmek zorundayız. Sadece aydınlatma çalışması yapmamız da yetmez, kadınların üzerlerindeki baskı ve şiddete karşı mücadelesini örgütleme göreviyle karşı karşıyayız.
KADINLAR EN ÖNDEYDİ
Daha iyi yaşanılacak bir dünya özlemi, dünya çapında milyonlarca kişinin sokağa çıkmasına neden oluyor. 2014 yılında Avrupa’nın ve dünyanın birçok yerinde işçi mücadeleleri, sokak gösterileri, çatışmalar, karışıklıklar oldu. İngiltere, Yunanistan, İspanya, Portekiz, Brezilya, Meksika, Rojava ve bir çok yerde mücadelenin ön sıralarında kadınlar da yer aldı. İngiltere’de tasarruf planlarına karşı mücadele eden kadınlar, Yunanistan’da işten atılmalarına karşı maliye bakanlığı önünde eylem yapan 595 temizlikçi kadın bunun en güzel örnekleriydi. Brezilya’da milyarların futbol şampiyonasında çarçur edilmesine, Meksika’da çocuklarının kaçırılıp öldürülmesine karşı kadınlar direndi. İtalya’da, İspanya’da, İran da ve Rojava-Kobane’de en önde kadınlar vardı…
Yeni yıl, birçok dilek ve verilen sözlerle başladı. Geçen yıla baktığımızda dünyayı kadınlar için de yaşanılacak hale getirmek için yapabileceğimiz en önemli iki şey örgütlenmek ve mücadele etmek…
Çalışan kadın sayısı artıyor
Ucuz işgücüne duyulan ihtiyaç daha fazla kadının iş yaşamına girmesine neden oluyor. Almanya’da da daha fazla kadın çalışıyor. Bunların arasında göçmen kadınların sayı da artıyor. Ancak kazanılan para geçinmeye yetmiyor. Sosyo-ekonomik yapılarının iyileşmesine neden olmuyor, tam tersine daha da kötüleştiriyor. Bunun nedeni çalışmalarına rağmen geleneksel kadın işi denen işleri de yapmaya devam etmeleri. Devlet, çalışan annelerin çocuk bakımını üstleneceği yerde onları evde tutmak için ikramiye ödemeyi esas alıyor. Büyük koalisyonun muhafazakar kadın politikasına sadık kalması hiç de şaşırtıcı değil. Esnek ve sigortasız çalışma koşullarıyla 8 milyon kişinin istihdam edildiği mini işlerde çalışanların ezici çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. İhtiyaç olduğunda işe çağrılma özellikle de kadınlara kader olarak dayatılıyor. Ama kadınlar bu duruma karşı çıkıyorlar. 2014 yılında mücadeleci H&M işyeri işçi temsilcisi Ayşe B.’nin mücadele ederek kazandığını gördük. 1 Ocak 2015’ten itibaren saat ücreti 8,5 Euro’dan yasal asgari ücret uygulamasına geçilecek olması, kadınların çalışma koşulları ve ücretleri açısından ,çoktan yapılması gereken, kısmi bir başarı. Ancak denetlenmeden, güçlü bir sendikal baskı olmadan ne yasal asgari ücret ne de kadınların iş yaşamlarıyla ilgili diğer talepleri yerine getirilecek ve kadınlar, diğer emekçiler gibi işverenin keyfi uygulamalarına teslim edilmiş olacaktır.
SİDAR ÇARMAN
