Written by 12:23 uncategorized

2014-15: Almanya – Türkiye ekseninde göçmenler ve siyaset

0101selcukKozan8

Yaşamını Almanya’da sürdüren Türkiye kökenliler açısından 2014 yılına baktığımızda, günlük hayatı Almanya’da sürse de, siyasi alanda ilgilendiği, heyecanlandığı, kızıp tepki gösterdiği veya desteklediği olayların önemli bölümü bu yıl da, Türkiye kaynaklı oldu denebilir!

Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyaretini desteklemek ya da protesto için yapılan kitlesel eylemler, Soma ve Ermenek’teki maden kazaları, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin buraya yansımaları, Irak-Suriye’de yaşanan IŞİD vahşeti ve Kobane direnişi, Kürt sorununda yaşanan iniş-çıkışların buradaki etkileri; Alevilerle ilgili tartışmalar vb. vb. Bu ve sayılabilecek benzeri birçok gelişme, göçmen olmaktan, bu ülkede yaşamaktan, işçi, öğrenci, kadın olarak yaşanan sorunları elbette ortadan kaldırmadı ama gerek ilgi gerekse siyasi reaksiyonlar açısından daha farklı bir ağırlık taşıdı.

Yakın gelecek açısından, önemli siyasi çalkantı ve gelişmelere aday olan Türkiye’nin, 2015 yılında da, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin gündeminde önemli bir yer tutacağı görülmekte.

Bu çelişkili gibi görünen, gerçekte de çelişkiler içeren bu tablo, elbette birden bire ortaya çıkmış ve anlaşılmaz değil. Hiç kuşku yok ki, bu çelişki, Türkiye kökenlilerin Almanya’daki göç sürecinin taşıdığı sancıların bir göstergesidir; ve siyasal, sosyal, ekonomik vb. birçok alanda devam etmekte olan kaynaşma sürecinin belli evreleri geride bıraksa da, henüz tamamlanmamış oluşuyla ilgilidir.

 

GÖÇ SÜRECİ VE SİYASİ KATILIM

Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün ilk dönemlerinde, Türkiye’ye gitmek de, „Türkiye’nin buraya gelmesi“ de zordu… Uzun yol çilesi, para biriktirme kaygısı vb. derken, insanlar ayda yılda bir yazılan mektuplarla, ‚memleket hasreti kokan‘ plaklarla ve daha sonraları da video kasetlerle özlem gideriyor; gidip gelen yakınlardan aldığı haberlerle ya da Köln Radyosu’ndan günde yarım saat ajans haberleriyle avunmak durumunda kalıyorlardı..

Ancak iletişim ve ulaşımdaki gelişmeler, çanak antenlerin, mobil telefonların, internetin ortaya çıkışı, birçok şey gibi, Almanya ve Türkiye arasındaki mesafeyi de alabildiğine yakınlaştırdı.

Tabii aradan geçen zamanda değişen sadece teknoloji değildi; burada doğup büyüyen kuşakların yaşam tarzı, Türkiye’ye yönelik bakış açısı vb. gibi sosyolojik birçok değişim de yaşandı… Geri dönmek üzere „emanet“ gibi yaşayanların „memleket hasreti“ yerine, artık Almanya’ya kalıcı olarak yerleşmiş olanların aile köklerine yönelik ilgisi, tatil ülkesi olarak duyduğu sempati ya da dil, din vb. manevi değerlerden kaynaklı yakınlık hissi öne çıkmaya başladı.

“Misafirlikten” kalıcılığa doğru yaşanan bu evrim, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin Türkiye’ye yönelik ilgi ve bakışında önemli etkiler yaratmış olsa da; bağların çok yönlü oluşu, medya ve iletişim teknolojisi, aile birleşimi vb. yollardan tazelenişi ve özellikle de Türk ve Alman siyaseti tarafından oluşturulan atmosfer, Türkiye’ye yönelik ilgi ve yakınlığı ortadan kaldırmadığı gibi kimi açılardan daha da yoğunlaştırmıştır diyebiliriz. (Türkiye’deki siyasi gelişmelere yönelik ilgi ve reaksiyon konusundaki bu eğilimin uzun vadeli ve kalıcı olduğu söylenemeyeceği gibi; daha çok da 1, ve 2. kuşak göçmenler açısından geçerlilik taşıdığı; burada doğup büyüyen 3. ve 4. kuşak gençler açısından durumun farklı boyutlarda olduğu da gözardı edilmemelidir.)

Göçmenlere yönelik ırkçı, ayrımcı politikaların Türkiye kökenliler üzerinde yarattığı dışlanmışlık-kabul edilmezlik hissi; diğer taraftan Türk-İslam milliyetçiliğine dayalı politikaların, yerli halka karşı korku ve önyargıları körükleyip, içe kapanmayı teşvik eden etkileri, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlileri, birçok alanda beraber yaşadıkları yerli halkla siyasal, sosyal, kültürel bakımdan daha yoğun ve daha sancısız kaynaşma konusunda sınırlamakta, frenleyici rol oynamaktadır.

Örneğin, yıllardır burada yaşayan Türkiyeli göçmenlerin, AB üyesi ülke vatandaşlarına tanınan yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkından mahrum edilmiş olmaları, basit gibi görünse de, içinde yaşadığı ülkenin siyasal hayatına dahil olmalarını zorlaştıran bir rol oynamaktadır.

Diğer taraftan Türkiye’deki siyasal ve toplumsal olayların son yıllarda daha sarsıcı bir seyir içinde olması da, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin Türkiye’ye yönelik ilgisini arttıran bir etki yaratmaktadır. Kaldı ki, son yıllarda yaşananlara bakıldığında, Türkiye’ye yönelik bu ilgi sadece Türk vatandaşları ile de sınırlı kalmayıp; Gezi olayları, Kürt Sorunu, Suriye-Irak krizi, radikal İslamcı hareket, iş kazaları vb. gelişme ve olaylar, gerek siyasetle ilgili kişi ve örgütler gerekse daha geniş Alman ve Avrupa kamuoyu nezdinde de, hatırı sayılır gündemler olarak izlenmiştir, izlenmektedir.

 

BİRBİRİNE ALTERNATİF DEĞİL

Gerek Almanya’daki Türkiye kökenliler, gerekse de Alman kamuoyu açısından bu ilgi elbette doğal ve anlaşılır bir durumdur; ve Türkiye’deki emekçilerle ve ezilen kesimlerle, demokrasi mücadelesi ile dayanışma açısından da anlamlı ve olumludur. Sadece Türkiye değil, dünyanın değişik ülkelerindeki emekçilerle ve sosyal-siyasal sorunlarla ilgilenmek, dayanışmak da aynı şekilde bir ihtiyaçtır ve ezilenlerin ortak hareketi açısından anlamlıdır. Ama bu ilgi ve dayanışma ne kadar doğal ve gerekli ise; bizzat içinde yaşadığı ülkeye, topluma, gündeme yabancılaşma, soğuma da o denli çelişkili ve buradaki yaşamını zorlaştırıcıdır. Kaldı ki, burada cereyan eden siyasetin dışında kalındığında, Türkiye’deki emekçiler, ezilenler ve demokrasi güçleriyle de etkili bir dayanışma ortaya koymanın imkanları o ölçüde daralacaktır.

Almanya’da yaşamını sürdüren Türkiye kökenli emekçiler için sorun, “ya Türkiye ya Almanya’daki siyasi gündem ve olaylarla ilgilenme sorunu” şeklinde, biri diğerinin alternatifiymiş gibi görülmemelidir. Yani sorun, birini diğerine tercih etme sorunu değildir. Bunu yapmak, ikisinden de vazgeçmek, etkisiz ve anlamsız bir “siyaset yapmak” anlamına gelecektir.

Asıl sorun, bizzat içinde yaşanan ülkede, kendi yaşamı, sorunları, geleceği konusunda söyleyecek bir sözü olmak; siyasal taleplerden çalışma hayatına, çevre ve kent yaşamından eğitime vb. kendi sınıfının talep ve çıkarlarını savunup savunmamak sorunudur. Almanya’daki sınıf mücadelesinin seyrinin görece daha sakin olması ise işin aslını değil biçimini etkileyen bir konudur. Bu konuda ne kadar aktif, etkili olunursa; Alman vd. uluslardan emekçilerle ne kadar ortak bir güç haline gelinirse; Türkiye’deki veya diğer ülkelerdeki emekçilerle ve demokrasi güçleriyle dayanışmak da o kadar mümkün ve etkili hale gelecektir.

 

 

 

 

Close