“1 Mayıs 1977’de Taksim’deki büyük katliamın üstünden 35 yıl geçtikten sonra bu nerden çıktı?”
“Hali Berktay, 35 yıldır bu ülkede yaşamıyor muydu?” “Berktay ve Taraf’ın eline katliamla ilgili yeni bir belge mi geldi?” diye soruyorsunuz; bakıyorsunuz hiç böyle bir şey yok!
Ama üstünden 35 yıl geçtikten sonra “eski solcu”, “solcu teorisyen” bilinen Taraf’ın “tarih profesörü”, bir sabah kalkıyor kendisine gelen “vahyi” ilan ediyor: “Hani o 35 yıl önce Taksim’de bir katliam yapılmıştı ve yıllardır ‘Kontrgerilla yaptı’ diye insanlar feryat ederdi ya; işte o katliamın asıl faillerini ben biliyorum!” diyor.
Peki, kimmiş bu failler?
Bay profesör bekletmeden açıklıyor: “Meydanda toplanan solcular birbirini öldürdüler, ama suçu da kontrgerillaya attılar!”
Peki, bu zat iddiasını destekleyecek bir belge sunuyor mu? Hayır, hiçbir belge, bilgi yok; sadece “Ben biliyorum!” diyor.
Peki, birisi böyle söylüyor diye bir gazete, az çok gerçeğin peşinde olan, az çok habercilik kaygısı güden, az çok vicdan sahibi olan yöneticilere sahip bir gazete, bir kişi böyle konuştu diye, bu lafları sürmanşetine çeker mi?
Çekmez elbette! Ama, amaç gazetecilik değil; amaç gerçeği ortaya çıkarmak değil, amaç yanlış bilineni düzeltmek değil de “özel bir misyon” yerine getirmekse, dünyanın gözünün içine baka baka yalanı “kör gözüm merteğine” bir kuyruklu yalanı, gerçek gibi, gösterir.
Nereye oturuyor Taraf’ın ve Halil Berktay’ın böylesi büyük bir yalanı, “Gerçek bu!” diye ortaya atmaları.
Buradaki durumu anlamak için, belki toplumda infial uyandıran, Maraş katliamı, Çorum katliamı, Sivas katliamı gibi katliamlara ilgili Taraf’ın taraf olduğu kesimin propagandasına bakmakta yarar var.
Bu katliamlarla ilgili 35 yıldır görgü tanıkları, olayları yaşayanlar ve az çok yapılan araştırmalardan çıkan; bu katliamların bu illerdeki yerel milliyetçi, faşist, bugünkü popüler söylemle “muhafazakar” kesimin saldırılarıyla başlayıp gerçekleştirildiğidir. Olaylarda bir yanıyla da kontrgerilla yer almıştır. Ama şu da bir gerçek ki, kontrgerilla gökten gelmiyor ve bu partilerle yerel emniyet güçleriyle içli dışlı bir örgütlenmedir zaten. Burada Sivas’ın özgünlüğü, 1993’de gerçeklemiş, 35 aydının yakılarak katledildiği, insanlık durdukça lanetlenecek ve bugün iktidarda olan partinin yöneticileri, milletvekillerinin de fail olarak, avukat olarak, açıkça koruyucu kollayıcı tutumlarıyla da olayın tetikçilerine sahip çıktıkları bir olay olmasıdır. Ancak son yıllarda AKP propagandası ve yandaş basını, bu üç katliam için de onlarca yıldır bilenen gerçekleri baş aşağı ederek değiştirmeye çalışıyor.
Şimdi bu propaganda, bu üç katliamdaki kontrgerilla müdahalesini sanki olayın bütünü kontrgerilla denilen bu sanal örgütün marifetiymiş gibi gösterip, bu katliamları planlayıp sahneye koyanları, katillerin başında yürüdüğü güruhu, bunları koruyup kollayan partilerin yerel merkezi yönetimlerini, birer militan olarak mahkemelerde görev yapan avukatları, masum hatta mağdur ilan etmektedir. Yani Taksim’de masum gösterilen kontrgerilla, “muhafazakar” partilerin yöneticilerinin her aşamasında şu ya da bu ölçüde yer aldıkları katliamlarda, tek “sorumlu” gösterilerek, AKP’nin geleneği, bugünkü birçok yöneticisi ve elbette bu katliamları organize eden yerel ”muhafazakar” odaklar aklanmak istenmektedir.
Burada da açıkça, kendi statükosunu kurarken ona bir tarih de uydurmak ihtiyacı duyan AKP, “tarihi yeniden yazma”ya girişmiştir. CHP’nin tek parti dönemine yönelik suçlamaları, “Dersim katliamı” üstünden yapılanlar gerçek söyleniyormuş gibi yapılırken sadece CHP’yi suçlamaya özen gösterme gibi girişimler aynı, “tarihi yeniden yazma” gayretleriyle ilgilidir.
Tek parti dönemini CHP’ye, sonraki, kendi geleneklerinin marifeti olan üç büyük katliamı (6-7 Eylül 1955 olaylarını da eklemek gerek) kontrgerillaya yıkan AKP, Taksim 1 Mayıs katliamını da solculara yıkarak, kendini bütün bir cumhuriyet döneminin mağdur ve masum tek siyasi mihrakı olarak gösteren bir tarih yazmaya girişmiştir. Çünkü böyle “tek milliyetli, tek dinli” bir statükoya sadece bir anayasa değil, bir de “çarpıtılmış”, dün de bugün de sadece ve sadece kendilerinin haklı olduğunu söyleyen bir “tarih” de gerekmektedir.
Kısacası, Erdoğan Hükümetinin, partisinin ve “muhafazakar” aydınlarının tarihi yeniden yazma gayretleriyle bağlantı içinde bir girişimdir, bu 1 Mayıs Taksim katliamının “solculara” yıkılması girişimi.
Taraf, işte bu gerçekleri, tarihi çarpıtma işlevinde görev üslenmiştir. Berktay bu tarih yazımında rol üslenmiş bir tarihçi olarak (kendine bu rolü biçmiş olsa gerek) bu; “O zaman sol siyasi gruplar birbiriyle aşırı düşmanlaşmıştı”dan başka bir dayanağı olmayan yalanını ortaya atmış görünmektedir.
Berktay da, Taraf da, onlara el altından destek atan eski solcu kimi liberal takımı da, bu yaşananlar üzerine Taraf’tan istifa eden Ümit Kıvanç’ın dediği gibi altında kalacakları bir yalan ortaya atmışlardır.