Written by 11:31 KÜLTÜR

Kızıl Devrim 100 yaşında: Düsseldorf – Tonhalle Konserleri

“Ütopya’nın Sesi” var mıdır, sizce?

Şayet bu ses varsa, acaba melodiler kulağa nasıl gelir?

Ve koskoca Ekim Devrimi’ni bir müzisyen ya da bir orkestra, müziğe çevirebilir mi saygıdeğer okurlar?

Seyhan Özden

Düsseldorf şehrindeki Tonhalle salonunda, 7 ve 8 Ekim tarihlerinde “Ütopya’nın Sesi” başlığı altında Rus Devrimi’nin yüzüncü yılı dolayısıyla Rus ve Alman müzisyenleri ortaklaşa bir konser düzenlediler.

Bu konserin ilk özelliği, 90 kişilik orkestranın bir yöneticisinin olmamasıydı. İkinci ilginç olan durum, müzisyenlerin bir çember halinde oturmalarıydı, örneğin önde oturan keman ustalarının sırtı izleyicilere dönüktü. Klasik müzik konserlerine pek uymayan başka bir durum da, eserler hakkında konuşmak üzere sahneye çıkan müzisyenler ve Sergei Eisenstein’ın ünlü filmi “Potemkin Zırhlısı”ndan sahnelerin arka planda, tüyleri ürperten müzik eşliğinde seyirciye gösterilmesiydi. Sözü edilen bu siyah – beyaz sessiz film, Ekim Devrimi’nin bir provası niteliği taşımaktadır ve 1958 yılında Belçika’da açılan dünya fuarında “tüm zamanların en büyük filmi” olarak ilan edilmiştir.

ŞEFSİZ ORKESTRA

Şefsiz bir orkestrada müzik yapmak ustaca bir iş olmalı. Bir de birbirlerinin dilini bilmeyen iki farklı ülkenin orkestra üyeleri oldukları düşünülürse, sanırım hem konsantrasyon hem de heyecan doruk noktasında olur.

Şefsiz orkestra “Persimfans”, Kızıl Devrim’den 5 yıl sonra, yani 1922 yılında Rusya’da, kolektif müzik yapmak ve Rus Devrimi’ni müziğe uyarlamak amacıyla kurulmuş ve 1932’de kaldırılmış olan bir orkestradır.

2008’e kadar bir ütopya olarak zihinlerde yaşatılan Persimfans, piyanist ve ses – tını uzmanı olan Peter Aidu sayesinde aynı isimle tekrar hayata dönmüştür.

Düsseldorf’un belediye başkanı ve Bonn’daki Rus konsolos, Rus Devrimi’ni Düsseldorf’a taşımış, kulaklarımızın ve gözlerimizin alışık olmadığı, şahane bir konser dinlememizi sağlamışlardır.

Almanya’da klasik müzik konserlerinin izleyicilerinin yaş ortalaması genelde yüksektir. Tschaikowsky’nin ahenkli tonları gibi bir müzik bekledilerse, hayal kırıklığına uğramış olabilirler. Persimfans enerjikti, deneysel tarzdı, zaman zaman çok gürültülüydü, şimşek çakması, gök gürlemesi gibi… Çünkü Çarlık otokrasisine son veren, çoğunluktan yana olan- ki bunlar köylüler, işçiler ve emekçilerdi- ezilen, sömürülenin sesi olan Bolşeviklerin başa geçmesi, Rus Devrimi’ni gerçekleştirmesi başka nasıl yansıtılabilir ki?

 

Fotoğraf: Susanne Diesner

Close