Written by 11:40 HABERLER

Krizin yükü işçinin sırtına!

SERDAR DERVENTLİ

SPD/Yeşiller/FDP Hükümeti, ücret zamlarını engellemek için kolları sıvadı. Bütçe tartışmalarında “sosyal partnerleri uyumlu eyleme” (“konzertierte Aktion”) davet eden Scholz, sıra dışı olan bu adımı “ülkenin bekası” için attığını söylüyor. “Ülkenin bekası” denildiğinde sadece sermayenin çıkarları kastediliyor, halkın değil! Scholz, “sıra dışı adımla”, sendika yönetimlerini açıktan daha yoğun sınıf işbirlikçiliğine davet ederken fabrikalarda yüksek ücret talepleri üzerine tartışmalar devam ediyor. IG Metall YK’sı 11 Temmuz günü ücret talebini resmen karar altına alacak.

Almanya’da yaşam şartları her geçen gün zorlaşıyor. Mayıs ayında ülke genelinde ortalama enflasyon yüzde 7.9’a yükselirken NRW gibi bazı eyaletlerde enflasyon yüzde 8 sınırını da aştı. Resmi enflasyon rakamları henüz tek haneli seyrederken, işçi ve emekçilerin bütçesine yansıyan ortalama enflasyonun en azından yüzde 15-17 arası olduğu tahmin ediliyor. Özellikle gıda ve akaryakıt fiyatlarındaki fahiş fiyat artışları emekçilerin bütçesine resmen darbe vuruyor.

ZAMLAR DAHA YANSIMADI…

Yaşanan bunca maddi zorluğa karşın iktisatçılar asıl zam furyasının henüz yaşanmadığına dikkat çekiyorlar. Allianz Trade tarafından yayınlanan bir raporda, “2022 yılında kişi başına mutfak giderleri 250 euro artacak” deniliyor. Ayrıca yine 2022 yılında tüm gıda maddelerine ortalama yüzde 10’dan fazla zam geleceği de raporda belirtiliyor.

Asıl sıkıntı ise kira yan giderleri hesapları geldiğinde yaşanacak. Eski tarifeye göre ödeme yapanlara yüklü “ek ödeme” (“Nachzahlung”) faturaları gelecek ve bundan sonra yapacakları aylık ön ödemeler (“Vorauszahlung”) de yükselecek. Özellikle doğalgaz ve gazyağı kullanan hanelerin giderleri yüzde 100 dolayında artabilecek.

HALK İÇİN NE YAPILDI!

Bütçe kanun tartışmaları kapsamında 1 Haziran günü yapılan meclis oturumunda Başbakan Olaf Scholz (SPD), yaptığı konuşmada enflasyonun neden yükseldiğine ilişkin bir dizi “teori” ortaya atarken, “Bu fiyat artışlarının tek seferlik şoklardan kaynaklanması da olasıdır. Ancak bu durumun enflasyon oranlarının çok yüksek olduğu kalıcı bir gelişme ile sonuçlanmamasına dikkat etmeliyiz” dedi.

Konuşmasında “halk için yapılanları” tek tek sayan Scholz, hükümetin enflasyonun tüm yükünü sürekli yeni kredilerle finanse edilen sübvansiyonlarla hafifletemeyeceğini ve 2023’de borç frenini yasasının* yeniden yürürlüğe gireceği için kredi almanın da mümkün olmayacağını söyledi. Scholz’un saydığı “halk için yapılanların” 9 euroluk bilet dışında hiçbiri henüz yürürlüğe girmedi. Alınan kararlar temmuz-ekim arası yürürlüğe girecek. Yani vatandaş bugüne kadar enflasyonun tüm yükünü tek başına omuzluyor. Ayrıca alınan kredi borçlarını da devlet “yoktan var ederek” ödemiyor! Bu kredi borçlarını da yine işçi ve emekçiler vergileriyle finanse edecekler!

Başbakan, “krediyle finanse edilen uzun vadeli sübvansiyonlar bir çözüm değil” demesi de işin cabası; işçi örgütleri uzun süredir tam da bu konuda kredilerle sübvansiyon verilmesi yerine ülkenin en zenginlerinden “servet vergisi” alınmasını talep ediyorlar.

SCHOLZ, İŞÇİLERİN ÜCRET ZAMMI ALMASINA KARŞI!

Konuşmasında emeklilerin, öğrencilerin, yardım alanların ve tüm çalışanların çıkarlarıyla sermayenin çıkarlarını özdeşleştiren Scholz, “ortak hedefimiz enflasyonu kalıcı olarak düşük seviyede tutmak olmalı” dedi.

Enflasyonun kalıcı düşük seviyede kalması için ise Başbakan Scholz’un aklına ilk gelen ücret artışını engellemek oluyor. Üç yıldan fazla bir süredir Almanya’daki işçi ücretleri kalıcı (“lineare lohnerhöhung”) olarak yükseltilmedi. Son toplu sözleşmelerde sadece “korona ikramiyesi” (“Corona-Bonus”) adı altına bir kerelik ödemelerle işçiler avutuldu. Ayrıca bu ikramiyelerin bütün işçilere ödenmediği de unutulmamalı.

Kimya işkolunda toplu sözleşmelerin 1400 euro ikramiye karşılığında ertelenmesini, “Kimya endüstrisindeki sosyal partnerler çok ilginç bir yol seçtiler. Artan fiyatların tek seferlik özel ödeme ile hızlı ve önemli ölçüde telafi edilmesine karar verildi” diye yorumlayan Scholz, “Bu çelik endüstrisinde ve diğer toplu pazarlık alanlarında da tartışılmakta” dedi.

Bu yöntemi, “işverenlere aşırı yük bindirmeden ve enflasyon riskini artırmadan işçilere finansal nefes aldırma” olarak değerlendiren Scholz, “Bu nedenle, hükümetteki tüm sorumlularla birlikte olağandışı bir adım atmaya karar verdim: İşçileri, sendikalarını ve işverenleri birlikte hareket etmeye çağırıyorum” dedi.

ÜCRETLER KALICI YÜKSELMELİ!

Scholz’un bugün sendikaları, sermaye örgütleriyle birlikte hareket etmeye çağırması tesadüf değil. Devam eden demir-çelik TİS görüşmelerinde sendika yüzde 8,2 ücret talep ederken, çelik patronları 12 aylık bir süre için 2100 Euro ikramiye teklif ettiler. 4 milyona yakın emekçinin çalıştığı metal ve elektro işkolunda ise fabrikalarda ücret tartışmaları (“Metal işçileri ne istiyor” başlıklı kutuya bkz.) devam ediyor.

Tartışmalara katılan işçi arkadaşların ve TİS Komisyonu üyesi olan okuyucularımızın ilettiği bilgilerde tartışmaların çok sert geçtiği, sendika sekreterlerinin savaşı ve benzeri gerekçeleri ileri sürerek talepleri düşük tutmaya çalıştığı belirtiliyor. Okuyucularımız, sendikanın değişik fabrikalarda yüksek ücretli ustaları ve mühendisleri de tartışmalara katarak bunların ileri sürdüğü düşük talepler üzerinde “fabrika olarak uzlaşma” sağlamak için özel çaba harcadığını da belirtiyorlar. Bazı fabrikalarda “birlik olmalıyız” adına düşük rakamlı uzlaşmalar sağlanırken bazı fabrikalarda ise yüksek ücret zamları belirlendi.

İKRAMİYE NEDEN YETMEZ?

Belirtmekte fayda var; ücretlerin kalıcı olarak artması için ileri sürülecek olan zam talepleri, “ikramiye istemiyoruz” anlamına gelmiyor. Başta otomobil, makine ve kimya fabrikaları olmak üzere bütün sanayi kollarında işletmelerin geçen yıl olduğu gibi 2022’nin ilk çeyreğinde de kâr rekorları kırdıklarını biliniyor. Bu nedenle ücretlerin kalıcı artmasının yanı sıra bütün şirketler işçilerine “korona” veya “enflasyon” nedeniyle ikramiye ödeyebilirler, ödemeliler!

TİS pazarlıkları konusunda uzman olan okuyucularımız, “bir kerelik ödeme ne kadar yüksek olursa olsun ücretlere kalıcı yansımıyor. Biz bugün ücretlerin kalıcı şekilde artmasını sağlamak ve dolayısıyla izin, Noel ve emeklilik maaşlarımıza kadar yansıyacak bir zam talep ediyoruz. Büyük fabrikaların birçoğunda zaten kâr payı (“Gewinnbeteiligung”) üzerine anlaşma var” diyorlar.

Ayrıca demir çelik işkolunda devam eden TİS görüşmelerine dikkat çeken Baden-Württemberg’den bir sendikacı arkadaşımız, “İşverenlerin önerdiği 12 ay için 2100 Euro kulağa çok geliyor – tabi az değil, aylık 175 euro ediyor. Ama brüt çıplak maaşı 3500 euro olan bir demir-çelik işçisi için bu ikramiye yüzde 5 anlamına geliyor. Yani bu miktar enflasyon kaybını karşılamıyor, kalıcı da değil. Ödenecek ikramiye enflasyon kaybını bugün geçici olarak karşılayacak düzeyde ödense bile, seneye yine aynı pozisyonda olacağız – Reel ücretler bir kere düşünce düşmüş oluyor” diyor.

ÇIKARLARIMIZ ORTAK MI?

Bütün otomobil ana ve yan sanayisi, makine ve yan sanayisi, kimya endüstrisi ve inşaat sektöründe en geç 2020 yılının yarısından itibaren kâr rekorları kırıldı. Birçok tekel şimdiden hissedarlarına gönderdikleri mektuplarda 2022 yılının da “altın yıl” olacağını ilan ettiler. Ne zaman ücret zamları gündeme geliyorsa o zaman birden sermayenin ve hükümetinin akıllarına savaşın ve enflasyonun etkileri geliyor; korona salgınının yeniden başlayabileceği ve tedarik zincirlerini altüst edeceği vb. gerekçeler zaten hiç gündemden düşmüyor.

İşçiler, işsizler, emekliler “alım gücümüz düştü, borçlanıyoruz” dediklerinde ise, “çıkarlarımızın ortak” olduğu ileri sürülüyor ve “ücret zammı enflasyonu güçlendirir” deniliyor.

Fakat son iki üç yıla baktığımızda normal ücret zammı almamıza rağmen enflasyonun katlanarak yükseldiğini görüyoruz. Demek ki enflasyonun ücret zamlarıyla ilgisi yok. Enflasyonun birçok nedeni var. Bunlar arasında en önemlisi ise enflasyonu fırsat bilip fahiş zam yapılması oluyor. Örnek verecek olursak: ‚Benzin fiyatlarına üç ay boyunca düşük vergi uygulanacak‘ deniyor, iki gün sonra benzin fiyatları tekrar zamlanıyor! Daha geçen yılın tahıl ürünleri depolarda dururken “savaş çıktı, piyasa da darboğaz yaşanıyor” denilerek unlu mamullerin fiyatları, ayçiçek yağı fiyatları katlanıyor! En ilginç örnek otomobil işkolunda yaşanıyor: “Yarı iletken yok” (“Chip”) denilerek işçilerin bir kısmı kısa çalışmaya gönderiliyor, eldeki yarı iletkenlerle en pahalı otomobil modelleri üretilerek kâr rekorları kırılıyor.

Kısacası; sermaye ve hükümetinin ekonomi politikalarıyla işçi ve emekçilerin çıkarları örtüşmüyor, çıkarlarımız birbirine temelden zıt!

SINIF İŞBİRLİĞİNE HAYIR!

Başbakan Scholz meclis kürsüsünden sendika yönetimlerini açıktan daha yoğun sınıf işbirlikçiliğine davet ediyor ve “sıra dışı olan bu adım ülkenin sebatı için” diyor. Fakat 2008/09 krizinden bu yana defalarca “ülkenin sebatı” adına sermayenin kasalarına yüzlerce milyar euro aktarıldı. Yoksul halka verilen yardımlar (Hartz IV) yıllarca donduruldu, emekliler mağdur edildi, reel ücretlerin düşmesine göz yumuldu.

Scholz’un daveti sermaye temsilcileri tarafından selamlandı. “Konuşulacak çok şey var, ücretlerden başlarız” diye konuşan Gesamtmetall Başkanı Stefan Wolf, “Sendika yönetimlerini şimdiden uyarıyorum. Aşırı taleplere boyun eğmeyeceğiz, grevler gündeme gelirse biz de daha sert yanıt vereceğiz” diye işçilere ve sendikalarına meydan okudu.

IG Metall’in genel başkanı olmak isteyen IG Metall Baden Württemberg Başkanı Roman Zitzelsberger, “Davetler açığız ve her şeyi konuşabiliriz. Biz yükselen enflasyonu TİS dönemleriyle çözemeyeceğimizi biliyoruz, taleplerimizi buna göre belirliyoruz” diye sinyal verdi bile. Ver.di Genel Başkanı Frank Werneke ise, “biz her zaman konuşmaktan yanayız. Zaten başbakanlıkta TİS masası kurulacağını da sanmıyorum” dedi.

Almanya’nın en büyük iki sendikasının en üst düzey temsilcilerinden yapılan açıklamalar iç açıcı değil – bu nedenle fabrikalarda devam eden tartışmalarda, “Enflasyon altında sözleşmeye hayır” kararının yanı sıra “Sözleşme Başbakanlıkta değil, fabrikalarda imzalansın” ve “Uzlaşma sonucu işçilerin onayına sunulsun” kararları da alınmalı.

Demir çelik işçilerinin kararlılıklarını sürdürmeleri ve metal işçilerinin önümüzdeki haftalarda alacağı tutum Almanya’daki genel ekonomik ve politik gidişatı belirleyecek potansiyel sahip – bunun bilinciyle hareket etmekte fayda var.

*Devlet borçlanmasını sınırlayan yasa

(Foto: Pixabay)

Metal işçileri ne istiyor?

Yaklaşık bir aydır metal fabrikalarında ücret zam tartışmaları devam ediyor. Baden-Württemberg ve Bavyera eyaletlerindeki bazı fabrikalarda sonuçlanan tartışmalardan çıkan talepler aşağıda görülüyor. İleri sürülen talepler 12 aylık süre için belirlendi.

BADEN-WÜRTTEMBERG

Daimler Untertürkheim %9-12

Porsche %10,5

WMF %9,5

Daimler Mannheim %10,5

Mannheim metal fabrikaları %8-15

BAVYERA

MTU %12

BMW %7-8,5 (ve sendika üyeleri için 80 Euro ikramiye)

MAN: %8,5

LINDE %6,6

Kraus Maffei %8

ARRI 9,8% (ve sendika üyeleri için ikramiye)

RF 360 %12,5 – Enflasyon altında sözleşmeye hayır!

IG Metall Gençlik Bayern %10 Çırak maaşlarına zam ve sendika üyeleri için 80 Euro ikramiye

Close