Written by 13:02 uncategorized

Küçük seçimlerin büyük anlamı

Almanya’nın en küçük eyaleti Bremen’de 10 Mayıs günü yapılan senato seçimlerinde en dikkat çekici sonuç, seçimlere katılım oranının yüzde 50’ye kadar düşmesi oldu. Umudunu sistem partilerinden kesen yoksulların önemli bir bölümü artık sandık başına gitmeye gerek duymuyor.

 

Almanya’nın en küçük eyaleti Bremen’de 10 Mayıs günü yapılan senato seçimlerinde partilerin aldığı oydan çok seçimlere katılım oranının düşüklüğü dikkat çekti. Batı Almanya’daki bir ilk kez bir eyalette seçimlere katılım oranın yüzde 50’ye kadar düşmesi, halkın neden sandık başına gitmediği yönündeki tartışmaları alevlendirdi.

500 bin kadar seçmenin çağrılı olduğu seçimlere sadece her iki seçmenden birisinin katılması elbette düşündürücü. Tartışmaya katılan Başbakan Angela Merkel, seçimlere katılım oranının düşük olmasının sorumlusunun eyalette hükümet olan koalisyon partileri SPD ve Yeşiller olduğunu dile getirdi.

2005’ten bu yana eyalette koalisyon ortaklığı yapan SPD ile Yeşiller bu seçimlerde önemli oranda oy kaybına uğradı. SPD, 1946’dan bu yana en kötü sonucu (yüzde 32,9) elde etti. 2011’deki seçimlerde oy oranı yüzde 38.6 idi. Benzer bir durum koalisyon ortağı Yeşiller için de geçerli. 2011’de yüzde 22.5 ile büyük bir çıkış yaparak ikinci parti olmayı başaran Yeşiller, bu seçimlerde ise yüzde 15.3 oy alabildi.

Toplamı açısından bakıldığında, yüzde 12,7 oy kaybına uğrayan koalisyon ortaklarının bu durumu elbette hezimetten başka bir şey değil. Bunun farkında olan eyalet Büyükşehir Belediye Başkanı Jens Böhrnsen, görevinden istifa ettiğini açıkladı. Böylece, seçim yenilgisinin faturasını üzerine aldı.

CDU ise beş yıl öncesine göre oyunu az da olsa artırarak yüzde 22,6’ya çıkarırken, Sol Parti oyunu yüzde 5,6’dan 9,2’ye çıkardı. Daha önce mecliste yer almayan FDP ve AfD yüzde 5 barajını az bir farkla aşmayı başardı. Böylece senatoda toplam 6 parti temsil edilecek. SPD ve Yeşiller’in az bir farkla da olsa yeniden hükümet kurması bekleniyor.

 

SEÇİMLERE KATILIM NEDEN DÜŞÜK OLDU?

Bu sonuçlara göre Batı Almanya’daki bir eyalette ilk kez seçimlere katılım oranı yüzde 50 sınırına dayanmış durumda. Hal böyle olunca da seçimlerin asıl kazananları sandık başına gitmeyenler oluşturuyor. Dolayısıyla parlamentonun gelecekte halkın yarısından fazlasını temsil etmeme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bugünden yüksek sesle ifade edilmeye başlandı.

Batı Almanya’da bugüne kadar en düşük katılım oranı 2006’da yüzde 53,4 ile Baden-Württemberg eyaletinde olmuştu. Doğu Almanya’daki eyaletlerde ise bu artık alışılmış bir durum. Zira Saksonya Anhalt eyaletinde 2006’daki seçimlere katılım yüzde 44.4 olarak gerçekleşmişti. Yine geçen yıl Brandenburg’daki parlamento seçimlerine yüzde 47,9, Saksonya’daki seçimlere yüzde 49,1 katılım olmuştu.

Bremen’deki seçimlere katılım oranı ile eyaletteki yoksulluk oranının ters orantılı olduğuna dikkat çeken analistler, yoksulluk arttıkça seçimlere katılımın da azaldığına işaret ediyorlar. Bremen, Batı Almanya’da yoksulluğun en yüksek olduğu eyalet olma özelliği taşıyor.

Seçimlere katılım oranları üzerinden yapılan değerlendirmelerde özellikle işsizlik ve yoksulluğun yüksek olduğu semtlerde seçimlere katılmama oranın da yüksek olduğu görülüyor.

Bremen’de her 4 kişiden birisi yoksulluk içinde yaşıyor. Özellikle koalisyonu oluşturan SPD ve Yeşiller’in izlemiş olduğu sosyal politikaların seçmenlerde umutsuzluk yarattığı dile getiriliyor. Seçimlerden önce yoksul çocuklara eğitimde şans eşitliği tanıyacaklarını, Hartz IV mağurlarının durumunu değiştereceklerini ifade eden bu partiler, 2011’den bu yana somut bir adım atmadılar. Sosyal politikalar konusunda SPD ve Yeşiller’in izlediği politikalara tepki duyan seçmenlerin bir kısmı oyunu Sol Parti’ye verdi. Bremen, Sol Parti’nin bundan 10 yıl önce ilk kez Batı Almanya’da yüzde 5 barajını aşarak meclise girdiği bir eyalet olma özelliği taşıyor.

Seçim sonrasında yapılan anketlere göre, sandık başına gitmeyen seçmenlerin önemli bir bölümü kendi oyuyla birşeylerin değişeceğine inanmadığı için oy vermeye gitmeye gerek görmediğini ifade etti.

Sonuç olarak Bremen seçimleri artan ekonomik sorunlara çözüm bulamayan sistem partilerinin halkın güvenini yitirdiğini, halk arasında ise sorunların çözülebileceğine dair umutsuzluğun yayıldığını gösteriyor.

Burjuva politikacıları, sorunun halkı daha iyi bilgilendirmek, oy kullanma süresi ve yerlerinin çoğaltılmasıyla çözülebileceğini ileri sürüyorlar. Bu çerçevede alışveriş merkezlerinde, marketlerde oy kullanılması da öneriler arasında. Ayrıca internet üzerinden oy kullanmanın mümkün hale getirilmesi de öneriler arasında.

Ancak bütün bu önerilerin seçmenleri sandık başına götürmeye yetmeyeceği açıktır. Çünkü sorun, „yorgun vatandaşlarda“ değil, halka ve yoksullara yabancılaşmış ekonomik ve politik sistemden kaynaklıyor. (YH)

Close