Written by 10:17 POLITIKA

KURBAN KADINLAR, HEDEF SIĞINMACILAR

Yılbaşı gecesi Köln Merkezi Tren İstasyonu’nda “bir grup sığınmacının Alman kadınları taciz ettiği, hırsızlık yaptığı” kampanyası üzerinden günlerce sürdürülen propagandanın ardından zaten kolay olan sığınmacıların sınır dışı edilmesi, daha da kolaylaştırıldı. 180’den fazla ulustan insanın yaşadığı Köln üzerinden sürdürülen kampanya asıl olarak Alman halkı arasında sığınmacılarla dayanışma amacıyla oluşan “hoş geldin kültürünü” dağıtmak.

Almanya’nın dördüncü büyük kenti olan Köln, yeni yıla pek de iyi girmedi. Aslında yılbaşı gecesi, polisin tutanaklarına göre önceki yıllar gibi rutin olaylara sahne olmuştu. Polis tarafından yılbaşı gecesinde yaşanan olaylarla ilgili yayınlanan açıklamada, 80 adam yaralama, 76 komşulara rahatsızlık verme, 20 maddi zarar verme olayı yaşanmıştı. Rakamlar, geçen yılki yılbaşı gecesi yaşananlarla yaklaşık olarak aynıydı. Polisin ilk açıklamasına göre, “rutin bir yılbaşı” geçirdiği sanılan Köln’de ki durum 1 Ocak günü Kölner Rundschau gazetesinin İnternet sitesine koyduğu “merkez tren istasyonunda kitlesel taciz” haberiyle başka bir boyut kazandı. Haberde yılbaşı gecesi 1000 kadar Kuzey Afrika kökenli ve Arap sığınmacının Dom Kilisesi ile tren istasyonu arasındaki bölgede kadınları taciz ettiği, çantalarını ve telefonlarını çaldığı, hatta bir kadının tecavüze uğradığı duyuruldu. Sayılar değişmekle birlikte 120’den fazla kadın, polise yılbaşı gecesi tacize uğradığını belirterek suç duyurusunda bulundu.

Bütün bunların üzerinden sadece Köln’de değil, Almanya genelinde adeta fırtına koptu. Olayın yankısı Almanya’nın sınırlarını aştı, birçok ülkede de konuşulmaya başlandı. Daha sonra Hamburg, Stuttgart gibi kentlerde de benzer saldırıların olduğu ifade edildi.

Köln’de saldırıya karıştığı tahmin edilen 19 kişi gözaltına alındı ve bunların 14’ünün Fas kökenli olduğu açıklandı. Saldırganların önemli bir bölümü daha önce yaptığı hırsızlık, taciz gibi olaylar nedeniyle polis tarafından tanınıyor.

OLAY SUİSTİMAL EDİLDİ

Polis tarafından da doğrulanan bu bilgilerin üzerinden bütün tartışma sığınmacılar ve kadınlar üzerinde yoğunlaştı. Cinsel tacize uğradığını, çantasının çalındığını söyleyen kadınların ortaya çıkıp suç duyurusunda bulunması, yaşadıklarını anlatması elbette, ortada kadınlara yönelik cinsiyetçi bir saldırının olduğunu somut olarak ortaya koyuyor.

Bu nedenle haklı olarak bu saldırıyı öncelikli olarak kadınlar tepki gösterdi. 5 Ocak günü Dom Kilisesi önünde toplanan 4 bin kadar kadın cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa gösteri düzenleyerek açık tutumunu ortaya koydu. Olayı suiistimal etmek isteyen Pro Köln, Pro NRW ve AfD gibi ırkçı faşist örgütler de “Alman kadınlarına yönelik sığınmacıların yaptığı tacizi” gerekçe göstererek eylem yaptı.

9 Ocak Cumartesi günü de “Köln Geçit Vermeyecek” inisiyatifi tarafından tren istasyonun arkasında yapılan eyleme 4 bin kişi katıldı. Böylece, basın ve siyasetçiler tarafından yerli ve göçmenler arasında ayrımın derinleştirilmesi, sığınmacılara karşı düşmanlıkların körüklenmesi temelinde sürdürülen yoğun propagandaya anlamlı bir yanıt verilmiş oldu. Olay sonrasında ırkçıların inisiyatif almasına izin verilmedi, hem sığınmacılara sahip çıkıldı hem de kadınlara yönelik taciz mahkum edildi.

KARANLIKTA KALAN SORULAR

Başta Köln’de DuMoD Verlag bünyesinde yayın yapan Kölner Stadt-Anzeiger ve Kölner Rundschau gazeteleri olmak üzere yerel ve ulusal başın Almanya’ya gelen yeni sığınmacıların kadınlara taciz olayını günlerce işleyerek, sığınmacılara karşı yaz aylarından bu yana ülkede egemen olan hoşgörü havasını dağıtmaya çalıştılar.

Aradan üç hafta geçmesine rağmen, 1000 sığınmacı ve göçmenin nasıl örgütlenip Köln’de buluştuğu ve kadınlara toplu tacizde bulunduğu aydınlatılmış durumda değil. Bu türden önemli etkinliklerde özellikle kriminal çetelerin fırsat kollayarak soygun yaptığı biliniyor. Kaldı ki bu Köln’e ve yılbaşına özgü bir durum değil. Alman basınında yer alan değişik yorumlarda kadınlara yönelik taciz olaylarının Köln’de ki geleneksel karnaval ve Münih’teki Bira Festivali’nde doruk noktasına ulaştığı belirtiliyor. Ve bu taciz olaylarında genellikle erkeklerin hangi kökenden, hangi ülkeden olduğu belirtilmiyor. Ancak, yılbaşında doğrudan tacizi yapan erkeklerin kökeni, özellikle de sığınmacı olduklarına yapılan vurgu, bunun tesadüf olmadığını gösteriyor. Kaldı ki, “sığınmacı” diye lanse edilen tacizcilerin çoğunun Suriye’den değil Fas’tan geldiği polis kayıtlarında yer alıyor.


DİDF: Tacizin sorumluları cezalandırılmalı, ırkçılığa izin verilmemeli

DİDF Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada, yılbaşı gecesi Köln’de yaşanan taciz olaylarını kınayıp, suça karışanların cezalandırılmasını talep etti. Aynı zamanda olayın basın, siyaset ve ırkçılar tarafından suiistimal edilmesine karşı mücadele çağrısında bulundu:

“Yılbaşı gecesi Köln’de Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan geldikleri ve 1000 kişi oldukları iddia edilen erkeklerin yılbaşı kutlaması için merkezi tren istasyonunda bulunan kadınları taciz etmesi ve değerli eşyalarını gasp etmesi basın, politikacılar ve ırkçılar tarafından sığınmacılara ve göçmenlere karşı linç girişimine dönüştürüldü.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki; kadınlara yönelik taciz ve tecavüze asla müsamaha gösterilemez ve bunu yapanlar gerektiği şekilde cezalandırılmalıdır. Kadının onurunu ve haysiyetini yok sayan bu egemen zihniyete karşı her alanda ve her zaman mücadele etmek zorunludur. Bu insanlık dışı, onur kırıcı suça karışmanın nedenini etnik kökene, mensup olduğu dine bağlamak doğru değildir. Kadınları meta olarak gören erkek egemen zihniyetinin milliyeti, dini ve ülkesi yoktur, olamaz.

Taciz olayından hemen sonra basın ve politikacılar tarafından suça karışanların Suriye’den gelen sığınmacılar olduğu yönündeki açıklamalar ve geneline yönelik suçlamalar Alman halkı tarafından hoşgörü ve dayanışma duygularıyla karşılanan sığınmacılara karşı önyargıları ve düşmanlıkları körüklemeye yönelik bir girişimden başka bir şey değildir.” (YH)


Erkek mültecilere havuz yasağı

Bonn yakınlarındaki Bornheim kentinde erkek mültecilerin belediyeye ait yüzme havuzlarına girişleri yasaklandı. Kent idaresi, alınan bu yasak kararını savundu. Şehir İdaresi adına açıklama yapan Markus Schnapka, son dönemlerde yüzme havuzlarında erkek mültecilerden ötürü çok sayıda taciz şikayeti geldiğini söyledi. Schnapka’nın, “Yaptığımın haksız olduğunu biliyorum ama başka bir yol göremiyorum. Almanya’da bizim değer anlayışımız kadınların eşitliği üzerine kuruludur. Bu tartışılamaz” dediği aktarıldı. Markus Schnapka, yasak kararını mültecilerin kaldığı yurtlara giderek bizzat kendisinin açıkladığını da anlattı. (YH)

Close