Written by 14:53 uncategorized

Mali’ye emperyalist saldırı

mali2

Fransa’nın 11 Ocak günü, “terörizme karşı mücadele” adı altında başlattığı “Serval Operasyonu”na önce soğuk bakan Almanya, İngiltere ve ABD’nin destek açıklamalarından sonra, “Belli koşullar altında operasyona çok yönlü destek verebiliriz” açıklamasını yaptı. Stratejik ve yeraltı zenginlikleri açısından ciddi bir öneme sahip olan Mali, yeni bir Afganistan olabilir.

 

Fransa, eski sömürgesi Mali’de şeriat yanlısı gerillalara karşı savaşa başladı. Cuma (11 Ocak) günü ülkeye 6 bin askerle çıkarma yapan Fransız silahlı kuvvetleri Pazar akşamı ele geçirilen bölgelere havadan bombalamaya başladı. Fransız dışişlerinden yapılan ilk açıklamada, “Büyük bir hızla İslamcı grupları geri püskürtüyoruz. Çatışmaların birkaç hafta içinde sona ereceğini düşünüyoruz” denildi.

Fransız Silahlı Kuvvetleri tarafından aynı gün daha temkinli açıklamalar yapıldı; “Karşımızdaki güçler son derece ağır silahlarla donanmış ve çölde çatışma tecrübesi olan askeri güçler olduğunu unutmamak lazım.”

Pazartesi günü, islamcı güçlerin bir gün önce kaybettikleri ve stratejik olarak önemli olduğu ileri sürülen Diabali şehrini ele geçirmelerinin ardından Fransa’nın açıklamaları da daha temkinli olmaya başladı.

Bir grup Fransız vatandaşının çatışma bölgelerinden uzaklaştırılması ardından “Misyonumuz henüz sona ermedi. Operasyonumuz gerektiği kadar devam edecek” diye konuşan Cumhurbaşkanı Francois Hollande, her ne kadar somut bir şey söylemiş olmasa da uzun vadeli hesaplar çerçevesinde operasyonu sürdürdüklerini ortaya koydu.

 

FRANSA NEDEN SALDIRDI?

Fransa’nın AB’den bağımsız ve NATO müttefiklerine haber vermeden Mali’ye çıkarma yapması ve hemen hava bombardımanına başlaması özellikle Alman basınında değişik yorumlara yol açtı. FAZ gazetesi, “Altın ve yeraltı zenginliklerle dolu bir ülke”  başlığıyla yayınladığı haberde ülkenin yeraltı zenginliklerine (kutuya bkz.) dikkat çekilirken, “Fransa’nın Mali ile Nijer sınırındaki uranyum madenini işleten Fransız nükleer şirketi AREVA’nın işlerinin zora girmemesi için böyle bir girişimde bulunduğu izlenimi var. AREVA ayrıca Mali’de de bir uranyum madenini işletmek için izin almış buluyor” denildi.

Fransa’nın sadece değerli madenler için savaş sürdürdüğünü düşünmenin çok gerçekçi olmadığına da dikkat çekilen haberde, “Mali birçok açıdan stratejik öneme sahip bir ülke. Bu nedenle de İslamcı gruplara teslim edilmeyeceği de ortada” denildi.

 

SALDIRGANLARIN ÇIKARI ÖRTÜŞÜYOR

Her ne kadar emperyalist ülkeler ‘İslami tehdit’, ‘insan hakları’ veya ‘dost bir ülkenin yardım talebi’ gibi gerekçeleri ileri sürseler de bütün saldırganların çıkarları örtüşüyor. Onlarca uluslararası şirkete yeraltı zenginliklerini sömürmeleri için lisans verilmesinin yanı sıra Mali’nin bulunduğu bölgede daha henüz keşfedilmemiş çok büyük petrol ve doğal gaz yatakları olduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca uluslararası şirketlerin Sahra Çölü üzerinde planladıkları Desertec projesinin ikinci safhası Mali’yi de kapsıyor. Ve en son olarak Mali coğrafik açıdan da stratejik öneme sahip. Bütün bunlar göz önüne alındığında emperyalistlerin ileri sürdüğü gerekçelerinin ne kadar sudan gerekçeler olduğu görülmekte.

Bir süre öncesine kadar değişik batılı emperyalistlerle ilişkileri sürdüren Mali Devlet Başkanı Amadou Toumani Tourè son yıllarda Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri son derece ileri boyuta gelmesini sağlamıştı. Mali bugün ihracatının üçte birini Çin ile yapıyor.

Geçtiğimiz yılın Mart ayında genç subaylar batılı medyaya göre “beklenmedik bir anda darbe” yaparak ve sonucu Tourè’yi alaşağı ettiler. Ardından da Libya’nın silah depolarını talan eden İslamcı gruplar son derece hızlı bir şekilde ülkenin üçte ikilik bölümünü ele geçirdiler.

 

BARIŞ HAREKETİ SESSİZ…

Patriot füzelerinin Türkiye’ye gönderilmesi konusunda birkaç açıklama ile yetinen Alman Barış Hareketi, sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin Mali konusunda da tepkileri bugüne kadar çok farklı olmadı. 23 Ekim 2012’de Başbakan Angela Merkel verdiği bir demeçte, “Mali bizden askeri yardım talep etti. Bu talebe olumsuz yanıt verecek bir durumda değiliz. Sonuçta Mali’deki gelişmeler bizi son derece yakından ilgilendiriyor. Pratik olarak komşu sayılırız; aramızda sadece Akdeniz ve bir ülke var” demişti.

Parlamentoda muhalefetten sayılan SPD ve Yeşiller partileri de geçtiğimiz Ekim ayında olduğu gibi bugünde Alman askerlerinin zaman kaybetmeden Mali’ye gönderilmesini talep ediyorlar. Sol Parti, Alman askerlerinin hiçbir koşulda ülke dışına gönderilmemesi gerektiğini söylüyor fakat parlamento dışında bir hareketin oluşması için de bir adım atmıyor.

Bütün bunlara rağmen Alman Barış Hareketi, sendikalar, demokratik kitle örgütleri pratik olarak sessizliklerini sürdürdükleri sürece Alman emperyalizmi uluslararası arenada dilediği gibi at koşturmayı sürdürecek!

Serdar Derventli

*Serval, Afrika’da yaşayan kedigiller familyasından orta boylu vahşi bir kedidir.

 

 ALMANYA-FRANSA ÇELİŞKİSİ

Bir süredir Mali Hükümeti’nin başvurusu üzerine silahlı kuvvetlerini eğitmek için AB düzeyinde girişimlerde bulunan ve kaynak yaratmaya çalışan Almanya, ilk tepkisinde, “Askeri operasyona katılmayacağız” açıklaması yaptı. Ne var ki başta ABD ve İngiltere olmak üzere Belçika, Kanada ve Danimarka’nın da “Serval* operasyonuna” destek vereceğini açıklaması üzerine Almanya’da çark etti.

Federal Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle aracılığıyla, “Müttefikimiz Fransa’ya sürdürdüğü operasyon için politik, lojistik, tıbbi ve insancıl yardım vereceğiz” dedi. Ancak yaptığı bir açıklamayla Federal Savunma Bakanı Thomas de Mazière Fransa’nın Almanya’ya danışmadan harekete geçmesini hoş görmediklerini ortaya koymakta gecikmedi. “Mali konusunda bir takım adımları atmaya bizde hazırlanıyorduk. Ama Fransa’ya çok yönlü destek vermemiz için bazı koşulların yerine gelmesi ve bazı konuların netleşmesi gerekmekte. Ancak bunlar gerçekleştikten sonra çok yönlü destek verebiliriz” dedi.

Bu açıklamadan Almanya’nın, Fransa’nın kısa bir süre önce İngiltere ile birlikte Libya’ya saldırmalarını henüz hazmedememiş olduğu anlaşılıyordu. Ancak değişik ülkelerin Fransa’ya destekleme sözü ise Almanya’yı fazla zaman kaybetmeden harekete geçmeye zorluyor. Ayrıca Fransa ve İngiltere arasında Kasım 2010’da kurulan askeri-politik stratejik birlik Almanya’ya fazla laf etme şansı da bırakmıyor.

Fransa ve İngiltere bu kurdukları birlikle Almanya’nın AB üzerindeki ekonomik ve politik etkisini kırmaya, en azından Almanya ile yeniden farklı bir düzeyde işbirliğine yönelmeye çalışıyorlar..

 

MALİ – Zenginliğin içindeki yoksul ülke

 

1960 yılında Fransa sömürgeliğinden kurtularak bağımsızlığına kavuşan Mali Batı Afrika’da denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Mali’nin topraklarının önemli bir bölümü Sahra Çölü’nün içinde bulunuyor. Dünyanın en fakir ülkelerinde biri konumunda olan ülkenin 15 milyon olduğu tahmin edilen nüfusunun yüzde 73’ü günlük 1 Doların altında bir gelirle geçinmek zorunda. Nüfusun üçte birinden fazlası temiz içme suyundan mahrum olduğu gibi ciddi yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya. Halk, kolera ve tüberküloz gibi salgın hastalıklarla da boğuşmak zorunda. Ülkedeki ortalama yaşam süresi 48,1 yıl olarak belirtiliyor.

 

ALTIN KUŞAĞI

Batı Afrika’nın “Altın kuşağı” olarak adlandırılan bölgenin tam ortasında bulunan Mali, 1990’lı yılların sonundan itibaren altın üretimine başlamasına karşın bugün Güney Afrika ve Gana’dan sonra Afrika kıtasının üçüncü büyük altın üreticisi konumuna geldi. Mali yılda 51,3 ton altın üretiyor.

Mali’de sadece altın bulunmuyor. Petrol, doğalgaz, fosfor, boksit (Alüminyum taşı), uranyum, bakır, mücevher ve değerli diğer taşlar da mevcut. Mali’de ayrıca bir süre öncesine kadar doğada saf olarak bulunma ihtimali verilmeyin hidrojen de bulundu.

Close