Written by 09:00 POLITIKA

Merz’in söylemi ne anlama geliyor?

Zamanlama açısından bakıldığında Başbakan Merz’in “kentin manzarasını bozan göçmenler” açıklamasını boşuna yapmadığı anlaşılıyor. En önemlisi de bilinçli bir politik stratejinin ürünü. Sosyal saldırıların yoğunlaştırıldıği, militarist politikalara hız verildiği dönemde yapılan açıklamanın hedefinde gündemi saptırma ve emekçileri bölme var. Sokakta yükselen tepki karşısında kısmen geri adım atsa da, söylem ve eylemi bundan sonra da devam edecek.

19-20 Ekim’de Berlin’de aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisiyle önümüzdeki dönem nasıl bir ilişki kurulması gerektiğini belirlemek üzere “Strateji Konferansı” düzenleyen Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi, konferansın sonunda aşırı sağcı partinin önümüzdeki dönem “asıl rakip” parti olacağını ilan etti. Böylece, parti içinde bazı kesimlerin özellikle Doğu Almanya’daki eyaletlerde işbirliği için kapının aralanması için yaptığı girişimler şimdilik sonuçsuz kaldı.

Eyaletler düzeyinde AfD ile koalisyon ortaklığına kapıyı kapan Başbakan Friedrich Merz, ayrıca “Ben parti başkanı olduğum sürece bu işbirliği olmayacak” diye güvence de verdi. Böylece görüntüde de olsa, aşırı sağa karşı ileri sürülen “Geçilmez duvar” (Brandmauer) stratejisi devam ediyor.

“Brandmauer” stratejisi asıl olarak 2023’ün sonunda bir grup Neonazi ve AfD’linin Potsdam kenti yakınlarındaki bir otelde bir araya gelerek “Remigration” (Deportasyon) planı hazırlamasından sonra ortaya çıkmıştı. Araştırmacı gazetecilik inisiyatifi “Corretiv” tarafından açığa çıkarılan planda, Almanya’da yaşayan, Ancak Alman soyundan gelmeyenlerin aşamalı olarak sınırdışı edilmesini hedefleyen faşist “ari ırk” yaratmanın hayaliydi. Bu planın ortaya çıkmasından sonra, milyonlarca insan haftalar süren protesto gösterilerde bulunmuş, toplantıya katılanlar tespit edilerek, devlet kurumlarında çalışanlar görevden alınmıştı. Planın sahibi olarak gösterilen Avusturyalı faşist Martin Sellner’e Almanya’ya seyahat yasağı getirilmişti.

AfD hangi açından “ana rakip”?

Bu faşist planın üzerinden iki yıl geçtikten sonra Başbakan Merz’in, tesadüfe bakın ki yine Potsdam’da, “Strateji Konferansı”nın arifesinde yaptığı açıklama yeniden geniş tartışmalara ve protesto gösterilerine yol açtı. Merz bir soru üzerine geçmişte göç konusunda yapılan hataları düzeltmeye çalıştıklarını, mülteci sayısını azaltmaya devam edeceklerini belirttikten sonra şu cümleleri kurdu: “Ancak tabii ki şehirlerin manzarasında/görünümünde hala sorun var ve bu nedenle Federal İçişleri Bakanı şu anda çok büyük ölçekte sınırdışıları kolaylaştırma çalışması yapıyor.”

Zamanlama açısından bakıldığında Merz’in bu açıklamayı boşuna yapmadığı anlaşılıyor. En önemlisi de bilinçli bir politik strateji çerçevesinde sarf ettiği anlaşılıyor. Kamuoyunda tartışmalara yol açan “kentin manzarasını bozan mülteciler” açıklamasını Merz, “Strateji Konferansı” sonrasında düzenlediği basın toplantısında savundu. Hatta savunmakla kalmadı gerekçelendirdi: “Sarf ettiğim sözleri geri almam söz konusu değil. Terine altını bir kez daha çiziyorum. Bu konuda bir şeyler değiştirmeliyiz ve İçişleri Bakanı değişiklikler için çalışıyor. Çocuklarınıza, kızlarınıza, dostlarınıza ve tanıdıklarınıza sorduğunuzda hepsi bu sorunun, karanlık çöktüğünde, olduğunu, söyleyecektir.” Devamında “kamuya ait alanlarda güvenlik sorunu” olduğunu ileri sürerek bunun giderilmesi durumunda yurttaşların partilere yeniden güven duyacağını da ileri sürüyor başbakan.

“Kamuya açık alanlarda güvenlik”, “Almanların güvenli şekilde gece sokağa çıkamadığı” vb. söylemler daha önce aşırı sağcı parti seçim kampanyaları sırasında sıkça kullanmıştı. Merz’in yaptığı AfD’nin söylemini kopyalayıp tekrarlamasından başka bir şey değil.

Zaten, AfD Genel Başkan Yardımcısı Staphan Barandner, Merz’in kendi söylemlerini üstlenmelerini “popülizm” olarak niteleyerek “[Şehir görünümü] Sorununu ele almak ve çözmek yerine terminoloji hakkında ideolojik bir tartışma var. Biz tamamen farklıyız: AfD olarak müreffeh bir Almanya için, çekici bir şehir görünümü için ve Merz’in popülizmine karşı çalışıyoruz” diyor. Yani Merz’in söylediklerini ancak biz hayata geçirebiliriz diyor.

Merz’in açıklaması ilk etapta sadece mültecileri kapsadığı şeklinde anlaşılsa da, gerçekte bütün halkı ve göçmenleri kapsıyor. Zira “şehrin görünümünde” herkes var. Konferans sonrasında yöneltilen sorularda da ülkede kalıcı olan, Alman vatandaşlığına geçen göçmenlerle mülteciler arasında bir ayrım yapmamaya özen gösterdi. Dolayısıyla bütün göçmenleri bir güvenlik sorunu olarak yansıttı. Dolayısıyla kast edilen mülteciler olsa da hedefe konulan bütün göçmenlerdir.

Ama Merz, bunu sadece başbakan olarak değil, anamuhalefet partisi lideri olduğu dönemde de yapmıştı. Eylül 2023’te “Onlar [mülteciler] doktorda oturup dişlerini yeniden yaptırırken, yan taraftaki Alman vatandaşları randevu alamıyor” demişti. Sonra da bu söylediğinin gerçekle hiçbir ilgisinin olmadığı, bizzat Diş Doktorları Birliği tarafından ortaya konulmuştu.

Gelişmeler, Almanya’da CDU ve lideri Merz’den başlayarak, sermaye partilerinin göçmen ve mülteci düşmanlığında “sağ popülist” çizgiye kaydığını, asıl olarak bu alanda AfD ile rekabet halinde oldukları anlaşılıyor. Bu stratejinin asıl kazananının AfD olduğu son genel seçimler ve NRW’deki yerel seçimler gösterdi. AfD ile göçmenler ve mülteciler üzerinden sürdürülen yarışın faturası başta göçmenler olmak üzere bütün emekçilere çıkarılıyor. Korkular siyasi sermaye dönüştürülmek isteniyor.

Aşırı sağla mücadelenin yolu, yaptığı demagojileri her açıdan boşa çıkaracak şekilde bir yaklaşıma sahip olmayı gerektiriyor. Ayrıca, bütün bu tartışmanın sosyal saldırıların olacağını, militarist dış politikanın hızlandırıldığı döneme denk gelmesi de tesadüf değildir. Dikkatler göçmenler üzerindeyken gerici ekonomik sosyal politikalar bütün hızıyla devam ediyor. Bu nedenle tartışmanın asıl maksadı gündemi değiştirmek, yerli ve göçmen emekçiler arasındaki önyargıları körükleyerek gerici politikaları hayata geçirmektir. Bu nedenle göçmen emekçilerin sokakta ırkçılığa, milliyetçiliğe, savaşa, sosyal kısıtlamalara karşı var olan hareketle birleştirerek, yeni bir yol açması büyük bir önem taşıyor. Bu olduğu takdirde ırkçılık ve milliyetçilikten beslenen bütün güçler kaybedecektir.


2026 “SÜPER SEÇİM YILI” OLACAK

2026’da Almanya’da yapılacak eyalet parlamentosu seçimleri hem aşırı sağ hem de sermayenin diğer partileri açısından önemli olacak. 2024’teki seçimlerde Brandenburg, Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde birinci ya da ikinci parti olan AfD’nin gözü şimdi 2026’de özellikle Doğu Almanya’daki eyaletlerde yapılacak seçimlerde.

Federal Seçim Dairesi’nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre, 2026’da beş eyalet, üç yerel seçim yapılacak. Eyalet parlamentosu seçimleri Baden-Württemberg (08.03), Rheinland-Pfalz (22.03), Saksonya-Anhalt (06.09), Berlin (20.09) ve Mecklenburg-Vorpommern (20.09). Özellikle Doğu Almanya’da bulunan Saksonya-Anhalt ve Mecklenburg-Vorpommern’deki seçimlerde AfD’nin yüksek oy alması bekleniyor. Bazı anketlerde aşırı sağcı partinin tek başına çoğunluğu elde ederek hükümet kurması da seçenekler arasında.

Yerel seçimler ise Bavyera (08.03), Hessen (15.03) ve Aşağı Saksonya’da (13.09) yapılacak.

Close