Written by 16:16 uncategorized

Moskova Metrosu

Ali ÇARMAN

Kentler vardır; adı dünyanın dört bir yanında bilinir. Kentler vardır; insanlığın ilerleyişinde tarihe damgasını altın harflerle vurmuştur. Dillere destan görkemli yapıları, korunan tarihsel mirasları, belki metro ve daha nice tanınmışlıklarıyla bilincimizde sökülmezcesine yer tutarlar.
Olanak bulsak da gidip gezebilsek diye inceden inceye hayıflanırız! İşte o kentlerden biri de Moskova’dır. Eğer bir de serde sosyalizme inanmışlık ve bilgine bilgi katmak diye bir dert varsa…
Moskova yazılmakla bitmez. Zira her köşesi sayfalar dolusu yazıya neden olacak yaşanmış öyküler, anıtlar ve güzelliklerle dolu. Müzeler, zengin kütüphaneler, görkemli tiyatro-konser salonları, irili ufaklı yapılar ve tepelerindeki kızıl yıldızları ile Moskova sömürgenlere; ’ne yaparsanız yapın tarihimi yok edemezsiniz‘ diyor.
Günümüzde milyonluk kentlerin en büyük sorunlarından biri ulaşım sorunudur. İşçi ve emekçiler kaos içinde oradan oraya yetişmek için koşuşturmaca içindeler. Baktığınızda günün önemli bir bölümü ulaşımda heba olur. Tam da bu noktada büyük şehirlerin ulaşım yükünün neredeyse tümünü taşıyan metrolardan söz etmek gerekir. Metro denince de akla Londra, New York, Paris ve Moskova gelir.
Moskova Metrosu, dünyanın en eski, en görkemli metrosudur. Her bir istasyonu başlı başına bir sanat eseridir. Bu bakımdan dünyada eşi ve benzeri yoktur. Her an, her dakika durakları tıklım tıklım dolu, artarda gelen metroların birbirinden farklı olduğunu anlamanız bile imkansızlaşıyor neredeyse…
Sarayları aratmayan görkemli salonlarına, derinliklerine, sağlı sollu duvar süslemelerine, adeta bir örümcek ağı gibi şehri kuşatan metroya hayranlık duymamak imkansız. Emeğin yaratıcılığının güzelliği karşısında bir kez daha gurur duyuyor ve ayrılmak istemiyorsunuz.
Ekim Devrimi ile iktidarın işçi sınıfının eline geçmesi sonucu proletaryanın başkenti olan Moskova’nın nüfusu hızla artar. 1931 yılında Komünist Partisi ve Stalin, insanların refahı ve geleceği için metronun yapılması kararını alırlar. Ülkenin en başarılı mimarları görevlendirilir. Sovyetler Birliği’nin dört bir yanından en fedakar, en çalışkan işçiler, gençler, kadınlar, genç komünistler, Kızıl Ordu askerleri gönüllü olarak metro inşasında çalışmaya gelirler. Başkaları için değil kendileri için çalışan binler, geceyi gündüze katarlar, normal çalışma saatlerinin dışında bile metro için çaba harcarlar. Yapımda kullanılan malzemeler Ural Dağları, Kafkasya ve Ukrayna’dan getirilir.
Yoğunlaşmış emeğin yaratıcı güzelliğini, büyük fedakarlıkları, dökülen alınterini metro istasyonlarını dolaşırken çok rahat hissedebiliyorsunuz. Görkemli dekorasyonlar, metroyu yaratanların yaşamını ve sonrasını tasvir eden duvar resimleri, mozaikler, apaydınlık kocaman salonlar, paslanmaz çelik ve mermer döşemeli sütunlar ve rengarenk işlemeleriyle saraylara taş çıkartacak bir görünüme sahip Moskova Metrosu… .
Yere göğe sığmayan bu çalışma Bertolt Brecht’e de ilham kaynağı olmuştur ve
„Duyduk ki: Seksen bin işçi yapmış metroyu, birçoğu günlük işlerinden sonra,
çoğunlukla geceleri sabahlara dek.
O yıl boyunca hep delikanlıların ve kızların güle oynaya
tünellerden çıktıkları görülmüş
harca batmış ter içindeki iş giysilerini göstererek gururla.
aşılmış bütün engeller“ dizeleriyle başlayan uzun şiirini yazmıştır.
Metronun yapım yılları Almanya’da faşizmin ayak seslerinin duyulmaya başlandığı yıllardır. Buna rağmen yapımı hızla devam eder.1935’te 13 istasyon, 1939  yılında ise 22 istasyon hizmete açılır. Diğer yandan Hitler’in ordusu yakıp yıkarak 1941 yılında Moskova kapılarına dayanır. Metro mühendisleri, olabilecek her tehdidi hesaplayarak tasarımlarını çizip planlamışlardır. Adını devrimci şair Mayakovski’den alan Mayakovskaya İstasyonu bu kez Kızıl Ordu’nun karargahlarından biri olur. Stalin, Mayakovskaya Metrosu’nun on bin kişiyi alabilen kocaman salonunda generallere ve Kızıl Ordu askerlerine hitaben konuşmalar yapar. Genç komünistlerin çalışkan ve fedakarlıklarına adanan Komsomolskaya ve Kirovskaya metrosu yanında birçok metro savaş yıllarında sığınak olarak kullanılır. Ölüm kalım savaşında metro ağı direnişin örgütlenmesinde önemli bir işlev kazanır ve moral kaynağı olur. Faşistlerin talanları dikkate alınarak kimi metroların mozaikleri korunmak amacıyla kaldırılır ama savaş sonrası tekrar yerine konur.
Yeniden Brecht’in dizelerine dönelim;
„Emeğin tüm meyvelerinin
emek harcayanlara düştüğü nerede görülmüştü?
Bir yapıdan, onu yapanların           kovulmadıkları nerede görülmüştü?
Onları vagonlarda giderken gördüğümüzde,
kendi eserleri olan vagonlarda, hemen anımsadık:
Klasik yazarların bir vakitler hop      oturup hop kalkarak
önceden gördükleri o büyük tablo buydu“
Evet işçilerin iktidarında görülen ve gerçek yaşamdan alınan bu ‚tablo‘, New York Dünya Fuarı’nda büyük ödülü kazanmıştır. Dünyanın çehresini değiştiren Moskova’da ister yeraltında ister yer üstünde olun hangi yana bakarsanız bakın sosyalizmin bir izine rastlarsınız. Bu izleri insanların bilincen bırakın şehrin görüntüsünden bile silmek mümkün değil. Moskova sokakları özgürlük, adalet, kahramanlık ve insanların mutluluğunu yansıtan eserlerle dolu.
Bugün iktidarı elinde tutan sömürücü egemen sınıflar, insanlığın kazanımı olan bu tarihi inkar edip karalamayı sürdürseler de gerçek gerçektir. Hiçbir yalan gerçeğin üstünü örtemiyor.
Moskova metrosu hala diğer metrolarla her bakımdan yarışmaya devam ediyor. Her istasyonu bir müzeyi çağrıştıran Metro’nun bakımına hiç önem vermeseler de işlevinden bir şey kaybetmeden her gün 9-10 milyon arası insanı taşımaya devam ediyor…

Close