Written by 15:16 Allgemein

Normal çılgınlık: Norveç’teki katliam dehşeti

ARA SIRA
Werner Pirker *

Oslo’daki hükümet bölgesi ve Utøya adasındaki kan gölü sorumlularının kafayı yemiş cihatçılar değil de, İslam düşmanı aşırı sağcıların olması ‚İslamfobili‘ medyayı çok üzdü. Çünkü eylemcinin tek başına mı hareket ettiği henüz tam açıklığa kavuşmuş değil. Tatil kampındaki sosyal demokrat gençleri sırayla kurşunlayıp geçen aşırı sağcı caninin en az bir kişiden yardım almış olması gerekiyor. Doğrudan örgütlü Neonazi grupların içinde yer almamış olsa bile, İslam düşmanlığı konusunda burjuva orta sınıfların, kimi sol liberal kesimlerin bir bölümü de dahil, onların düşüncelerinin etkisinde olduğu kesin.
Bu önceden ilan edilen bir katliam, ideolojik olarak gerekçelendirilmiş bir kitlesel cinayetti. “2083 A European Declaration of Independence/ Bir Avrupa Bağımsızlık Deklarasyonu”  başlıklı 1500 sayfalık zırvalamada bu 32 yaşındaki eylemci, kendisini Hıristiyan-tutucu düşüncelere saplanmış bir haçlı seferi gerillası olarak görüyor:
11 Eylül 2083 tarihine kadar – Osmanlı’nın 11/12 Eylül 1683’de gerçekleşen Viyana Kuşatması’ndan 400 yıl sonra, Cihadın 3. Dalgasını geri püskürtecek ve Avrupa’daki „Marksist/ çok kültürlü hegemonyaya“ son verecekmiş!
Gerici kültür pesimisti Oswald Spengler tarafından ortaya atılmış „Batı batıyor“ fantezileri ve kendisini liberal-aydın olarak lanse eden yazarlardan Ralph Giordano ya da Henryk M. Broder, „Hurra, teslim oluyoruz!“ kitaplarıyla, bu Norveçliyi (kendi deyimiyle ‚Tapınak şövalyesini‘),  İslam karşıtı kültür mücadelesine devşirmiş ve korkunç eylemi için motive etmiştirler.
Bir zamanlar Batı medeniyetini yok etmeye yönelik olduğu için hedef „Kültür bolşevizmi“ ve  „Yahudileştirme“ idi, Norveçli seri katil ise şimdi „kültür Marksizmi ve Avrupa’nın İslamlaştırılmasından“ söz ediyor.
Bir zamanlar güya Hıristiyan Batı’yı Yahudi komplosundan kurtarmak gerekiyordu, bugünse Hıristiyan-Yahudi Batı, kader birliği etmişçesine İslamcı sürülere karşı savunma savaşına soyunmuş! Bu seri katilin düşüncesine göre „bütün Müslümanlar Avrupa’dan sürüldükten sonra“, o gün „Avrupa’nın bağımsızlık günü“ ilan edilmeliymiş. Bunun için ideolojik desteği de Avrupa’nın aşırı sağcı partilerinden bekliyor. Bu partiler kısa bir süre önce yaptıkları Kudüs Açıklaması ile dikkat çekmişlerdi. Bu açıklamada Ortadoğu’daki Yahudi devleti İslamist tehlikeye karşı, Avrupa’nın ortak değerleri için mücadele eden öncü olarak nitelendirilip, İsrail’in „Avrupalılar“ tarafından inşası övülüyordu. Burada vurgulanan ‚beyaz ırkçılık‘ tam da bu cani katilin iştahına uygun olsa gerek. Irkçılık takıntısı Batı’nın ortak değerlerinin tam da ortasından gelmektedir.

* Junge Welt/25/07/2011

Close