Written by 11:01 uncategorized

NSU Davası Keup Caddesi durağında

 134keup5

Irkçı terör örgütü NSU’nun 2004 yılının 9 Haziran günü Köln’de Türkiye kökenli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Keup Caddesi’ne yönelik yaptığı saldırı, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde görüşülmeye başlandı. Duruşmada, kurbanlar ve tanıklar patlamadan sonra kendilerinin polis tarafından nasıl mağdur edildiklerini anlattılar.

 

Irkçı terör örgütü NSU’nun 2000-2007 yılları arasında işlediği cinayetler ve bombalı saldırılar arasında Keup Caddesi özel bir yer tutuyor. Çünkü, diğer saldırılar teker teker cinayetler şeklinde gerçekleşirken, Keup Caddesi’nde kitlesel öldürme denenmişti. Bombalı saldırıda şans eseri ölen olmazken, 6’sı ağır olmak üzere 22 kişi yaralanmıştı.

Peki, 9 Haziran 2004’te saat 15.56’da uzaktan kumandayla patlatılan 5,5 kg ağırlığındaki bombayla birlikte etrafa saçılan yaklaşık 700 adet 10 santimlik çivilerin yaraladığı insanlar, zarar verdiği esnaflar ne düşünüyor?

6 Mayıs 2013’te Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde başlayan NSU Davası’nda sıra nihayet Keup Caddesi saldırısının ele alınmasına geldi. 20 Ocak günü görülen 175. duruşmada ilk önce saldırıda ağır yaralanan Sandro D. ve Melih K. dinlendi.

9 Haziran 2004’te açlığını gidermek için Keup Caddesi’ne giden iki arkadaş dükkandan döner alıp dönerken, bomba yanlarında patlamış. Özellikle Sandro D. bombanın patladığı tarafta olduğu için ağır şekilde yaralanmış. Aylarca süren tedavi süreci başlamış. Zor günler geçirmiş doğal olarak. Hem Sandro D. hem de Melih K. mahkemede, hastaneden itibaren polisin kendilerine suçlu gözüyle baktığını anlattılar. Sandro D. ağır yaralı olarak götürüldüğü hastaneye polislerin geldiğini ve kendilerinin bombalı saldırıda bulunmuş olabileceğini söylerken, Melih K. bu konuda daha ayrıntılı bilgiler verdi.

Melih K.’nın polisin tavrı konusunda sarf ettikleri şu cümleler önemli: “Üç gün boyunca arkadaşımla bizi görüştürmediler. Kimliklerimize el koydular. Sonra parmak izi aldılar, DNA testi yaptılar. Sürekli bombalı saldırının arkasında bizim olduğumuzu ima ettiler. Arkadaşım Sandro ile birlikte beni ifade vermeye çağırdılar. Saldırıda ağır yaralanan bizlerin, yaşlı nenelerin, çocukların geçtiği bir sokağa bomba koymayacağımızı bilmesi için uzman ve polis olmaya gerek yok” dedi.

Melih K.’nın bu sözleri mahkemeyi izleyenler tarafından alkışlandı. Ancak Mahkeme Başkanı Manfred Götzl, izleyicilerin alkışlamasına tepki göstererek bir daha alkışlamamaları uyarısında bulundu.

Polisin zanlı muamelesi yaptığı bir diğer kurban da Hasan Y. Bomba kendisi tarafından işletilen dükkanın önünde patladığı için, kendisiyle bağlantılı bir durum olabileceği üzerinde duruldu hep. Saldırı olduğunda berberde müşterisinin saçlarını kesmekle meşgul olan Hasan Y. dükkanın önüne üzerinde bomba bulunan bisikleti park eden kişiyle kısa bir süre göz göze geldiğini, arka tarafa çay almaya gittiği sırada patlamanın olduğunu belirterek, “İfademi alan polise sürekli ilk günden itibaren saldırganın açık tenli ve sarışın olduğunu söyledim. Ancak inanmadılar. Beni, ailemi ve Keup Caddesi’ndeki diğer esnafları polis aylarca takip etti” dedi.

 

ANLATILANLAR POLİSİN HEDEF SAPTIRDIĞINI GÖSTERİYOR

NSU Davası kapsamında ifade vermeye çağrılan sadece bu üç kurban ve tanık değil, diğerleri de bombalı saldırıdan sonra polis tarafından nasıl mağdur edildiklerini anlattılar. Ancak Mahkeme Başkanı Götzl, polis tarafından yapılan bu mağduriyetten çok, yaralanma biçimleri ve tedavi yöntemleri ve süreleri hakkında sorular yöneltti.

Halbuki, eğer Keup Caddesi’nde saldırganların ırkçılar olduğu konusunda bir iz sürülmüş olsaydı belki daha sonraki göçmen esnaflar öldürülmeyeceklerdi.

Ama, ilk andan itibaren polisin bilinçli olarak, saldırının ırkçılar tarafından yapılmadığı yönünde soruşturmayı saptırdığı görülüyor. Elbette sadece yerel polis değil, dönemin Federal İçişleri bakanı Otto Schily bile bombalamanın arkasında Neonazilerin olmadığını, olsa olsa Türk ve Kürt mafyalarının bir çatışmasının sonucu olabileceğini dile getirmişti. Schily’nin bu açıklaması bugün halen tanıklar ve kurbanlar tarafından sıkça dillendiriliyor. “Gerçekten neden bu açıklamayı yaptı? Bilinçli olarak mı hedef saptırdı yoksa birileri mi Schily’i yanılttı?” diye soruluyor.

NSU Davası’nın Keup Caddesi durağında asıl olarak bu soruların aydınlatılması gerekiyor. Eğer, hangi güçlerin bilinçli olarak, bombalı saldırının sorumlusunun ırkçılar değil de, Türkiye kökenlilerin kendi aralarındaki kriminal hesaplaşması olduğu şeklinde çaba gösterdiği aydınlığa kavuşturulamazsa, fazla bir sonuç elde edilmesi mümkün olmayacak görünüyor.

Belirtmek gerekiyor ki, saldırı sırasında iki polisin Keup Caddesi’nde olduğu, gecikmeli olarak Eyalet İçişleri Bakanlığı tarafından kabul edilmişti. Bu polislerin patlama anında neden Keup Caddesi’nde bulunduğu ise hala bilinmiyor.

 

YÜCEL ÖZDEMİR

Keupstrasse ist überall!

 

Keup Caddesi’ne yapılan bombalı saldırının arkasında kimlerin olduğunun açığa çıkarılması için sokakta bir buçuk yıldır süren çalışmalar, geçtiğimiz 20 Ocak’ta Münih’te anlamlı bir mesajın verilmesine vesile oldu. Otobüsler ve trenle Münih’e giden 200’e yakın mağdur, antifaşist ve cadde esnafı, davanın takipçisi olduklarını gösterdiler.

Münih’teki antifaşistlerin de desteğiyle gün boyunca mahkeme önünde konuşmalar yapıldı. Eyalet Yüksek Mahkemesi binasının önü önceden hazırlanan dövizler ve pankartlarla da önemli bir etkinliğe tanıklık etti. Denilebilir ki davanın başladığı günden bu yana ilk kez yerli ve göçmenlerin katılımıyla mahkeme önünde, bu denli kitlesel ve etkili bir eylem gerçekleştirilmiş oldu.

“Keupstrasse ist überall” (Keup Caddesi Her Yerde) adıyla kurulan inisiyatifin hem dava hem de göçmenler arasında ırkçılığa karşı duyarlı olma konusunda önemli çalışmalar yaptığı Münih’te bir kez daha görüldü. 20 Ocak günkü duruşmanın ardından düzenlenen mitingde yapılan konuşmalarda, olayın tamamen aydınlatılması istendi.

Gerçekten de, NSU Davası’nın sonucunda çıkacak kararda, biraz da mahkeme dışında kamuoyunun davaya olan ilgisi ve demokratik baskısı  belirleyici olacaktır. Bu nedenle yerli ve göçmenler arasında NSU Davası’nın takip edilmesi konusunda yapılacak her çalışma oldukça önemli.

Köln’den gelen 200 kişilik bir grup arasında, 30 kadar Mülheim Hölderlin-Gymnasium öğrencisinin bulunuyor olması ise ayrıca dikkat çekti.

 

Sanıklar ceza alacak

 

NSU Davası müdahil avukatlarından Alexander Hoffmann davanın geldiği aşama konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Sayın Hoffmann, NSU Davası’nda 180. duruşma geride kaldı. Geriye dönüp baktığımızda dava şu anda hangi aşamada?

10 kişinin öldürülmesiyle ilgili delil toplama ve tanıkları dinleme süreci tamamlandı. Şimdi de Keup Caddesi’ne yönelik yapılan bombalı saldırı ele alınmaya başlandı. Bundan sonra davanın bütününe ilişkin sorular yönelteceğiz. Gerçekten kimlerin NSU terör grubunun parçası olduğunu öğrenmeye çalışacağız. Çünkü bugüne kadar bu konuya girilebilmiş, ve aydınlatılabilmiş değil. Ayrıca bu kişilerin bombalı saldırıların dışında 2001-2011 yılları arasında neler yaptığı tam olarak bilinmiyor.

 

En önemli tanıklar mahkemeye geldi ifade verdi. Bunlar arasında istihbarat örgütü elemanı oldukları bilinen Toni Brand ve “Pitto” kod adlı bir kişi de vardı. Bu istihbarat elemanları bir şeyler söylediler mi?

Hayır. İstihbarat örgütü elemanları ve Naziler davaya tanık olarak geldiklerinde yeni bir şey söylemediler. Ancak buna rağmen bir tablo var karşımızda.

 

Nasıl bir tablo sözkonusu? Şu anda suç işlediği ifade edilenlerle Anayasayı Koruma Örgütü arasında somut bir bağlantı var mı?

Şu ana kadar oluşan tabloya bakıldığında mahkeme karşısına çıkarılanların cezalandırılacağından eminim. Yine oluşan tabloda suçluların, istihbarat örgütü elemanlarının da içinde bulunduğu ağın yakın bir yerinde olduğu görülüyor. Sorun bunların neden daha önce gözaltına alınmadığı, tersine güçlendirildiğidir.

 

Davanın bundan sonraki duruşmaları için hangi beklentileriniz var? Planlandığı gibi bu yılın sonuna kadar dava biter mi?

Bence bu yılın sonuna kadar bu davayı bitiririz. Ve sanıkların cezalandırılacağını tahmin ediyorum.

 

 Bu dava bir adım olabilir

“Keup Caddesi Her Yerde İnisiyatifi” üyelerinden Peter Bach, NSU Davası ve ırkçılığa karşı verilecek mücadele konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Sayın Bach, Köln’den NSU Davası’nı izlemek üzere gelen ve duruşmayı izlemek için salona giren arkadaşlarınızın gözlemleri neler?

Her şeyden önce bu davada Köln Keup Caddesi’nin durumunun nihayet görüşülmeye başlamasından ötürü mutluyuz. Bir buçuk yıldır yaptığımız çalışmalar bugüne dairdi. Ve bu konuda iyi bir faaliyet yaptığımızı düşünüyorum. Ayrıca Berlin, Münster, Kassel gibi kentlerden de gelenler oldu. Hep birlikte Keup Caddesi’ne yönelik saldırı konusunda ne istediğimizi burada kamuoyuna ifade ediyoruz.

 

Peki buraya gelenler için mahkeme karşısında çıkarılan beş sanığın dışında, bunların arkasında kimlerin olduğunu bilmek ne kadar önemli? Polis ve Anayasayı Koruma Örgütü ile bağlantılar konusunda Keup Caddesi’ne yaşayan Türkiye kökenliler ya da diğer uluslardan insanlar ne düşünüyor?

Elbette çok farklı düşünenler var. Ancak 7 yıl boyunca bombalı saldırı dolayısıyla suçlanma, kriminal bir çevre olarak damgalanma unutulmuyor.  Eğer adaletten söz edilecekse, öncelikli olarak bu suçlamaların geriye alınması, bu insanların koruma altına alınması gerekiyor. Bütün olup bitenler her şeyden önce bu insanların güvenini temelden sarstı.  Her şeyin düzelmesi uzun bir süreç olacak. Bu dava her şey demek değil ama önemli bir adım olabilir.

 

Dediğiniz gibi bir adım olabilir. Ama davanın sonucu eğer güven sonucu ona göre olursa. Ne dersiniz?

Bana göre davanın sonucunda Beate Zschäpe beklendiği gibi bir ceza alacak. Ancak adalet bundan daha fazla bir şeydir bence. Adalet, bütün toplumun bu cinayetlerin neden işlendiği hakkında bir şeyler öğrenmesi, neden kurbanların suçlu yapıldığının, neden göçmenlerin suçlu olduğunun açığa çıkarılmasıyla ilgilidir. Bu, dediğim gibi uzun bir süreç. Eğer dava sonunda insanları memnun edecek bir sonuç ortaya çıkmaz ise tam anlamıyla bir fiyasko olur.

 

Keup Caddesi’nde bundan sonra antifaşist çalışma nasıl devam edecek?

Bence son birbuçuk yıldır yaptığımız çalışmalar, gerçek suçluların hiç istemediği bir durumdur. Köln-Mülheim’de komşular arasında önemli ilişkiler kuruldu. Semtteki tiyatro frubu pek çok şeyi birlikte yaptı. Şimdi eyalet çapında yeniden NSU Araştırma Komisyonu kuruldu. Bana göre bu komisyon politik olarak çok daha fazla şeyler yapabilir. Bizim mahkeme üzerinde kurmaya çalıştığımız baskının bir benzerini araştırma komisyonu üzerinde de kurmak gerekiyor. ‚Gerçekten ne oldu? Neden dönemin Federal İçişleri Bakanı Otta Schily olaydan bir gün sonra bombalı saldırıyla ilgili açıklamasında yanlış bir demeç verdi. Bu yapının arkasında kimler var.‘ gibi soruların yanıtı açığa çıkarılmalıdır.

Çünkü, öyle görünüyor ki, NSU olayı, burada mahkeme önüne çıkarılan 5 kişiden daha fazla bir durumdur.

 

Close