Written by 15:07 uncategorized

Ölümle spekülasyon

 

 

Arnold Schölzel

 

Gıda maddeleri fiyatlarının artacağı üzerine borsada değerli kağıtlarla yapılan spekülasyonlar, kimi çevrelerde eleştiriye uğradı. 2011 yılında Doğu Afrika’da onbinlerce insanın açlıktan ölmesiyle, başlıca kapitalist ülkelerin borsalarında yaşanan gelişmeler arasındaki bağlantı, medyanın “ekonomi haberleri” arasında kendisine ancak sınırlı yer bulabildi. Oysa bu başlık altında yer alan haberlere bakılırsa, spekülasyon genel olarak dünyayı kurtaracak sihirli değnek gibi görülür. Bu mantık uyarınca, Avro bölgesi ülkelerine karşı borsada yapılan bahisler, örneğin Yunanistan’da olduğu gibi çoktan çocukları da kapsayan bir açlık sorununa dönüşmüş olmasına rağmen “devlet borcu krizi” kavramı kullanılarak tersine çevriliyor. Fakat Almanya Başbakanı 2010 yılında, Güney Avrupa ülkelerinde insanların tembel ve tatil düşkünü olduklarını açıkladığında, yani onları yoksulluğa mahkum eden yasaların Berlin’den dikte edilmesinin sorumlusunun kendileri olduğunu iddia ettiğinde, burada yaygın olan inancı dile getiriyordu.
Bu türden ahlaksızlıklar, bu ülkede artık hemen hiç kimseyi rahatsız etmez hale geldi. Çünkü gerçekler, halkın büyük çoğunluğundan gizleniyordu. Buna karşılık, Spiegel dergisinde 6 Şubat tarihinde yayınlanan bir haber, büyük ahlaksızlık örneği olarak sunularak tepkilere yol açtı. Dergide, Deutsche Bank’ın elinde bulundurduğu “db Kompass Life 3” adlı yatırım fonu konu ediliyordu. Dergi, 2009 ve 2010 yıllarında da bu konuda haberlere yer vermişti. Habere göre yatırım fonu, 500 ABD vatandaşının ömrünün uzunluğu konusunda spekülasyon yapılması fırsatı sunuyor. Yani söz konusu kişilerin ne kadar yaşayacakları konusunda borsada bahis yapmak mümkündü. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesi bile, kendisini “Deutsche Bank’ın ömür uzunluğu sertifikası rahatsızlık yarattı” başlığıyla haber yapmak zorunda hissetmişti. Haberin altbaşlığında ise, bundan sonra izlenmesi gereken yol haritası şu şekilde çiziliyordu: “Borsada poliçe alanlar: Ahlaki kaygıları bir yana bırakın!”

Söz konusu fon, Deutsche Bank’ın yönettiği üç fondan birisi ve FAZ’nin tahminlerine göre, bugüne dek yatırımcılardan 200 milyon Avro toplamış. Fonu Bankanın yayınladığı tanıtım broşürüne göre fon, yaşları 70 ila 90 arasında değişen 500 ABD vatandaşının “portföyleri” üzerine kurulmuş. Fona dahil edilmeden önce bu kişilerin sağlık durumları, bağımsız iki ayrı bilirkişi raporunca tespit edilerek referans portföyüne dahil ediliyor. Eğer referans şahısları, bağımsız tıp raporlarında öngörüldüğünden 12 ay daha uzun süre hayatta kalırlarsa, fona yatırım yapanlar yıllık yüzde 8,45 oranında kar elde ediyorlar. Süre 24 ay olursa, yıllık kar oranı yüzde üçe düşüyor. Referans şahısları, Deutsche Bank tarafından seçiliyor ve düzenli olarak “Tracking Company” adındaki bir şirket tarafından izleniyor.

Tartışma, yatırımcıların fonun tanıtım broşüründeki bilgilerin güncelliğini yitirmiş verilere, sağlık raporlarının eskimiş ortalama ömür istatistiklerine dayandırıldığını iddia ederek şikayetlerini gündeme getirmeleri üzerine başladı. Yani itirazlarının özünde, insanların fazla yaşadıklarına dair şikayetleri yer alıyor. Yatırımcıların görevlendirdiği avukat, FAZ’ye müvekkilerinin sözlerini şu öfkeli sözlerle aktarıyor: “Sonuç itibarıyla fondan kar elde eden tek yatırımcı, bankanın kendisi oluyor.”

Temelinde kar kaygısından başka bir şey yatmayan bu kavga, önce Alman Bankalar Birliği’nin Arabuluculuk Komisyonu’na taşındı. Bu konuda bir uzlaşma davası açmayı reddeden komisyon, kararın yargı tarafından verilmesine hükmetti. Buna gerekçe olarak da, “insanların ne kadar yaşayacakları konusunda girilen bir bahsin toplumun ahlaki değerler sistemine ters düşüp düşmediğine karar vermenin mahkemelerin işi” olduğunu gösterdi. Ancak komisyon, fonun, “insan onurunun dokunulmazlığına” ters düşmediği inancını dile getirmekten de geri durmadı.

Eğer söz konusu olan “bizim toplumumuzun ahlaki değerler sistemi” ise, ince eler sıkı dokuruz. Ama eğer Deutsche Bank’ın bir başka yatırım fonunda öngörüldüğü gibi, yüzbinlerce insanın savaş ve açlıktan dolayı kırılması üzerine kurulan bir bahis varsa ve bunun sonucunda yüzde 25’e varan karlar elde ediliyorsa, bu konu kafa yormamız ve çene patlatmamız gereken bir konu değildir.

Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi spekülasyon iyi bir şeydir. Eğer mahkeme, insanın ne kadar yaşayacağı konusunda borsada spekülasyon yapılmasının toplumumuzun ahlaki değerler sistemine ters düştüğüne karar verirse spekülatörler yatırdıkları parayı geri alabilecekler. Bu kurtardıkları bu sermayelerini, başka yüksek kar vadeden fonlara yatırabilecekler. Her he kadar gıda maddeleri fiyatları ve buna bağlı olarak açlıktan ölenlerin sayıları artmaya devam etse de, herşey tekrar yoluna girmiş olacak. Ne de olsa onların dünyasında, ahlaki kaygılara yer yok.

Close