YÜCEL ÖZDEMİR
Der Spiegel dergisi bu hafta hazırladığı kapağa “Yeni Savaş Korkusu” başlığını koymuş. Ukrayna savaşıyla birlikte içine girilen savaş ve militarizm sarmalının halk arasında nasıl karşılandığı dört kişi üzerinden anlatılıyor. Berlin’de yaşayan 51 yaşındaki Lena Speckmann, savaş durumu eğitimi almış bir süre önce. Gençliğinde vicdani retçi olan 40 yaşındaki Daniel Gay de, iki yıldır yedek askerlik eğitimi alıyor. Dergiye bir İHA ve asker kıyafetiyle poz vermiş. 40 yaşındaki Münihli Biyoteknoloji Uzmanı Jenny Zobel, Ukrayna savaşı başladığında işten ayrılmış, savaş korkusundan Costa Rica’ya göç etmiş. 66 yaşındaki Hamburglu Magdalena Kundtmann ise barış gösterilerine katılarak savaşların ve silahlanmanın derhal durması çağrısında bulunuyor.
Derginin seçtiği portreler Almanya’daki atmosferi yaklaşık olarak yansıtıyor. Yükselen savaş tehlikesine karşı herkes kendi dünya görüşü ve yaşam biçimine göre bir şeyler yapıyor.
Ukrayna savaşı başladığından bu yana sermaye partileri ve basını tarafından yürütülen çok katmanlı propagandaya rağmen, Almanya’da pek çok kez büyük barış gösterileri, toplantıları yapıldı. Her Paskalya ve 1 Eylül’de sokakta “Savaş, bir daha asla” sloganları yükseltildi. Ve bu ses, görülmeyecek, duyulmayacak kadar zayıf da değil. Önümüzdeki 1 Eylül ve 3 Ekim’de yeniden on binlerce insanın katılacağı gösteriler şimdiden planlanıyor.
Ama, halkın büyük bir kısmı arasında korku ve endişenin olduğu da bir gerçek. Aynı kapak yazısına göre, geçen yıl tam 1.3 milyon kişi telefonla danışmanlık hattını arayarak dünyadaki durum hakkında bilgi almış ve olanlar karşısında ne yapabileceğini sormuş.
Buna rağmen, geçmişin ve bugünün koalisyon partileri savaş planlarına ve propagandasına tam gaz devam ediyor. Dahası, “savaşa hazırlık” boş bir propagandan ibaret de değil. Askeri harcamalar için kısa zamanda rekor bütçeler ayırarak Avrupa’nın en büyük ordusu olmaya adeta yemin etmiş bir hükümet var. Bu nedenle son haftalardaki en büyük derdi asker sayısını arttırmak.
Başbakan Friedrich Merz’in işverenlere yaptığı “Çalışanlarınızı yedek asker yapmaya hazırlanın” çağrısından sonra Savunma Bakanı Boris Pistorius, yeni bir askere alma yasa tasarısı hazırladı. Basına sızdırılan yeni tasarıda kadın-erkek ayrımı gözetilmeden, ordunun ihtiyacına göre askerlik zorunlu hale getiriliyor. Genel olarak “gönüllü” tarif edilen askerlik, hükümet ve meclisin tehlike durumuna göre zorunlu hale getirilebilecek.
Bakan Pistorius’un hedefi yaz tatilinden sonra “gönüllü-zorunlu askerliği” meclise getirmek, 2026’dan itibaren de yürürlüğe koymak. Böylece, bu tarihten itibaren alttan alta yapılan savaş hazırlıkları daha ciddi bir boyut kazanacak. Bugüne kadar savaş korkusu daha çok Rusya’dan gelen tehlike için geçerliydi. Ancak, birkaç gündür ülke içindeki tartışmalara bakılırsa Çin de korkunun nedenleri arasına girecek.
Yazılanlara göre, bu ayın başında Kızıldeniz’de AB Eunavfor Apsides Misyonu kapsamında görev yapan bir Alman keşif uçağına Çin savaş gemisinden lazer ışını gönderilmesi abartılarak önemli gündem haline getirildi. Alman Dışişleri Bakanlığı, Çin Berlin Büyükelçisini bakanlığa çağırarak keşif uçağına neden lazer ışını gönderildiğinin hesabını sordu. Gazete ve televizyonlar bu vesileyle Çin’e karşı söylemi sertleştirdi. Uzmanlar, lazer ışınının tutulmasının pilot ve uçak için ne kadar zararlı olabileceğine dair analizler yaptı. Dolayısıyla Çin’e karşı askeri olarak mevzilenme gerektiği mesajı halka verildi.
Ama “lazer ışınını” tehlike sayan Alman ordusunun yaklaşık 200 askerle Asya-Pasifik’ye Çin’e karşı büyük bir tatbikata katıldığı ise gözden kaçırılıyor. “German-Foraing-Policy”in yazdığına göre, Alman askerleri, 19 ülkeden 30 binden fazla askerin katılımıyla savaş tatbikatı Talisman Sabre’ye katılmak üzere geçtiğimiz hafta sonunda yola çıktı. Tatbikat ABD’nin Çin’e karşı olası bir savaş senaryosunda, Avustralya müttefik güçlere ev sahipliği yapıyor. Bundeswehr için Avustralya’daki savaş tatbikatlarına katılımı, 2021’den bu yana rutin hale geldi.
Almanya’nın dış politikada Rusya ve Çin’e karşı yaptığı hamleler halk arasında savaş kaygısı ve endişesini her geçen gün arttırıyor. Bunu bertaraf etmenin yolu ne olası felakete göre hazırlık yapmak, ne malzeme stokuyla sığınağa yerleşmek ne de ülkeden göç etmek. Asıl belirleyici olan savaşa ve silahlanmaya karşı her alanda verilecek mücadeleyle, hükümeti izlediği tehlikeli dış politikadan vazgeçirecek, barış ve diyalog yoluna sokacak bir mücadele hattıdır. Bu başarılamadığı takdirde diğer bütün önlemlerin, savaşın yıkıcılığı karşısında halkı koruması mümkün değil.