Norveç’in Oslo kentinde bulunan Nobel Ödül Komitesi, Barış Ödülü konusunda herkesi şaşırtacak bir karara daha imza attı. Üç yıl önce ABD Başbakanı Barack Obama’yı ödüle layık gören komite, bu yıl da Nobel Barış Ödülü’nü son yıllarda hem dış politikası hem de yapısını daha fazla militaristleştiren Avrupa Birliği’ne verdi. Böylece uzun yıllar dünya çapındaki en saygın ödüllerden biri olma iddiasındaki Nobel Barış Ödülü’nün saygınlığına bir leke daha sürülmüş oldu.
Nobel Ödül Komitesi Başkanı ve Norveç eski Başbakanı Thorbjörn Jagland ile Nobel Enstitüsü Başkanı Geir Lundestad tarafından yapılan açıklamada, gerekçe olarak son 60 yıl içinde AB’nin Avrupa’da barışı koruması gösterildi. İçinde bulunduğumuz dönemde bütçe açığı krizi ve sosyal çalkantıların yaşandığı Avrupa’da geçmişte atılan başarılı adımlara dikkat çekmek istediklerini söyleyen komite başkanı, AB’nin başarılı bir şekilde barış ve demokrası için mücadele ettiği ileri sürüldü.
Geçmişte Almanya ile Fransa arasında büyük savaşların yaşandığına dikkat çeken 6 kişilik komite, bundan 60 yıl önce her iki ülke arasında imzalanan anlaşmayla artık savaşın mümkün olmadığını da dile getirdi. Açıklamada, ayrıca AB’nin Güney Avrupa ülkelerinin demokratikleşmesine de büyük katkılar sağladığı belirtildi.
BALKAN SAVAŞI KİMİN ESERİ?
Nobel Ödül Komitesi her ne kadar AB’nin son 60 yıl içinde Avrupa’da barışı sağladığını ileri sürse de, gerçek bunun aksi yönde. 200 binden fazla insanın canına mal olan Yugoslavya’nın parçalanması, Sırp-Bosna boğazlaşmasının arkasında asıl olarak AB üyesi ülkelerin olduğunu bilmeyen yok. Balkanları ele geçirme adına gerçekleştirilen etnik savaşlar, AB üyesi ülkelerin kışkırtması, askeri ve siyasi desteğiyle oldu. Bu nedenle, AB’nin kıta genelinde savaşlara karşı barışı koruduğu iddiası gerçeği ifade etmiyor.
AB BARIŞ İÇİN Mİ VAR?
1901 yılından bu yana verilen Nobel Barış Ödülü, ödüle adını veren bilim insanı Alfred Nobel’in vasiyetine göre, ödülün son bir yıl içinde barış konusunda çaba harcayanlara verilmesi gerekiyor. Barış Ödülü’nün 125. sahibi olan AB’nin son bir yıl içerisinde “barış” konusunda yaptığı ciddi bir çalışma olmamakla birlikte, savaş adına daha çok çaba harcadığı ortada. En çok da, Libya’nın işgal edilmesi sırasında bu dikkat çekti. AB üyesi Fransa ve İngiltere öncülüğünde gerçekleşen, diğer AB üyeleri ve kurumları tarafından da desteklenen işgal sonucunda 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. Keza, Suriye’de sürmekte olan çatışmalarda da AB taraflar arasında barışın sağlanmasından çok savaşın körüklenmesi için muhalif güçlere destek veriyor.
AB MİLİTARİSTLEŞİYOR
Bunların yanı sıra, AB’nin dış politikası ve yapısı son yıllarda daha militarist bir karakter kazandı. Başka ülkelerin işgal edilmesi için AB Ordusu’nun kurulmasını kararlaştıran AB, gerektiğinde NATO ve diğer uluslararası kurumların desteği olmadan hareket edebilecek. Keza, Fransa ve Hollanda tarafından reddedilen AB Anayasası’nda ifade edilen AB’nin dış politikasının militaristleştirilmesi ve üye ülkelere silahlanma zorunluluğunun getirilmesi yönündeki maddeler olduğu gibi Lizbon Sözleşmesi’nde yer aldı. Bu nedenle, AB günümüzde her zamankinden çok daha fazla askeri ve militarist bir karakter kazanmış durumda.
Bu nedenle, Nobel Ödül Komitesi’nin AB’yi Nobel Barış Ödülü’ne layık görmesi, Barack Obama’nın ödülü layık görülmesinden farklı değildir. Çünkü, AB, bu ödülü hiç bir şekilde hak etmiyor.
Bu nedenledir ki, ödülün AB’ye verilmesi pek çok kesim tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Ancak ödülün Norveç’in AB’ye bir “sıcak mesajı” olabileceği de ifade ediliyor. Çünkü, Norveç’te yapılan iki referandumda AB üyeliğine “Hayır” çıkmış ve ülke birliğe üye olamamıştı.
Son tercih ile birlikte, Nobel Barış Ödülü’nün barış alanında mücadele eden kişi ve kurumlara verilen bir ödül olmadığı bir kez daha anlaşılmış bulunuyor.
Karar AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barasso ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz tarafından sevinçle karşılandı. 930 bin Euro değerindeki Nobel Barış Ödülü, 10 Aralık’ta Oslo’da düzenlenecek bir törenle AB temsilcilerine verilecek. (YH)
