German Foreign Policy
Hükümet, Afganistan’a sınır dışı işlemleri başlatarak, temel insan hakları sözleşmelerini çiğniyor ve kendini beğenmiş bir şekilde ilan ettiği “değerler düzenini” yerle bir ediyor. Bu suçlama, 30 Ağustos günü 28 Afgan’ın sınır dışı edilmesine ilişkin insan hakları ve mülteci örgütlerinin açıklamalarını içeriyor. Federal hükümet, aylardır planlandığı anlaşılan adımı 23 Ağustos’ta Solingen’de gerçekleşen terör saldırısıyla meşrulaştırmış ve yalnızca suçlardan hüküm giymiş kişilerin zorla Kabil’e götürüldüğünü vurgulamıştı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Federal Hükümet tarafından resmi olarak tanınan yasal belgeler, insan haklarını, suçlular da dahil olmak üzere evrensel bir şey olarak sınıflandırıyor. Almanya’daki Cizvit mülteci servisinin başkanı, hükümetin sınırdışılarını “Değer sistemimizle bağdaşmadığı” konusunda uyarıyor ve “Artık gelecekte herhangi bir suç işlememiş kişilerin Afganistan ve Suriye’ye sınır dışı edilmesi yönünde çağrılar yapılıyor. Aynı zamanda ülkemizde insan hakları ve sivil haklar giderek daha fazla göz ardı ediliyor” diyor.
AFGANİSTAN’DA SINIRDIŞINDA “İSVEÇ MODELİ”
Batılı güçlerin Afganistan’dan aceleyle çekilmesi ve Taliban’ın ülkenin kontrolünü ele geçirmesinin ardından yaklaşık üç yıl önce durdurulan Afganistan’a sınır dışı işlemlerinin yeniden başlatılması planları bir süredir yürürlükteydi. Taliban hükümetiyle herhangi bir ilişki bulunmadığı için sınır dışı işlemlerinin Afganistan’a komşu ülkelerin yardımıyla gerçekleştirileceği konuşuluyordu. Afganları Özbekistan’a yollayan İsveç bir rol model olarak görülüyordu; haziran ayında İsveçli bir polis memurunun, Taşkent’teki havaalanında sınır dışı edilenlerin “Kabil’e giden bir uçağa binmelerini” sağladığını söylediği aktarıldı. Uçak, yerel güvenlik standartlarını karşılamadığı için AB’de kalkış veya iniş yapmasına izin verilmeyen Afgan hava yolu Kam Air’e ait. Haberlere göre federal hükümet esasen İsveç modelini taklit etmeye karar vermişti. Sonbaharda Başbakan Olaf Scholz’un Özbekistan’a uçmak ve aynı zamanda Afganların olası geri kabulü konusunda anlaşmalar yapmak istediği bildiriliyor.
HAZIRLIKLAR ÖNCEDEN YAPILDI
Ancak aynı zamanda, Der Spiegel’in haberine göre “iki ay boyunca” Kabil’e doğrudan sınır dışı edilmeye yönelik hazırlıklar da başlatılmıştı. Sadece iç işleri yetkilileri değil aynı zamanda başbakanlık da işin içindeydi. Taliban ile gerekli anlaşmalar Katar Emirliği’nin ara bulucuları tarafından yapıldı. Doha’nın uzun yıllardır Taliban’la temasları vardı ve bu temaslar, Batılı birliklerin Hindukuş’tan çekilmesinden önce onlarla müzakere yapılmasına olanak tanıyordu ve bu temaslar, geri çekilme sırasında da en gerekli şeyleri koordine etmek için kullanılıyordu. Katar artık Leipzig’den Kabil’e sınır dışı etmeyi de organize etti. Uçuş, emirliğin hava yolu şirketi Qatar Airways tarafından gerçekleştirildi. Solingen saldırısı, yalnızca 2021’den bu yana Kabil’e ilk doğrudan sınır dışı edilmeyi kamuoyu önünde meşrulaştırma fırsatını sundu.
İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ NE DİYOR?
Başbakan Olaf Scholz, 6 Haziran’daki hükümet açıklamasında “en ciddi suçları” işleyen kişilerin “Suriye ve Afganistan’dan gelseler bile” gelecekte “Sınır dışı edilmeleri” gerektiğini talep ettiğinde, insan hakları örgütleri protesto etmişti. O dönemde Cumhuriyetçi Avukatlar Derneği (RAV), Yeni Hakimler Derneği (NRV), Alman Avukatlar Birliğindeki Göç Hukuku Çalışma Grubu (DAV), Pro Asyl ve federal eyaletlerin mülteci konseyleri ortaklaşa yayımlanan bir bildiride Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi ile AB Temel Haklar Şartı’nın 4. maddesinin işkenceyi mutlak olarak yasakladığına dikkat çekti. Dolayısıyla açıklamada, “Sınır dışı edilmeden sonra işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya maruz kalma riski varsa” hiç kimsenin sınır dışı edilmemesi gerektiği belirtildi. Açıklamada, “İnsan onurunun garantisi, işledikleri suçların ağırlığına bakılmaksızın tüm insanlar için geçerlidir” denildi. Alman Federal Meclisi Araştırma Servisi, Mart 2024’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin Suriye ve Afganistan’a “Her türlü sınır dışı edilmeye düzenli olarak karşı çıkacağını” açıkça belirtmişti.
Ancak bu, federal hükümetin yeni sınır dışı işlemleri ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tekrar tekrar ihlal edildiğini duyurmasını engellemiyor. Başbakan Scholz her fırsatta “Suçluları da Afganistan’a sınır dışı edeceğiz” diyor. Federal Ekonomi Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Robert Habeck: “Katiller, İslamcılar, tecavüzcüler ve korumamızı kötüye kullanan ciddi suçlular ülkeyi terk etmelidir” görüşünde. Çeşitli federal eyaletlerin hükümetlerinden de daha fazla sınır dışı etme yönünde onay ve çağrılar geldi. Hessen Başbakanı Boris Rhein (CDU) “Burada ciddi suçlar işleyen mülteciler ve yabancılar ülkemizi terk etmelidir” açıklamasında bulunurken, İçişleri Bakanı Roman Poseck yalnızca suçluların sınır dışı edilmesi planını reddetti.
SIRA YAKINDA SURİYE’YE DE GELECEK
Afganistan’a ve muhtemelen yakında Suriye’ye de sınır dışı edilmelerin başlamasıyla birlikte, Federal Hükümetin temel insan haklarına yönelik yıkımları artmaya devam edecek. Berlin’in AB’nin dış sınırlarında uyguladığı tecrit politikası, yıllardır uluslararası hukuku ihlal eden -bazen ölümle sonuçlanan- geri göndermelerin yanı sıra, büyük bir kısmı ölen insanların çölde terk edilmesini de içeriyordu. Mülteci savunmasındaki gaddarlığa ülke içindeki insan ve sivil haklarında kısıtlama eşlik ediyor. Uluslararası Af Örgütü geçtiğimiz günlerde Almanya’da barışçıl göstericilerin defalarca “kriminalize edildiğini ve saldırıya uğradığını” belirtti. Çok sayıda ciddi polis şiddeti vakası var ve sivil itaatsizliğe girişen herkes “terörist” veya “yabancı ajan” olarak iftira edilmeyi beklemeli. Ayrıca Alman yetkililerin eylemleri, öncelikle “Arapları ve Müslümanları hedef alan” “kurumsallaşmış ırkçılığı” ortaya koyuyor.
Çeviren: Semra Çelik