Written by 13:53 uncategorized

Televizyon programları kaça mal oyuyor?

anne-will-8862526-MBQF,templateId=renderScaled,property=Bild,height=349

Almanya’da televizyonu olan her hane ayda 17,78, üç ayda 53,94 Euro televizyon ve radyo vergisi ödüyor. Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, 82 milyon nüfusu olan Almanya’da yaklaşık 40 milyon hane bulunuyor. Bu hanelerin yarısının televizyon ve radyo vergisi ödediği hesaba katıldığında, ortaya milyarlarca Euro’luk bir bütçe çıkıyor.
Bu bütçeyi elbette devletin televizyon ve radyoları kullanıyor.
Ama nasıl?
Bild gazetesi, bu paranın nasıl kullanıldığı konusunda ilginç rakamları içeren bir haber yayınladı. Her gün ekranda karşılaştığımız programlar için harcanan paralar adeta dudak uçuklatan cinsten.
Örneğin, birinci kanal ARD’de Anne Will’in kendi adıyla Pazar akşamları yayınladığı politik tartışma programının dakikası 3 bin 164 Euro’ya mal oluyor. 45 dakikalık programın maliyeti 190 bin Euro. Bunu dörde çarptığımızda ise aylık maliyeti yaklaşık olarak 760 bin Euro.
Bu durum diğer programlar için de geçerli.
Yine aynı kanalda yayınlana “Hart aber Fair” in dakikası 2 bin 908, Reinhold Beckmann’ın kendi adıyla sunduğu programın dakikası 2 bin 225 Euro, Johannes B. Kenner’in hazırlayıp sunduğu programın dakikası 2002 Euro, ZDF’te Maybrit Ilner’in hazırlayıp sunduğu programı dakikası 1893 ve ARD’de Sandra Maschberger tarafından sunulan dakikasının maliyeti de 1552 Euro.
Böylece, kamu televizyonlarında yapılan programların aylık, yıllık maliyetinin astronomik rakamlara ulaştığı görülüyor.
Benzer bir şekilde aynı kanallarda yapılan “Fakt”, “Monitor” gibi haber programlarının dakikası ise 3 bin 284 Euro ile 5 bin 9 Euro arasında değişiyor.
Elbette, televizyonculuk genel olarak pahalı bir iş.
Ama bu kadar da pahalı olduğunu kimse pek tahmin etmiyor.
Elbette bu rakamları gündeme getiren Bild gazetesinin derdi halkın vergilerinin daha düzenli ve yararlı halde kullanılması değil. Bütün dert kamu kurumlarında işten atmaların kolaylaştırılması, kamu televizyonlarının özelleştirilmesini içeriyor.
Dolayısıyla da Bild açıkça kamu televizyonlarının yöneticilerine “Hani söz vermiştiniz, neden şu kadar çalışanı işten atmadınız” diye sorabiliyor.
Yani, Almanya’nın en büyük özel yayıncılarından birisi olan Axel Springer Verlag, kamu televizyonlarından rahatsız.
Dikkat ederseniz, bu gruba ait Bild hangi özel kanalın programlar için ne kadar para harcadığını yazmamış.
Ama bu rahatsızlığın kendisi, “devletin malı deniz yemeyen domuz” anlayışını eleştirmenin önünü kesmemeli. Bugün halkın ödediği vergilerle ayakta duran kamu televizyonlarının, bütçelerini halkın yararına kullanma yerine özel firmalara, popüler sanatçılara ve gazetecilere kurban ettiğine, arpalık gibi kullanıldığına tanık oluyoruz.
Kamu televizyonları için halkın ödediği vergilerin, gerçekten halkın yararına kullanılması için denetim yollarının açılması, programlara verilen yüksek meblağlar bir kez daha ortaya koyuyor.
Bu aynı zamanda düşük gelirli, az kazanan insanların daha az televizyon-radyo vergisi vermesi gerektiği gerçeğini de ortaya koyuyor. Evet, günümüzde sosyal yardım ve Hartz IV ile geçinenler ile özürlüler bu vergiyi ödemeden muaf tutulmuş. Ancak, geliri Hartz IV’ün çok az üzerinde olan, düşük işlerde çalışan, çalıştığı halde yoksulluk sınırında yaşamak zorunda kalan insanların da gelirlerine göre vergiye bağlanması en doğru olanı.
(YH)

Close