Written by 11:46 ÇALIŞMA YAŞAMI

Toplumsal güç denemesi

2016 yılında 12 milyon emekçinin toplu iş sözleşmelerinin (TİS) gündemde olduğuna bu sayfalarda yer vermiştik. Bu TİS döneminin belki de en ilginç yanı iki büyük sendikanın, en büyük endüstri sendikası IG Metall ve en büyük hizmet işkolu sendikası Ver.di, TİS dönemlerinin aynı döneme denk gelmesi. IG Metall 3,8 milyon, Ver.di ise 2,2 milyonla toplam 6 milyon emekçiyi kapsayan sözleşmeler imzalayacaklar.

 

TALEPLER YETERLİ Mİ?

IG Metall %5, Ver.di ise %6 ücret talep ediyor. Her iki sendika da sözleşmelerin geçerlilik süresini 12 ay olarak belirledi. IG Metall bu TİS döneminde “salt ücret talebi” ileri sürerken Ver.di kamu personelinin kısıtlanmak istenen işyeri emeklilik hakkını ve yeni bir ücretlendirme sistemi oluşturulması talebini de ileri sürdü.

Pratikte bu şu anlama gelecek; Ver.di’nin talep ettiği %6’lık talep aynı zamanda –sendika tarafından böyle ifade edilmese de- işyeri emeklilik hakkıyla ilgili pazarlık payını da içeriyor.

Diğer yanda “yeni bir ücretlendirme sistemi oluşturulması talebi” de kamu emekçileri açısından birçok riski taşıyor. Metal emekçileri “ERA” (“Entgelt Rahmen Abkommen”= Ücret Çerçeve Sözleşmesi) pazarlıklarını hatırlayacaktır; “beyaz ve mavi yakalılar arasında ücret farkını düşürme ve daha adil ücretlendirme” adına yapılan pazarlıklar sonucu yüz binlerce işçinin maaşları kademeli olarak düşmüştü. Bazı ücret gruplarının yeniden düzenlenmesiyle aylık 700 Euro’ya varan ücret kayıpları söz konusu olmuştu – ERA’nın olumsuz etkileri devam ediyor.

Her ne kadar IG Metall’in ileri sürdüğü ücret talebinin çok yüksek olduğu söylense de gerçekte bunun düşük olduğu görülmek zorunda. Özellikle ihracat ağırlıklı üretim yapan metal ve elektro işkolunda çok rahatlıkla daha yüksek bir talep belirlenebilirdi. Oscar Lafontaine’nin Federal Maliye Bakanlığı döneminde devlet müsteşarlığı yapan Heiner Flassbeck, 19 Şubat günü kendi sayfasında (www.flassbeck-economics.de) yazdığı bir yorumda, IG Metall’in %4,5 – %5 ücret talebi tartışmasını eleştiriyor ve haklı olarak, “İhracatın GSH’daki payının %50’nin çok üzerinde olduğu bir ülkede” bu düzeyde bir ücret talebini ileri sürmenin aynı zamanda diğer ülkelerinin işçileriyle (bu işçilerin ücretleriyle) rekabet edildiği anlamına geldiğine dikkat çekiyordu.

Bunun yanı sıra işçi ve emekçilerin özellikle sağlık hizmetleri için yaptıkları harcamaların artması, sigorta aidatlarının tek yanlı işçilerin aleyhine yükseltilmesi bile daha yüksek ücret talebini haklı kılıyor. Petrol fiyatlarının düşmesi genel enflasyon oranını aşağı çekmiş olabilir. Fakat bu günlük ihtiyaçların ekmek, yumurta, sebze veya kira ve kira yan giderlerinin de düştüğü anlamına gelmiyor. Özellikle düşük ücretliler için resmi enflasyon oranının %0,9 olması pratik olarak yaşam koşullarının da iyileştiği anlamına gelmiyor.

 

SERMAYE NEDEN TELAŞLANIYOR?

3 Şubat tarihli FAZ gazetesinde genel olarak IG Metall’in “aşırı yüksek ücret talebi tartışması” eleştirilen, Dietrich Creutzburg imzalı bir yorumda, “ücret politikası her zaman toplumsal hissiyat ve ekonomik beklentileriyle (bağlantılı) bir güç oyunudur” deniliyor. Doğrusu, TİS dönemlerinde emek ve sermaye sınıfı arasında bir güç denemesi yaşanır. Aynı gazetenin 19 Şubat tarihli bir yorumunda ise kamu emekçilerine, “yağmacı” deniliyor. Sermaye yanlısı daha birçok gazete ve dergi sendikaların “göz kararını kaybettikleri”, “aç gözlülük yaptıkları” gibi yorumlar yaptılar.

Daha TİS dönemi başlamadan, resmi talepler bile belirlenmeden sermaye basınının bu denli telaşlanması, en ağır toplarını ileri sürmeleri boşuna değil. IG Metall ve Ver.di gibi iki büyük sendikanın TİS dönemlerinin denk gelmesi sermayeyi gerçekten telaşlandırıyor. Sonuçta birden 6 milyon emekçi aynı anda sermaye sınıfına karşı taleplerini ileri sürerek mücadeleye hazırlanıyorlar. Diğer yanda bu yıl TİS’leri başlayacak olan 6 milyon emekçi de bunları izliyor. IG Metall ve Ver.di sendikaları, 2016 TİS dönemini başarıyla sonuçlandırmaları Alman sermayesinin canını ciddi acıtacağı kesin. Böylesi bir gelişme gelecek TİS dönemlerini de etkileyeceği biliniyor.

 

TALEPLERİN ELDE EDİLMESİ İÇİN!

Geçmiş yılların tecrübelerine bakıldığında ileri sürülen taleplerin ancak yarısının elde edilebileceği şimdiden söylenebilir. Ama bunu söylemek ve baştan yelkenleri aşağı indirmek, teslim olmak anlamına gelecektir. Taleplerin düzeyi, sendika bürokrasisinin yaklaşımı vs tabi ki eleştirilebilir, eleştirmekte gerekiyor; bu yazımızda da eleştirimizi dile getirdik.

Fakat şimdi yapılması gereken tüm fabrikalarda ve kamu işletmelerinde taleplerin elde edilmesi için mücadeleyi örgütlemektir. IG Metall’in “yeni grev taktiği” diye ileri sürdüğü tam günlük uyarı grevleri bir araç olarak iyi olsa da süresiz grevin yerini tutmayacağı çok açıktır. Ki sendika bürokrasisi bu tür “yeni” taktikleri grev oylaması ve süresiz grevin yerine geçirmeye çalışıyorlar. Ver.di sendikasının geçen sene Postane grevinde yaptıkları, eğitimcilerini grevini yarıda kestiği unutulmamalıdır. IG Metall sendikası en son süresiz grevini ne zaman yaptı hatırlayan var mı..?! Bu nedenle de sendikaların yeniden işçi ve emekçilerin mücadele örgütleri olmaları için taleplerin hayat bulması için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.

Serdar Derventli

Close