Written by 15:01 uncategorized

Üç soruda Almanya’nın geleceği

Federal Hükümet tarafından, “Gelecek Diyaloğu” sürecinin ilk etabı tamamlandı. Başbakan Angela Merkel’in katılımıyla Erfurt, Heidelberg ve Bielefeld kentlerinde düzenlenen “Gelecek Diyalogu” ya da “Yurttaş Diyalogu” toplantılarında başbakan yurttaşlarla birlikte üç soruya yanıt aramaya çalıştı. Bunlar:
1- Nasıl birlikte yaşamak istiyoruz?
2- Neyle yaşamak istiyoruz?
3- Nasıl öğrenmek istiyoruz?
1 Şubat’ta başlayan ve 15 Nisan’da sona eren diyalog sürecinde, hem bu toplantılarda hem de kurulan internet portalı üzerinden gelen görüş ve öneriler uzmanlar komisyonu tarafından bir süzgeçten geçilecek ve temmuz sonuna kadar kitap halinde yayınlanacak.
120 uzmanın gözetiminde yapılan toplantılara gerekçe olarak, “Başbakan sadece bilim insanları ve politikacılarla değil, yurttaşlarla ve sivil toplum örgütleriyle de görüşerek öneriler topluyor” gösteriliyor.
Yazılanlara bakılırsa, en çok oy alan, destek gören ilk 10 öneriyi yapanları Merkel, Başbakanlık Dairesine davet edecek ve bizzat görüşecek. Bunu fırsat bilen kimi Türkiye kökenliler çifte vatandaşlık hakkının tanınması gerektiği yönünde bir öneride bulundu ve bunun için gazeteler ve internet aracılığıyla bir kampanya düzenlendi.
YURTTAŞI SÜRECE DAHİL ETME ÇABASI
Merkel’in öncülüğünde başlatılan “Gelecek Diyalogu” sürecinin asıl amacı elbette, ülkeyi yöneten sınıf ve onun temsilcileri açısından yurttaşların kendisini içinde yaşadıkları sistemin ve alınan kararların parçası gibi görmelerini sağlamak. Çünkü, her geçen gün artan ekonomik ve toplumsal sorunlar vatandaşlarda sisteme, partilere, seçimlere vb. ilgiyi azaltıp tepkileri çoğaltmakta. Ve süreç yurttaşların kendisini, içinde yaşadıkları ülkeye/düzene ait hissetmeme şeklinde ilerlemekte. Bu bağlamda, vatandaşları karar alma mekanizmalarına dahil olduklarına inandıracak imaj çalışmasına ihtiyaç duyulmakta.
Yoksa toplumsal sorunlar konusunda vatandaşların görüş ve önerilerine hükümetin kulak vereceğini beklemek saflık olacaktır.
Hükümetin bu imaj çalışması kapsamında yönelttiği sorulardan bazıları şöyle: “Toplumu ne birarada tutmaya yardım ediyor?“, “Nasıl çok çocuklu ve aile dostu olabiliriz?“, “Devlet ve toplum daha fazla güvenlik için ne yapabilir?“, „Yurttaşların katılımı somut olarak nasıl daha iyi örgütlenebilir?”
GÖÇMENLER VE IRKÇILIK NEDEN YOK?
Dikkat çeken önemli noktalardan biri ise, üç temel konuda da göçmenler ve ırkçılıkla mücadeleye yer verilmemiş olması. “Nasıl birlikte yaşamak istiyoruz?” sorusunu düşünen hükümet, Alman halkı ve göçmenlerin nasıl daha iyi birarada yaşayacağını pek dert etmiyor anlaşılan. 15 milyondan fazla göçmen kökenlinin yaşadığı ülkede başbakanın uzmanlarının aklına bu durumun gelmemesi mümkün değildir. Ancak, bu konunun da toplumun önemli sorunları arasında bulunduğu ve ülkenin geleceği açısından önemli bir durum olduğu gerçeği görmezlikten gelinmiştir.
Keza benzer bir durum ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı mücadele açısından da söz konusu.
AMBALAJ GÜZEL, AMA…
Başbakan Merkel ve ekibi tarafından toplumun önemli bir kesimini ilgilendiren temel sorunlar etrafında şekillendirilen sorular ve süreç, bir yanıyla güzel bir şekilde ambalajlanmış. Temel sorunlar konusunda yurttaşların görüş ve önerilerini alma anlayışı üzerine kurulan bu ambalajdan, elbette yurttaşların sunmuş olduğu çözüm önerileri çıkmayacaktır. Sonuçta belirleyici olan siyasi erk olacaktır.
Bu nedenle, Almanya’nın geleceğini şekillendirme adına başlatılan tartışma sürecinin asıl olarak sistem ve onun partilerinden kopuş ve güvensizlik içerisinde olan geniş kesimleri yeniden kazanmaya yönelik bir hamleden başka bir şey değildir.
Ancak, ‚doğru sorulara verilen yanlış yanıtlarla‘ bunun çok da kolay olmayacağı görülüyor. (YH)

Close