Written by 11:23 HABERLER

Uydu dernekler!

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’daki Türkiye kökenli milletvekillerini Ermeni soykırımı dolayısıyla hedef göstermesi aynı zamanda Almanya’daki Türkiye kökenli örgütlerin de ikiyüzlülüğünü ortaya çıkardı. Almanya tarafından “muhatap” kabul edilen DİTİB’in Federal Uyum Bakanı Aydan Özoğuz’u “iftar programı”ndan çıkarması bunun en somut ifadesi oldu.

 

 

Federal Parlamento tarafından 2 Haziran günü Ermeni Soykırımı’nın resmi olarak tanınması sadece Almanya-Türkiye ilişkilerini germedi aynı zamanda Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler arasında da hareketliliğe yol açtı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Federal Parlamento üyesi değişik partilerden 11 Türkiye kökenli milletvekilini “kanı bozuk” olarak ilan etmesi, elbette sadece milletvekillerine yönelik bir saldırı anlamına gelmiyor. Aynı zamanda yıllardan beri Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlileri hedefe koyup, önyargıları daha da körüklemek anlamına geliyor.

Ama bu süreç aynı zamanda Almanya’da bulunan ve Türkiye devletinin yörüngesinde faaliyet yürüten dernek ve cemaatleri de hareketlendirdi. Onlar da hem milletvekillerine yönelik saldırı kampanyasına katıldılar hem de Türkiye kökenli göçmenler arasında bölünmeyi derinleştirmek için büyük bir gayret gösterdiler.

Önce Berlin’de protesto gösterileri düzenlediler. Ancak gösterilere katılım bekledikleri gibi olmadı. Ardından değişik biçimlerde, özellikle Türkiye kökenli milletvekillerine yönelik geniş bir kampanya yürüttüler.

 

ALMANCA’DA DEMOKRAT, TÜRKÇE’DE MİLLİYETÇİ

Ermeni soykırımı dolayısıyla başta Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Berlin Türk Cemaati (TGB), Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) olmak üzere bir çok kurum ve derneğin, Alman Hükümeti ve Türkiye kökenli milletvekillerine gösterdiği tepkiler, Alman kamuoyunda bir kez daha dikkatleri bu kurumlara yöneltti. Hükümet tarafından değişik düzeylerde kimi zaman muhatap olarak kabul edilen bu örgütler, genellikle Almanca yaptıkları açıklamalarda, uyumdan, birlikte yaşamdan yana olduklarını ifade ediyorlar. Hatta ırkçılığa karşı çağrılar da yapıyorlar.

Ancak Ermeni soykırımı nedeniyle yapılan açıklamalar, bu örgütlerin aslında Almanca söyledikleri ya da göründükleri gibi demokrat ve uyumdan yana olmadıklarını gösterdi. Türkiye Devleti’nin en önemli örgütlenmelerinden biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Almanya’daki kolu olan DİTİB’in bir “devlet cemaati” olduğu sanki yeniymiş gibi tepkiler gösterildi. Halbuki aynı DİTİB, yıllardır Almanya tarafından resmi muhatap olarak İslam Konferansı’nda ve Uyum Zirvesi’nde dahil edilmiş, bu çerçevede misyonlar da biçilmiştir. Bununla da kalınmamış, DİTİB’e “entegrasyon” çalışmalarından ötürü maddi kaynaklar aktarılmış, yerel düzeylerde ödüller verilmiştir.

 

UYUM BAKANI İSTENMEDİ

Bu denli “uyuma katkı sunan bir örgüt” olarak gösterilen DİTİB, Ermeni soykırımı dolayısıyla yaşanan tartışmalar sırasında bir kez daha gerçek yüzünü gösterdi. Önce Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert ve bazı Türkiye kökenli milletvekillerinin Berlin Şehitlik Camii’nde katılacağı iftar programı iptal edildi. Gerekçe olarak meclisin Ermeni soykırımını kabul etmesi gösterildi.

Ardından Federal Uyum Bakanı Aydan Özoğuz’un DİTİB’in Hamburg’da bir camisinde katılacağı iftar programı “güvenlik gerekçesiyle” iptal edildi. DİTİB Hamburg yöneticisi Sedat Şimşek tarafından Özoğuz’a gönderilen mektupta, Hamburg’daki cemaat içerisinde “yeni bazı kişilerin ortaya çıktığı ve atmosferi gerdikleri” iddia edilmişti. Mektupta, provokasyon ihtimali olduğu savunulmuştu.

Der Spiegel dergisine konuşan Özoğuz, iftar davetinin iptal edilmesine güvenlik gerekçesi gösterilmesini inandırıcı bulmadığını söyledi. DİTiB’in Türkiye’den yönlendirildiğini hatırlatan Özoğuz, “DİTİB, bir Alman derneği olduğunu iddia ediyor, ancak Ankara’dan yönetilmeye müsaade ediyor. Bu kabul edilemez” dedi.

Özoğuz’un Ermeni Soykırımı’nı kabul eden tasarı nedeniyle Ankara’nın emriyle iftar davetinden çıkarıldığı şüphe götürmezken, aynı iftar programına çağrılan Hamburg Kilisesi’nden piskopos Kirsten Fehrs de bunun üzerine davete katılmayacağını duyurmuştu. Fehrs, Özoğuz’un davetinin iptal edildiği iftara katılmasının ‘politik malzeme olarak kullanılabileceğine’ dikkat çekmişti.

Çoğunluğu Türkiye’den gönderilen imamların görev yaptığı yüzlerce camiyi bünyesinde bulunduran DİTİB, daha önce de Alman medyasında ‘Erdoğan’ın Almanya’daki kolu’ olarak tanımlanmıştı. DİTİB yöneticileri de sürekli bu yönde hareket ettiler. Erdoğan’ın açıklamalarından sonra DİTİB yöneticilerinden Zekeriya Altuğ, ARD kanalına konuşmuş ve ‘Almanya’daki üyelerinin artık Türkiyeli milletvekillerince temsil edilmediklerini düşündüklerini’ söylemişti.

 

TÜRKİYE POLİTİKASI: TURNUSOL KAĞIDI

Ermeni soykırımı dolayısıyla Almanya ile Türkiye arasında başlayan tartışma konusunda Almanya’daki Türkiye kökenli örgütlerin almış olduğu tutum, aynı zamanda gerçek çizgilerini ortaya koyuyor. AKP’nin Almanya şubesi gibi çalışan bir çok dernek ve kuruluş, Ankara’dan yapılan açıklamalara göre tavır aldığı son Ermeni soykırımı olayıyla bir bir kez daha gösterdi. Bu nedenle, Almanya’nın bu dernekleri çoğu zaman Türkiye kökenlilerin temsilcisi gibi sunup vitrine çıkarması, siyasi ve maddi olarak desteklemesi tam anlamıyla ikiyüzlülük örneğidir. (YH)

 

 

 

DİDF: Almanya’da nasıl yaşayacağımıza Erdoğan karar veremez!

 

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti tarafından Türkiye kökenli milletvekillerinin hedef gösterilmesine tepki gösterdi. Yapılan açıklamada şöyle denildi: “Erdoğan ve ekibi tarafından Türkiye kökenli milletvekillerine yönelik sarf edilen ‚kan testi‘, ’sütü bozuk‘, ‚Türkiye’ye nasıl gelecekler‘ gibi ifadeler, Almanya’da bizlerin hiç de yabancısı olmadığı ırkçı ve ayrımcı bir zihniyetin ürünüdür. Siyasi görüşlerine göre insanların “kanıyla” etnik kökenini belirlemeye çalışmak, düpedüz ırkçılıktır, kafatasçılıktır. Almanya’da yaşayan biz Türkiye kökenli göçmenler, bunun nasıl tehlikeli bir zihniyet olduğunu yaşadığımız ülkenin tarihinden biliyoruz.

Herkes AKP ve Erdoğan gibi düşünmek, hareket etmek zorunda değildir; onların hoşuna gitmiyor diye, onların izlediği politikayla uyuşmuyor diye kimse vatan haini ilan edilemez. Almanya Parlamentosu’nda görev yapan milletvekilleri, Erdoğan’a veya AKP’ye değil, kendilerini seçen Alman vatandaşlarına hesap vermekle yükümlüdürler. Onlar Türk hükümeti veya devletinin resmi politikalarını savunmak için değil, yer aldıkları partilerin görüşleri doğrultusunda hareket eden politikacılardır.

Almanya’da nasıl yaşamamıza, nasıl karar vermemiz gerektiğine müdahale eden bu dayatmacı ve ırkçı zihniyete geçit vermeyeceğiz. Ekmeğini alınteri dökerek Almanya’da kazanan, geleceğini Almanya’da kurmayı planlayan Türkiye kökenli göçmen emekçileri, kendi kulu gibi gören ve istediği gibi yönlendireceğini düşünen Erdoğan veya diğer yöneticiler, bu tavırlarıyla Türkiye’de olduğu gibi, Almanya’daki insanları inanç ve etnik köken üzerinden kutuplaştırmaya çalışmaktadır.

Bu nedenle Erdoğan ve partisinin, dini ve milli duyguları suistimal ederek yaptığı açıklamalar ve müdahaleler, bizlerin yaşamını kolaylaştırmıyor, tam tersine zorlaştırıyor.” (YH)

Close