Written by 12:49 Allgemein

Yaşasın emeğin ve emekçinin bayramı 1 MAYIS

Üç yıldır süren ekonomik kriz ve bu krize bağlı olarak her geçen gün zorlaşan hayat koşulları içerisinde, toplu halde işten atmaların sürdüğü, reel ücretlerin, alım gücünün düştüğü anti-sosyal “reformların” hayata geçirilmeye çalışıldığı koşullarda 1 Mayıs’ı kutluyoruz.
Kapitalist anarşik üretimin sonucu olarak patlak veren krizden sonra bankalara yüksek miktarda para yardımı yaparak sermayenin en az zararla hatta karla bu işten çıkması için çaba harcayan hükümet diğer taraftan krizin tüm yükünü emekçilerin sırtına yıkmak için emekçilerin onyıllarca süren mücadelelerle elde ettikleri ekonomik, politik ve sosyal hakları bir bir yok etmeye çalışıyor.
Bir taraftan ekonomik krizden çıkıldığı, krizin artık geride kaldığı söylenirken diğer taraftan krizden çıkmak için kemer sıkma politikalarına hız veriliyor.
Her ne kadar ekonomik krizin geride kaldığı, krizin atlatıldığı söyleniyorsa da, bu geniş halk kesimleri için değil, küçük bir azınlık olan sermayedarlar ve finans kuruluşları için geçerlidir. Emekçi kesimler ise, krizin ilk andaki faturasını ödedikleri gibi, şimdi tekellerin kasalarına aktarılan milyarlarca kıyağın yükünü de çekecekler. Sermayedar tatlı karlar ettiği dönemde, bunun meyvelerini çalışanları ile paylaşmaya yanaşmazken, karlarında biraz gerileme olduğunda hemen işçi atma, ücretleri dondurma, karşı reformlar talep etmekten geri durmuyorlar. Hükümet ise açıktan sermayenin hizmetinde olduğunu belli edecek önlemlere başvurmakta sakınca görmemektedir.
Saldırılar karşısında değişik iş kollarında, değişik alanlarda ve değişik çapta yüzlerce eylem gerçekleşmesine rağmen Sarkozy hükümeti sermayeyi memnun edebilmek için ısrarla bu eylemleri ve emekçilerin taleplerini görmezlikten gelerek, yapmak istediği anti-sosyal “reformların” zorunluluğu ve herkesin çıkarına olduğundan dem vurmaktadır.
Yaptıkları eylemlerle hükümetin politikalarını ret eden emekçiler Mart ayında yapılan bölge seçimlerinde de hükümet politikalarını ve uygulamalarını kabul etmediklerini açıkça ortaya koydular. Birçok emekçi hükümetten ve mevcut partilerden hiçbir beklentisi olmadığını göstererek sandık başına bile gitmezken, sandık başına gidenler de hükümetin emeklilik yaşının düşürülmesi, eğitim, sağlık ve konut alanında, zorunlu sosyal harcamaların kısıtlanması politikalarını istemediğini göstermek için hükümet partisi UMP aleyhinde oy kullandılar.
Fransa’da 5 milyon işsiz varken ve çalışanların üçte biri yaşını doldurmadan emekliye ayrılmak zorunda kalırken emeklilik yaşının uzatılmasının  bir zorunluluk olduğu iddiası sadece krizin yükünün bir kısmının da emeklilerin sırtına yıkılmasının çabalarından başka hiç bir şey değildir.
Emekçilerin gücünü ve birliğini bozmak isteyen Sarkozy, emekçiler arasında suni ayrılıklar ve suni tartışmalar yaratmak için bir taraftan ulusal kimlik tartışmaları başlattı, diğer taraftan toplumun çok küçük bir bölümünü ilgilendiren burka meselesini gündeme getirdi. Güvenlik meselesiyle de halkın içinde korku yaratmayı da hiç ihmal etmedi. Her fırsatta güvenlik sorununu gündeme getirerek üstü kapalı bir şekilde yabancı kökenli emekçileri, gençleri hedef gösterdi.
Sermaye ve hükümetinin tüm bu politikalarına rağmen emekçi cephesinde birlik ve mücadele güçlenerek devam ediyor. Bölge seçimlerinden sonra da aymazca açıklamalar yaparak politikalarını devam ettireceğini açıklayan hükümet karşısında emekçiler bir kez de tepkilerini sokakta gösterdiler.
23 Mart’ta yapılan genel eylem gününde onlarca şehirde 800 bin kişi iş garantisi, yaşanabilir bir ücret, onurlu bir emeklilik vb. taleplerle sokağa çıktı. Demiryolu işçileri hoşnutsuzluklarını ve kargo bölümünün bir kısmının özelleştirilmesini protesto etmek için günlerce grev yaptı.
Emekçilerin Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’ta da çalışma koşulları, alım gücü, emekliliğin geleceği işçilerin başlıca sorunları ve talepleri durumundadır.
Bu sorun ve talepler etrafında bir süredir ortak hareket eden sendikalar CGT, CFDT, FSU, Solidaires, UNSA, 1 Mayıs”ı birlikte ve güçlü bir şekilde kutlama çağrısı yaptılar.
Zorlaşan yaşam koşullarından en çok da biz yabancı kökenli emekçiler ve göçmenler de  etkilenmekteyiz. Emekçileri bölmek için bazen açıktan bazen üstü kapalı olarak, güvenlik, işsizlik vb. konulardaki sorunların başlıca kaynağı olarak biz gösteriliyoruz. Bunun doğru olmadığının gösterilmesi ve bu politikaların boşa çıkarılmasının tek yolu biz yabancı kökenli emekçilerin burada yapılan eylemler ve grevler içinde etkin bir şekilde yer almamızla olabilir.
Fransa ‘da yaşanan tüm sorunlar, yapılan yasa değişiklikleri, anti-sosyal “reformlar”  bizlerin de geleceğini etkilemektedir. Kendi geleceğimize sahip çıkmanın yolu 1 Mayıs ve sonrasında yapılacak eylemlere güçlü bir şekilde katılmaktan geçiyor.

İsmail Bozdoğan / PARİS

Close