Written by 12:45 uncategorized

Yasayla TİS birliği sağlanır mı?

Grev hakkı demokrasilerde yüksek bir değerdir. Bu hak, özellikle sendikalar açısından çalışanların çıkarlarını savunma mücadelesinde en etkili silahtır. Başka nedenlerin yanısıra işte bu yüzden, Anayasa’nın 9. Maddesi, kolektif sendikal haklar tanınmasını öngörür. Burada böylesi karmaşık bir şekilde ifade edilen şey, herkesin örneğin kendi seçtiği sendika benzeri örgüte üye olmak hakkıdır.

Alman Sendikalar Birliği (DGB) ve İşverenler Birlikleri 2010 yılında, siyasetten, TİS birliği sağlanması için yasal düzenlemeler yapmasını talep etmişti. Buna gerekçe olarak da, Federal İş Mahkemesi’nin aldığı ve aynı işkolunda ve aynı çalışanlar grubu içerisinde farklı toplu iş sözleşmeleri imzalanabileceğini öngören kararıydı. Bu duruma, TİS çarpışması adı veriliyor. Bu durumla karşı karşıya olan bir işveren, bir sendika ile bağıtlanan TİS sözleşmesinin planlama güvencesi getirmeyebileceğini öngörmek durumunda.

Şimdi Federal Çalışma Bakanı Andrea Nahles, büyük koalisyonun ortaklarına, bu konuda düzenlemeler getiren bir yasa tasarısı sundu. Buna göre, TİS çarpışmasının ortaya çıktığı durumlarda, en fazla üyeye sahip sendika ile bağıtlanan toplusözleşmenin uygulanması öngörülüyor. Bu düzenleme, değişik sendikalar arasında imzalanan TİS’lerin boyutu ve kapsamı hakkında görüş birliği sağlayamamaları durumunda yürürlüğe girecek. Somut vakaların büyük çoğunluğunda, bu görüş birliği yetki alanlarının ve TİS topluluklarının belirlenmesi veya yürürlükteki TİS’lere karşılık onay verilmesi yoluyla sağlanıyor.

Adı geçen yasa tasarısı büyük tepki topladı. Tepkilerin merkezinde grev hakkının savunulması bulunuyor. Eleştirenler, grev hakkının sınırlandığını belirterek, bunu da küçük sendikaların üyelerinin kendi belirledikleri TİS talepleri uğruna mücadele etme şanslarının kalmayacağı, dolayısıyla greve çıkamayacakları şeklinde gerekçelendiriyor. Büyük sendika tarafından bağıtlanan TİS’e tanınan öncelik, pratikte küçük sendikanın grev hakkının yasaklanması anlamına geliyor. Tasarıyı eleştirenler, bu durumu sendikal özgürlükleri güvence altına alan temel hakka yönelik bir müdahale olarak değerlendiriyor ve bu yüzden Anayasa ihlali anlamına geldiğini söylüyor. Çok sayıda hukukçu bugün bu görüşte ve Federal Meclis’in Bilimsel Hizmetler Birimi tarafından hazırlanan bir bilirkişi raporunda da aynı değerlendirme yer alıyor.

Ben bu kaygıları çok ciddi buluyorum. Tarihi açısından bakıldığında sosyal demokrasinin bu noktada özel bir sorumluluğa sahip olduğunu düşünüyorum. Öte yandan, sadece sahip olduğu özel ve güçlü konumu nedeniyle (pilotlar, işletme itfaiyecileri, doktorlar, makinistleri v.d.) TİS pazarlıklarında, aynı işkolundaki bir başka çalışanlar grubuna göre daha iyi çalışma koşulları elde etmemesi gerektiği de gözetilmeli. Grev hakkı, her zaman çalışanların tümü için daha iyi çalışma koşulları elde etme mücadelesini hedeflemiştir. Bu hak hiçbir zaman küçük bir grubun elindeki araç olmamıştır ve olmamalıdır.

Tasarı hakkında önümüzdeki dönemde Federal Meclis’te yapılacak görüşmelerde, dile getirilen bu kaygılar kapsamlı bir şekilde incelenmeli ve onları ortadan kaldıracak bir çalışma yapılmalıdır. SPD’nin grev hakkının kısıtlanmasına onay verdiği ve böylece çalışanların kendi işletmelerinde daha iyi çalışma koşulları uğruna mücadele etmesini engellediği şeklinde bir görüntü ortaya çıkmamalıdır. Bu engellenemeyecekse, benim yasa tasarısına onay vermem mümkün olmayacaktır.

 

Cansel Kızıltepe, SPD Federal Meclis Milletvekili

Close