Written by 12:34 HABERLER

Yeni politikayı biz belirleyeceğiz

 Sendikamız IG Metall geçtiğimiz aylarda metal ve elektro dalında çalışan işçilerin katıldığı bir anket çalışması yaptı. Sendikanın verdiği bilgiye göre ankete 8 bin 400 işletmeden 514 bin 314 işçi bir fiil katıldı. Anketin sonuçlarını değerlendiren sendika yönetimi, “bir yanda işçilerin sendikalarından ne bekledikleri diğer yanda ise politikacılardan ne beklediklerini ortaya koymak için anket yaptık ve hedefimize ulaştık” görüşünü savunuyor.

Bu yılın seçim yılı olması nedeniyle anketin asıl olarak SPD/Yeşiller koalisyon opsiyonunu alternatif sunma diye bir gayreti de olduğunu da görmek gerekiyor. Sorulara ve işaretlenmesi için hazırlanmış yanıtlara bakıldığında bunu rahatlıkla görmek mümkün.

Kısaca anketin sonuçlarına bakıldığından şunlar görülmekte:

İşçilerin %97’si Almanya’da devam eden politikanın değişmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bunu yorumlayan sendika yönetimi, “İşçiler 67’de emeklilik, mini işler, kiralık işçilik, asgari ücret gibi konularda gelecek hükümetin işçilerden yana bir çizgi izlemesini bekliyorlar” diyorlar. Şüphesiz işçilerin böyle bir beklentileri var. Ama bugün “biraz iyileştirilmesi” talep edilen söz konusu saldırılara önce SPD/Yeşiller koalisyonunun başladığı ve bunun CDU/CSU/SPD büyük koalisyonu tarafından sürdürüldüğü gerçeği ise ne Anket soru ve yanıtlarına yansımış nede ardından yapılan değerlendirmelere.

IG Metall yönetimi, “2,6 milyon üyeyle Almanya’nın en büyük sendikası olarak sendikamızın yaptırım ve partiler üzerinde baskı oluşturma gücü ortadadır” diyor ve bu nedenle anket sonuçlarının da dikkate alınacağını varsayıyor. Evet, sendikamızın 2,6 milyon üyeyle “yaptırım ve baskı oluşturma potansiyeli” olduğu ortada, bu doğru. Ama bu (üretimden gelen) güç zamanın da ve yerinde değerlendirilmiyorsa ve sadece dört sene de bir “tehdit potansiyeli” olarak gündeme getiriliyorsa o zaman sendikamız, Alman arkadaşların da dediği gibi “kağıttan kaplan” olmaktan öte gidemez.

Sonuçta ister 67’de emeklilik olsun ister çalışma yaşamanı zorlaştıran diğer yasal düzenlemeler olsun başta IG Metall ve Ver.di sendikaları olmak üzere bütün sendikaların bu saldırıları engellemek için harekete geçmedikleri biliniyor. “Seçimlerle hükümet olmuş partilere karşı politik grev yapamayız, bu bizim demokrasi anlayışımıza terstir” görüşü sendika yönetimlerinde hakim bir anlayıştır. Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığı, salt şu veya bu oranda oy aldığı için hükümetlerin her şeyi diledikleri gibi yapamayacakları bugün başta Türkiye, Mısır, Brezilya ve güney Avrupa ülkelerinde görülmekte.

Diğer yanda ise IG Metall yönetimi yapılan anketle kendi politikasını da haklı çıkarıyor! Örneğin ankete katılanların yüzde 93’u kiralık işçilik ve taşeron firmalarla ilgili yasaların yeniden düzenlenmesini talep etmeleri sendika yönetimi tarafından, “Bu siyasete gönderilmiş önemli bir mesajdır” diye yorumlanıyor ve ardından, “güçlü işyeri temsilcileri geçtiğimiz yıllarda sendikanın yoğun desteğiyle işyerindeki uygulamaları birçok açıdan olumlu yönde değişmesini sağladılar. Bu olumlu adımları işçiler görüyor” deniyor.

Aslında burada sendika yönetimi kendi sırtını sıvazlamaktan başka bir şey yapmıyor. Eğer sendika yönetimi işçilerin, sendikaların bu yöndeki politikaları konusunda ne düşündüğünü gerçekten merak etseydi, ankete çok açık böyle bir soru koyar ve karşısına hazır cevap yerine işçinin görüşünü yazması için yer bırakırdı.

IG Metall yönetimi seçim stratejisini çok açık belirledi. Sendika yönetimi bu yıl SPD/Yeşiller koalisyonunun kazanması için elinden geleni ardına koymayacak. Fakat SPD’nin başarılı olacağından şüphe duyan sendika yönetimi, bugünden büyük koalisyon opsiyonunu anmaktan kaçınsa da CDU’ya gönderdiği mesajlarla bunun da olabileceğini gösteriyor. Dikkat çeken önemli bir konu ise sendikanın önde gelenlerinin Sol Parti’nin adını bile anmamaları.

Anketi bir bütün olarak değerlendiren sendika yönetimi, “işçilerin %97’si Almanya’da devam eden politikanın değişmesini istiyorlar” diyerek seçim günü nereye işaret yapılması gerektiğine yoğunlaşıyor. Önümüzdeki haftalarda bu tutum daha da netleşecektir.

Seçimlere katılmak, tutum belirlemek şüphesiz önemlidir. Fakat hükümete gelen partilerin -adı ne olursa olsun- gerçekten işçi ve emekçiden yana politika yapmalarını ancak işçilerin mücadelesi sağlayacaktır. Eğer uygulanan politikanın işçilerden yana değişmesini istiyorsak sadece öncesinden değil özellikle seçimlerden sonra da taleplerimizi haykırmalıyız. Taleplerimizi elde etmek için üretimden gelen gücümüzü de kullanmalıyız. Tabi bunun için öncelikle sendikamızın içinde, sınıftan yana bir sendika çizgisi için mücadelemizi sürdürmeliyiz.

 

*Daimler Sindelfingen’den bir sendika temsilcisi

Close