Written by 14:17 uncategorized

Yoksulluğun binbir yüzü

Bayan J. haftada otuz iki saat çalışıyor ve aylık bin Euro kazanıyor. Eşinden ayrı, üç çocuk annesi…

Almanya çapında 2008 rakamlarına göre yaklaşık sekiz yüz aşevi bulunduğu belirtiliyor. Her hafta bunlara bir tane daha ekleniyor. Her gün daha fazla insanın yolunun düştüğü aşevleri yoksulluğun hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından önemli.
Sosyolog Prof. Dr. Stefan Selke, ‘Fast ganz unten’ (Neredeyse en alttakiler) adlı kitabında aşevlerini mercek altına alıyor. Bir yıl gibi uzun bir süre aşevlerinin içinde çalışan Selke aşevlerinin işlevini, kuruluş nedenlerini, yapısal özelliklerini, çalışanların durumunu ele aldığı kitabında, özellikle Hartz IV Yasası ile birlikte aşevlerinin sayısında görülür bir artış olduğunu belirtiyor.

‘FAZLALIKLAR’, FAZLALIKLARDAN BESLENİYOR
Selke, sosyolog Heinz Bude’nin kullandığı ‘fazlalıklar’ kavramını tartışarak başlıyor incelemesine. ‘Fazlalıklar’ burada iş pazarında hiç bir şekilde şansı olmayanlar. Bu insanlar giderek daha fazla toplum için bir yük ve sorun olarak görülmeye başlandığını ifade eden Selke, bunların arasında Hartz IV ile geçinenlerden uyuşturucu kullananlara, evsizlerden işsizlik parası alanlara kadar geniş bir kesimi kapsadığına dikkat çeki-yor. Giderek daha fazla insanın ‘fazlalık’ haline geldiğini yazan Selke, çalışanların ve orta sınıfın her an bu fazlalıklar arasına katılma tehlikesi ile karşı karşıya olduklarını söylüyor.
Toplumun en altındakiler olarak tanımladığı uyuşturucu bağımlıları, evsizler, sokak çocuklarından farklı olarak aşevlerine daha çok çalışıp da geçinemeyenler, işsizlik parası alanlar ve Hartz IV ile geçinenlerin gittiğini söyleyen Selke, bunları ‘neredeyse en alttakiler’ olarak tanımlıyor. Bunların arasında öğrencilerden otuz yıl çalıştıktan sonra işsiz kalanlara kadar geniş bir yelpazde insan bulunuyor. Aşevlerine gidenlerin sadece yüzde 2’si evsizlerden oluşuyor. Bunların yüzde 36’sı Hartz IV ile geçinenler ve işsizlik parası alanlar, yüzde yirmi 24’ü ise göçmenlerden oluşuyor.
Aşevleri süpermarketlerinden arta kalan yiyecekleri toplayıp ihtiyacı olanlara dağıtıyor. Yani toplumun ‘fazlalıkları’ yine toplumun fazlalıklarından besleniyorlar. Bu yiyecekler süper marketlerin müşterilere satamadığı tam olarak bozulmamış ama taze de olmayan sebze ve meyvelerden oluşuyor. İlk bakışta süper marketlerin bir lütfu gibi görünen bu bağışların hiç de öyle olmadığını söyleyen Selke, bir çok süpermarketin çürük sebze ve meyveleri ayırma işini aşevlerinden çalışanlara yaptırdığını ve böylece personel ücretlerinden tasarruf yaptıklarını belirtiyor. Almanya’nın belli başlı büyük süpermarketleri aşevlerine vermesine rağmen bir çoğu isimlerinin verilmesini, yazılmasını istemiyorlar. Çünkü niye bu kadar fazladan yiyecek aldıklarını insanların bilmesini istemiyorlar. Bunların yanında ayrıca bir çok küçük market ve fırın düzenli olarak yiyecek bağışında bulunuyor.

‘BAKIŞLARA KARŞI ÇARESİZSİN’
Aşevlerinden yiyecek alanların ruhsal durumunu da gözlemleyen yazar, bir çoğunun yiyecek aldıktan sonra birileri görmeden hemen ayrıldıklarını ve yiyecekleri özellikle Aldi, Lidl üzerinde yazılan torbalara doldurduğunu belirtiyor. Bir çoğunun yiyecek alırken utandığını ve bunun yaşamlarında kalıcı hale geldiğini ifade ediyor. Bir kadın bu durumu şöyle değerlendiriyor: „Aşevinin önünde durduğumuzda gelen-gidenler tepeden tırnağa bizi süzüyor. Bu çok utanç verici bir şey. İnsan kendini dördüncü sınıftaki bir insan gibi hissediyor. Bakışlar sözlerden daha ağır etkiliyor insanı. Herhangi birisi bir şeyler söylediğinde kendini savunabilirsin ama bakışlara karşı çaresizsin.“
Aşevlerinde işleri takip eden bir kaç kişinin ve 1 Euro’luk işlerde çalışanların dışında diğerlerinin tümü gönüllü çalışıyor. Çoğunluğunu yaşlıların oluşturduğunu ve genellikle toplumdaki haksızlıklara tepki nedeni ile buralarda çalıştığını belirten Selke, aynı zamanda yaşamda yalnız kalmış ve toplumla bir şekilde bağ kurmak isteyen insanların da aşevlerine gelip çalıştığını belirtiyor.
Kitabın başında aşevlerini kapitalizmin bir parçası olarak gören Selke, kitabın sonunda yazdığı tezlerin birisinde de aşevlerinin sistemi onayladığını belirtiyor.
Ama bunlara rağmen kitabında yoksulluğa neden olan kapitalizmi yeterince eleştirmiyor.

> Mehmet Salim

FAST GANZ UNTEN
Wie man in Deutschland durch die Hilfe von Lebensmitteltafeln satt wird
Stefan Selke

Westfälisches Dampfboot Verlag
2009/231 Sayfa/ISBN:978-3-89691-754-6

Close