Almanya krizden kârlı çıkan ülkelerin başında geliyor. Ekonomi geçen sene yüzde 3,6 büyürken işsizlik 3 milyona geriledi ve genel istihdamda artış var. DAX borsasında yer alan bütün şirketler kârlarını ve üretimlerini artırıyorlar. Dış ticarette bu yıl trilyon sınırının aşılması bekleniyor. Sermaye şimdiden “altın on yıl” hayalleri kurarken emekçilerin durumu ise giderek kötüleşiyor. Sendikaların sürdürdüğü “iyi iş – iyi ücret” kampanyaları da şimdiye kadar etkisiz kaldı.
Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’da bu aralar bir yandan “ekonominin düzeldiği”, “büyük şirketlerin kar rekorları kırdığı”, “ihracatta patlama üstüne patlama yaşandığı” vb. gibi olumlu bir tablo çizilirken, ne gariptir ki bir yandan da emeğini satarak geçinen insanların artan geçim sıkıntısından, çalışma koşullarının zorlaşıp iş güvencesinin tarihe karışmasından, sosyal yardımla ve yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısının arttığından bahsediliyor.
Evet tablonun iki yanı da gerçekleri ifade ediyor: Çünkü, yoksulluk ve zenginlik aslında bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlı. Büyük sermaye sahipleri zenginleştikçe emekçilerin çalışma ve yaşama zorluğu artıyor. Son yıllarda sıkça dile getirilen “ekonomiyi kurtarmak, kriz döneminde sorumlu davranmak, beterin beteri duruma düşmemek” gibi ifadelerse sermaye lehine işleyen ve uzlaşmaz çelişkilere dayanan bu çarkın devamını güvenceye alma çabasından başka bir anlam taşımıyor.
YÜK EMEKÇİLERİN SIRTINDA
Tekeller kâr rekorları kırarken, sermaye sahiplerinin servetleri hızla artarken işçi ve emekçilerin alım gücü sürekli düşüyor. 2001-2010 arasında işçi ve emekçileri reel ücretleri yüzde 2,9 geriledi. Bunun nedeni, bir yandan sendikaların yıllardır izledikleri sınıf işbirlikçi “sorumlu TİS politikası” iken diğer yanı ise, hükümetin değişik yasal değişikliklerle sosyal güvenlik sisteminin asıl yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıkmasıdır. Sağlık, emeklilik ve işsizlik sigortalarına ödenen aidatlarda işveren payları dondurulurken işçilerin ödediği aidatlar dolaylı ve direk olarak yükseltildi.
Değişik ekonomi araştırma enstitülerinin, Alman sermayesinin krizden güçlenerek çıkmasının temelinde “Ajanda 2010”un olduğunu söylemeleri de bu nedenle boşuna değil. 2003 yılında SPD/Yeşiller hükümeti tarafından kararlaştırılan ve CDU/CSU/FDP’nin desteğiyle yürürlüğe konulan “Ajanda 2010” ile birlikte Almanya’daki düşük ücretli işler sektörü kısa süre içinde hızla büyüdü. “Almanya tarihinde görülmemiş büyüklükte bir reform paketi” olarak anılan “Ajanda 2010” kapsamında Hartz yasaları da yürürlüğe konularak işsizler ve işçiler üzerinde olağanüstü bir baskı mekanizması oluşturulmuştu.
AMERİKAN TARZI İŞ PİYASASI
Federal İstatistik Dairesi DESTATIS’in verilerine göre Almanya’da 7,7 milyon emekçi güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışıyorlar. Güvencesiz işin ne anlama geldiğini anlamak için Federal Çalışma Dairesi’nin rakamlarına bakmak yetiyor. 2009 yılı için işsizlik ortalama olarak 3,276 milyon olarak verilirken bir yıl içinde işsiz kalıp yeniden iş bulanlar ise 12,3 milyon ile veriliyor.
Bu da Almanya’daki iş piyasasının çoktan ‘Amerikanlaştığı’nı gösteriyor. Yıllar önce sendikalar ve sosyal politikacılar (!), “iş piyasası giderek Amerikanlaştırılmak isteniyor” diye “uyarılarda” bulunuyorlardı. Sendikaların görevlerini bu “uyarıyla” sınırlı görmeleri ve bu gidişata karşı ciddi bir adım atmamaları ve sermayenin “ asıl önemli olan iş sahibi olmaktır” mantığını üstlenmeleri sonucu bugünlere gelindi.
Her ne kadar sendika merkezleri bu konuda sorumluluk üstlenmeye yanaşmasalar da gerçek bu. Benzeri bir tutum bugün yasal asgari ücret konusunda da sürdürülüyor. Beş yıl önce DGB Genel Kurulu’nda yasal asgari saat ücreti olarak 7,5 Euro karar altına alınmıştı. Geçen yıl yapılan DGB Genel Kurulu’nda bu rakam 8,50 Euro’ya çıkartıldı. Ama asgari ücretin ne kadar olacağından bağımsız (düzeyinin önemsiz olduğunu söylemiyoruz) bunun elde edilmesi için ciddi bir adım atılmıyor. Bunun yerine bütün umutlar 7 yıl (1998-2005) boyunca SPD/Yeşiller koalisyonuna bağlanıyor. Ver.di Genel Başkanı Frank Bsirske, geçtiğimiz aylarda düzenlenen bütün eyalet konferanslarında, “Artık yasal asgari ücreti kimse engelleyemez. En geç 2013 yılında yürürlüğe gireceğini düşünüyorum” demesi de bu yüzden.
Sendika genel merkezleri aynı tutumlarını “iyi iş – iyi ücret” (“Gute Arbeit – Gutes Geld”) kampanyasında da sürdürüyorlar. Milyonlarca işçi ve emekçinin düşük ücretli işlerde çalışmasına, geçinmek için birden fazla işte çalışmak zorunda olmalarına rağmen sendika merkezleri, işçi ve emekçileri hafta içi ve sonu sembolik eylemlerle oyalıyorlar.
MÜCADELECİ BİR KUŞAK GELİYOR
Kendine “solcu” veya “mücadeleci” diyen birçok sendikacı arasında son yıllarda sınıfa karşı inançsızlık gelişiyor. Değişik adlar altında farklı bölgelerde toplanan sendikal platformlarda öne çıkan bu kesim, “bütün sorun sendika merkezlerinde değil, işçiler de mücadele yanlısı değil” görüşünü savunur hale geldiler.
Bu “gerekçe” yıllar önce sendika merkezlerinde “solcu” olarak bilinen bürokratlar tarafından sıkça mücadeleci kesimlerin önüne geçmek için dile getiriliyordu. “Biz şimdi çağrı yapsak bütün işçilerin ayaklanacağını mı düşünüyorsunuz” sorusuyla tartışmaları bastıran bu tutumun giderek tabana nüfuz etmesi, sendika bürokrasisinin etkisinin güçlü olduğunu gösteriyor.
Diğer yandan ise son aylarda yapılan ver.di konferanslarında ister DGB’nin işverenlerle ortak çalışmasına, ister politik grev hakkı için veya taşeron işçiliğin yasaklanması yönünde kararlar alınması ve bunların mücadeleyle elde edileceğinin söylenmesi sendikalar içinde yeni bir mücadeleci kuşağın gelişmekte olduğunu gösteriyor.
Serdar Derventli
“ALTIN ON YIL DÖNEMİ”
Geride bıraktığımız yıl Alman sermayesi uluslararası alanda sıçrama yaptı. Ülke ekonomisi 2010 yılında yüzde 3,6 büyüdü, ihracat yüzde 18,5 artarak 951 milyar Euro olarak gerçekleşti. 2011 sonuna kadar bu rakamın 1 trilyon (1000 milyar Euro) sınırı aşması hedefleniyor.
Federal Ekonomi Rainer Brüderle, “XXL büyümeden” ve “2015 yılına kadar tam istihdam”dan bahsederken sermaye temsilcileri “altın on yıl” hayalleri kurmaya başladılar. “Almanya’nın ev ödevlerini çok önceden yaptığını” söyleyen Alman İşverenleri Birliği (BDA) Başkanı Dieter Hundt, “şimdi bunun meyvelerini topluyoruz” diyor.
Ekonomik gidişatın böyle devam etmesi için “TİS taraflarının sorumluluğu elden bırakmaması” gerektiğini de söyleyen Hundt, “Konjonktür çok hassas bir dönemden geçiyor. Eğer hata yapmazsak bizi içinde bulunduğumuz on yılın sonuna kadar taşıyabilir” diyor.
Federal Merkez Bankası’nın (Bundesbank) Ocak raporunda da, “hassas dönemin” yılsonuna kadar devam edeceği bildirilirken, “2011 sonunda kriz öncesi dönemin (2008 yılı) ekonomik verilerine ulaşırsak o zaman ekonomik büyümenin sağlam temeller üzerinde yükseldiği söylenebilir” görüşü öne çıkarılıyor. Bundesbank da raporunda TİS taraflarına “sorumluluklarını” hatırlatıyor.
İşsizlik ve istihdam rakamları da sermaye temsilcilerini doğrular nitelikte. İşsizlik Nisan ayında yüzde 7,3’e düşerken ülke genelinde bütün çalışanların sayısı 40,5 milyonu aşmış bulunuyor.
ÖZEL SERVET 5 TRİLYON SINIRINDA
Alman sermayesi krizi kısa sürede geride bıraktığı gibi sermaye sahipleri de servetlerini tekrar hızla büyütmeye başladılar. 2008 yılında bankaların batması, borsalardaki çöküşler ve bir takım iflaslarla birlikte 4,56 trilyon Euro’dan 4,43 trilyon Euro’ya gerilemişti. Devletin tekellere, bankalara açtığı “kurtarma şemsiyeleri” ve konjonktür paketleriyle birlikte 2009 yılında servetlerini 4,67 trilyona çıkaran sermaye sahipleri 2010 yılında 4,88 trilyon nakit servete sahiptiler. Böylece krizin kayıpları telafi edilmekle kalınmamış aynı zamanda servet 200 milyar daha artmıştı.
2011 yılında Almanya’da 5 trilyon Euro’dan fazla bir özel servet birikmiş olacak. Bu servetin yüzde 45’ini nüfusun yüzde biri (Almanya’da 861 bin milyoner bulunuyor) elinde tutuyor.
DAX tekelleri
DAX Borsası’nda Almanya’nın en büyük 30 şirketinin yer alıyor. DAX tekelleri 2010 yılı içinde brüt kârlarını bir önceki yıla oranla yüzde 66 artırarak 96,6 milyar Euro’ya çıkardılar. Bu ise net kârların bir önceki yıla oranla yüzde 117 artırarak 58,6 milyar Euro’ya çıktığı anlamına geliyor. Hissedarlara dağıtılan kâr payı bir önceki yıla oranla yüzde 25 artarak 25 milyar Euro’ya çıktı. Tekel sahipleri yöneticilerine (Commerzbank yöneticileri ve aldıkları maaşlar bu rakamların içinde görünmüyor.) toplam 496 milyon Euro yıllık gelir olarak ödediler. Bu ise 191 yönetici ortalama yıllık gelirinin 2,6 milyon Euro olduğu anlamına geliyor. 2000 Euro ücret alan bir işçinin bu meblağa ulaşması için 108,3 yıl aralıksız çalışması gerekiyor.
Tekel Ciro* Kâr* Çalışan* Tekel şefi Yıllık geliri* Volkswagen 126.875 8.994 399.381 Martin Winterkorn 9,330 Daimler 97.761 6.628 260.100 Dieter Zetsche 8,824 E.ON 92.863 8.227 85.105 Johannes Teyssen 4,239 Siemens 75.978 5.811 405.001 Peter Löscher 8,982 Metro 67.258 1.630 258.029 Eckhard Cordes 4,389 BASF 63.873 7.373 109.140 Jürgen Hambrecht 5,237 D.Telekom 62.421 2.695 246.777 René Obermann 3,360 BMW 60.477 4.836 95.453 Norbert Reithofer 4,296 RWE 53.320 4.978 70.856 Jürgen Großmann 6,665 D.Post 51.481 2.824 418.946 Frank Appel 3,954 ThyssenKrupp 42.621 1.135 177.346 Ekkehard D. Schulz 3,349 Bayer 35.088 1.721 111.400 Marijn Dekkers 3,977 D.Lufthansa 27.324 0.978 117.019 Wolfgang Mayrhuber 2,591 Fresenius SE 15.972 1.010 137.552 Ulf Schneider 2,588 Henkel 15.092 1.552 47.854 Kasper Rorsted 4,540 MAN 14.675 1.060 47.669 Georg P.-Reyhofen 3,544 Linde 12.868 1.399 48.430 Wolfgang Reitzle 6,954 SAP 12.464 2.338 53.513 Bill McDermott 4,422 Adidas 11.990 0.806 42.541 Herbert Hainer 4,833 HeidelbergCement 11.762 0.599 53.437 Bernd Scheifele 3,440 Merck 9.291 0.861 40.562 Karl-Ludwig Kley 3,144 Fresenius Med C 9.095 1.242 73.452 Ben Lipps 3,626 Beiersdorf 6.194 0.553 19.128 Thomas-B. Quaas 1,101 K+S 4.994 0.608 15.241 Norbert Steiner 1,633 Infineon 3.295 0.638 26.654 Peter Bauer 2,227
Bankalar&Sigortalar
Allianz 68.582 7.173 151.338 Michael Diekmann 5.856
Münchener Rück 45.541 3.122 46.915 Nikolaus Bomhard 2.338
Deutsche Börse 2.106 0.420 3.490 Reto Francioni 3.657
Deutsche Bank** 1.842 trilyon 3.500 101.877 Josef Ackermann 6.453
Commerzbank*** 0.754 trilyon 1.400 59.101 Martin Blessing 0.500
* Ciro ve kâr verileri ve tekel şeflerinin yıllık gelirleri “milyon Euro” olarak verilmiştir. (126.875 milyon Euro = 126 milyar 875 milyon Euro, 9,330 milyon Euro = 9 milyon 330 bin) Çalışanların sayısı ise bin olarak verilmiştir (399.381 = 399 bin 381). Kâr hanesindeki veriler vergi, faiz ve diğer kalemler öncesi brüt miktardır. Bütün veriler 2010 yılına aittir.
** Deutsche Bank’ın verileri 2011 yılının ilk üç ayının verileridir. Bankanın şefi Ackermann’ın maaşında 2,4 milyon Euro’luk özel ikramiye 2011 yılında ödeneceği için görünmüyor.
*** Hisselerinin yüzde 25+1 hissesi devlete ait olan Commerzbank’da en üst yöneticilerin gelirleri 500 bin Euro ile sınırlandırıldı.
Kaynaklar: FTD ve Handelsblatt gazetelerinin ve Spiegel dergisinin değişik nüshaları, “Ernst&Young” şirketinin Mart ayı DAX raporu
Yoksulluğa düşme tehlikesi
2005 yılı verilerinin temel alındığı bir istatistiğe göre Almanya’da vatandaşların genel olarak yüzde 14,8’i yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya bir durumda. İstatistiğin ayrıntılarında yerli ve göçmenler arasında büyük bir uçurum olduğu görülmekte.
Almanlar Göç kökenliler
Toplam 11,6 28,2
Erkek 11,0 27,9
Kadın 12,2 28,5
0-15 grubu 13,7 32,6
65 yaş ve üstü 9,7 27,1
Göç kökenliler altında Alman vatandaşı olan göçmenler yer aldığı gibi Alman kökenli olup ama daha sonra Almanya’ya göç edenler de (“Aussiedler” ve “Spätaussiedler”) yer almakta. Tabi bunların içinde “yabancı uyruklu” statüsünde olan göçmenler de bulunuyor. 2005 yılı verilerine göre Almanya’nın nüfusu 82,5 milyondu ve bunun 15,3 milyonu “göç kökenliydi”. Bunların ise 8 milyonu Alman vatandaşı iken 7,3 milyonu “yabancı uyruklu” statüsündeydi.
Yukarıda çizelgenin “Göç kökenliler” bölümü altında “Göç eden ve burada doğan yabancılar” arasında yoksulluk tehlikesi yüzde 34,3 iken vatandaşlığa geçen ve doğuştan Alman vatandaşlığını kazananlar arasındaki yoksulluk tehlikesinin yüzde 24,7 olduğu belirtiliyor. Alman kökenli (“Aussiedler” ve “Spätaussiedler”) göçmenler ve çocukları arasındaki yoksulluğa düşme tehlikesi ise yüzde 20,7 olarak veriliyordu.
Kaynak: Federal İstatistik Dairesi DESTATIS
KUTU: Resmi işsizlik rakamları
Toplam işsizlik % 100 3.078.058
Erkekler – % 53,7 1.653.539
Kadınlar – % 46,3 1.424.519
25 yaşına kadar % 9,4 277.082
50 ve üzeri yaş grubu % 31,0 953.098
Yabancılar % 15,6 481.661
İşsizlik parası, yardımı ve sosyal yardım alanlar
ALG I: 831.356
ALG II: 4.751.306
Sosyal: 1.763.503
Toplam: 7.346.165
KUTU: Almanya dış ticareti
Yıl İhracat İthalat Fark
2003 664,5 534,5 + 130,0
2004 731,5 575,4 + 156,1
2005 786,1 628,1 + 158,2
2006 893,6 731,7 + 161,9
2007 965,2 769,9 + 195,3
2008 984,1 805,8 + 178,2
2009 803,3 664,6 + 138,7
2010 951,9 797,6 + 154,3
2011 260,9 219,9 + 41,0
Kaynak: Federal İstatistik Dairesi (DESTATIS), Rakamlar milyar Euro olarak okunmalı. 2011 yılının verileri Ocak – Mart aylarını kapsıyor.