Written by 11:25 uncategorized

Yunanistan’da Troykayla yola devam

Yunanistan’da 20 Eylül’de yapılan milletvekili seçimlerini yeniden kazanan SYRIZA lideri Aleksis Çipras, bir önceki koalisyon ortağı Bağımsız Yunanlar Partisi (ANEL) ile birlikte koalisyon hükümeti kurarak ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturdu.

İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı sonuçlara göre SYRIZA 35.47 ile 145 milletvekili alırken, koalisyon ortağı aşırı sağcı ANEL ise 3.69 ile 10 milletvekili çıkardı. Her iki parti 300 sandalyelik mecliste 155 milletvekili ile hükümet kurdu.

HALKIN BİRLİĞİ BARAJI AŞAMADI

Ülke genelinde sakin geçen seçim sonuçlarına göre: Yeni Demokrasi Partisi yüzde 28 .09 ile 75 milletvekili çıkararak ana muhalefet konumunda kaldı. Faşist Altın Şafak Partisi 6.99 ile 18 milletvekili, PASOK 6.28 ile 17, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) yüzde 5.5 ile 15, Potami 4.09 ile 11, Merkezlerin Birliği 3.43 ile 9 milletvekili çıkarırken, SYRIZA politikalarına muhalefet ederek partiden ayrılan Halkın Birliği ile seçime giren Eski Kalkınma Bakanı Panayotis Lafazanis’in partisi 2.86 oranında kalarak yüzde 3’lük barajı aşamadı ve meclise giremedi. Yunanistan Komünist Partisi’nin oylarında bir önceki seçimle kıyaslandığında bir değişiklik olmazken, sol örgütler ittifakı ANDARSİA 0.85, Maocu Yunanistan Komünist Partisi Marksist -Leninist 0.16 oranında kaldı.
Aleksis Çipras seçimlerden sonra yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “SYRIZA’nın ölmeyecek kadar güçlü olduğu kanıtlandı. Herkes SYRIZA’yı hedefe koyduğunda bile halk tabakalarıyla sıkı bir bağ içinde olduğunu ortaya koydu. Bu zafer ülkenin yoksul kesimlerine aittir. ” Çipras diğer yandan, “önümüzde zorluklar var ama sağlam bir zemin üzerinde bulunuyoruz. Nereye basacağımızı biliyoruz. Geleceğimiz aydınlık” diyerek zorluklara da dikkat çekti.

KKE TROYKA’YA KARŞI MÜCADELE EDEN TEK GÜÇTÜR”

Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Dimitris Kuçubas ise yaptığı açıklamada, KKE’yi Troyka’ya karşı gerçek mücadele veren tek güç olarak tanımlayarak şu açıklamayı yaptı: “KKE hemen önümüzdeki süreçte seçmen güçleriyle, parlamentodaki gücüyle ve politik gücüyle toparlanma, işçi –halk hareketini güçlendirme ve büyük halk ittifakının kurulması çabasını yoğunlaştırma mücadelesi içine girecektir. KKE, kapitalist sistemin doğurduğu, ülkeye, halka ve gençliğe sadece baskı ve sömürüyü getiren kurtlar ittifakına karşı mücadele çizgisine sadık kalan ve Troyka’ya karşı mücadele eden tek güçtür. ”

TROYKA’YI İKİ AY İÇİNDE BİTİRECEĞİM”

Seçimlerin sürprizi ise Merkezlerin Birliği Partisi’nin meclise girmesi oldu. Bu partinin Genel Başkanı olan Vasilis Levendis “bunak” biri olarak tanınıyor. Partinin milletvekili seçilen üyeleri hakkında hiçbir bilgi yok. Birçok seçmenin “Troyka partilerine oy vereceğime bunak birine oy veririm” düşüncesiyle hareket ettiği söyleniyor. Levendis son yaptığı açıklamalardan birinde, Troykayı iki ay içinde bitireceğini söylemiş ve Avrupa’da çok sayıda dostunun olduğunu dile getirmişti.

Bu arada yapılan tüm açıklama ve yorumlar AB ve IMF merkezlerinin seçimden memnun kaldıklarını ve son Troyka anlaşmasını imzalayan Çipras hükümeti ile yola devam edilmesini arzuladıklarını ortaya koyuyor. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Çipras’ı arayarak tebrik etti ve en kısa zamanda Yunanistan’a gelmeyi arzuladığını söyledi.

SEÇMENİN YÜZDE 43’Ü SANDIĞA GİTMEDİ

Faşist Altın Şafak Partisi’nin meclise 19 milletvekili ile girmesi ve seçime katılım oranının yüzde 56.11’lerde kalması ise bu seçimlerin ardından en çok konuşulacak konular içinde yer alıyor. Bu orana göre seçmenlerin yüzde 43.91 i sandıklara gitmedi. Bu oran on yıllar sonra kaydedilen en düşük oran durumunda. İstatistikler katılım oranının daha çok orta sınıfların kaldığı bölgelerde düşük olduğunu gösteriyor. Bu bölgelerde daha çok sağ partilere oy çıkıyordu. Diğer yandan birçok parti ve örgüt, yükselen Nazi hareketine karşı duyduğu kuşkuları dile getirirken, Yeni Demokrasi ve SYRIZA oy kaygısıyla Nazilere karşı tutum almamakla suçlanıyor.

 

Seyit ALDOĞAN / Atina


 

Çipras sol değiştirdi

Denis SİEFFERT
Politis

İlk seçildiğinde hemen Fransa Sol Parti Başkanı Jean – Luc Melenchon tarafından kutlanmıştı. Pazar günü ise Aleksis Çipras’ı hemen arayan sevincinden kalbi dolan François Hollande oldu. Ardından Avrupa’nın birçok sosyal demokrat ve sağcı liderleri de teker teker SYRIZA’nın liderini arayarak kutladılar. Sanki ailenin yaramaz çocuğunun artık akıllılar grubuna dair olmasını kutlar gibi, hepsi topluca tebrik etti. Onlar ki, kemer sıkma politikalarının kader olduğunu var sayan ve dünya düzenini ebedi sayanlar. Sanki bu aileye yeni birisinin katılmasını kutlar gibi bir hava yaratıldı.
Aslında olan şu ki, Çipras sol değiştirdi. Bu solu ya kalbinde, ya da en azından taktiksel tercihlerden dolayı değiştirdi. Çok kısa bir süre içinde Saint-Just’den* Talleyrand’a** dönüştü. Şok öyle bir düzeyde oldu ki, Yunanlılar bile tereddüt yaşadılar. Acaba hangi Çipras için oy kullandılar? Yılın başında Avrupa makinesi ve IMF’ye karşı direnen o cesaretli mücadeleciye mi, yoksa onca teşhirden sonra kemer politikalarını hayata geçirmeye hazırlanmaya dönüşen kişiye mi?
Pazar günü oy kullanan seçmenler onun yönetiminde sağcı politikaların daha yumuşak olacağına inanmak istediler. Onlar SYRIZA liderinin dayatılan memorandumun sivri köşelerinin törpüleyebileceğine, alıcıların halk için ağır ve acı dayatmalarına zordan imza atmak zorunda kaldığı ve ülkeyi onlardan kurtarabileceğine inanıyorlar. Bu durumu iki şekilde okuyabiliriz. Çipras en kötü politikaları hayata geçirse bile, bunun kötünün en iyisi olduğunu var saymak. “Kötünün en iyisi edebiyatı” iktidarda bulunan tüm solcuların bitmez tükenmez argümanı. Ama daha da kötüsü Çipras’ın tüm Avrupa halklarına olumsuz bir mesaj vermesidir. Liberal politikalara karşı alternatif olduğunu kanıtlamaya çalışan kişi artık tam tersini yapacak. En azından bunun kadar kötü olan başka bir şey ise, tüm siyasi kişilerin aynı kumaştan yapıldığı, söylediklerinin tersini hayata geçirmeye hazır oldukları ve iktidarda kalmak için her şeyi yapabilecekleri fikrinin güçlenmesidir. Olayları bu şekilde okuma herhalde ocak ayında oy kullanıp da bu sefer sandık başına gitmeyen birçok seçmenin okumasıdır. Çipras yüzde 35 aldı, ama unutmamak gerekir ki 320 bin seçmenin oyunu da kaybetti. 2 milyona yakın oy içinde bu sayı hiç de küçümsenemez bir oran. Üstelik bu sayıyı yüzde 45 oy kullanmama oranıyla birlikte okumak lazım.

Ama belirtmek gerekir ki hayal kırıklığı, SYRIZA’nın sol kanadından ayrılarak kurulan Halk birliğine yaramadı. Kuşkusuz Çipras hâlâ ünlülüğünü muhafıza edebildi. Ama bunu nasıl kullanabilecek? Önümüzdeki aylarda onun esas sorunu borç sorunu olacak. Avrupalı vasileri bu borç yükünün bir kısmını azaltabilirler mi? Kesin olan bir şey varsa, o da artık Çipras’ın hiçbir baskı unsurunun kalmadığıdır. Ve tekrar karşısında ona temmuzda diz çöktürenleri bulacak.
Yunanistan’da temmuzdaki referandumdan bu yana -ne kadar uzak gibi görünüyor ama!- yaşananlar sol için bir dizi ders çıkarmayı gerektiriyor. İki ayrı “solu” olduğu genelde bilen bir şey ama ikisinin de aynı kişi tarafından ve bu kadar kısa süre içinde temsil edildiği tarihte çok nadir görülmüştür.
Sorun elbette iktidar sorunudur. Her ne pahasına olursa olsun orada kalmak mı lazım? İsteyerek ya da istek dışı sağın politikası uygulanacaksa orada kalmanın ne anlamı var ki?

(Çeviren : Deniz Uztopal)

* Robespierre taraftarı radikal değişim isteyen devrimci.
** Fransız devrimi esnasında kralcılıktan devrimciliğe, buradan Napolyonculuğa, daha sonra ise tekrar kralcılığa geçen bir politikacı -eski düzenden yeni düzene uyum sağlayan kişi- anlamında kullanılıyor.

Close