Written by 15:50 Allgemein

Zenginler için fedakarlığa artık yeter

Ekonomik kriz sürecinde Avrupa’nın birçok ülkesinde (Yunanistan, Fransa, İspanya, İtalya) ciddi manada kararlı denebilecek eylemler görülürken Almanya hep ağırdan aldı. Kuşkusuz bunda Almanya özelliği ve sendikal bürokrasinin çok güçlü olması rol oynadı. Gerçi önceki yıl biraz da mücadeleci sendikacılar, sosyal forumlar ve  sınıf bilinçli işçilerin baskısıyla bir iki gösteri yapıldı. Sonra büyük bir iş yapılmış edasıyla tekrar kış uykusuna yatıldı…
Ancak krizi bahane ederek saldırılarını artıran sermaye ve hükümeti durmak bilmiyor. Daha önceki yıllarda vermek zorunda oldukları hakları yeniden geri almaya yeltendiler. Ve birçok konuda sınıfın kazanımlarını geri aldılar. İş sürelerinin düşük ücretle uzatılması, korkunç denecek şekilde taşeronlaştırma, emeklilik ve sağlık alanında az mesafe kat etmediler. Hak gaspları daha sıralanabilir. Özet olarak Alman sermayesi kriz sürecinde yılların deneyiminde yararlanarak en az zararla krizi atlatma konusunda ‘akıllı’ davrandı. Gelinen yerde Almanya’da bugün nüfusun 7 milyondan fazlası aşırı borç içinde, kriz de dahi milyarderlerin sayısında bir düşme olmadı, zengin ile yoksul arasındaki uçurum iyice derinleşti.
Tabii ki bu süreçte emek hareketi yandaşları boş durmadı. Tüm olumsuzluklara, yalan ve dolana rağmen ısrarla kendince çabaladı durdu. Zaman oldu ki, Krizin faturasını bizler ödemeyeceğiz diyerek önemli eylemlere imza attı. Buna kapanan küçük fabrikalardaki direnişler olsun, tek tek işten atmalara karşı işçilerin işine-ekmeğine sahip çıkması da eklenebilir. Zaman zaman yalancı pehlivan misali nara atan IG BAU ve ver.di gibi sendikaların da hakkını yemeyelim!
Yaşanan bu koşullarda‚ ‘sıcak sonbahar’ eylemleri gündeme geldi. Ekim-Kasım ayı boyunca irili ufaklı yüzlerce eylem kararı alınarak gerçekleşti. IG Metall ve ver.di’in eylemlere katılım noktasında milyonlara ulaştık açıklamaları neyi ifade ediyor acaba! Ki bu eylemlerin ezici çoğunluğu tepkiyi yumuşatma, işi geçiştirme ve nihayetinde işçinin kendi gücünün farkına varmasına neden olacak eylemler de değildi. Eylem çizgisi çok geriden alınan bir karar olsa da sınıf bilinçli işçilerin ve mücadeleci sendikacıların bunu yeteri kadar değerlendiremedikleri bir başka eksiklik.
‘Sıcak sonbahar’ eylemlerini büyük eylemlerle bitirmek için 13 Kasım’da dört ayrı yerde kitlesel miting, yürüyüş ve salon toplantıları yapıldı: Stuttgart, Nürnberg, Erfuhrt ve Dortmund. Özellikle Güney Almanya’da gerçekleşen eylemlere katılım sendikal bürokrasinin tahminlerini aştı. Her iki eylem öncesi bir tarafta 20 bin diğer tarafta ise 30 bin katılım beklendiği açıklanmıştı.


METAL İŞÇİLERİ EYLEMLERE HAZIRDILAR
13 Kasım günü sendika gençlik örgütleri ve demokratik kurumların ortak gençlik eylemi için sabah saat dokuzda Stuttgart DGB’nin önünde toplanıldı. Burada sendikacı ve değişik konuşmacıların ardından DİDF gençlik adına bir gencin konuşmasından sonra yürüyüşe geçildi.
Stuttgart istasyonunun hemen karşısında büyük miting yapıldı. Bu kez bazı fabrikalarda işin daha sıkı tutulmuştu. Mitingte Mercedes, Bosch, Porsche ve diğer tüm metal fabrikalarında işyeri toplantıları yapılarak eylemlere katılıma dikkat çekildi. Yalnız Mercedes’de yedi bin işçi eyleme katılmak için kayıt yapmış. Bu toplantıların olumlu sonucu eylemlerde görüldü. Metalciler coşkuları, kitleselliği ve hazırlamış oldukları pankartlarla eylemde dikkatleri çektiler. Ayrıca metalciler günlerdir fabrikalarda toplamış oldukları “tasarruf paketine hayır” başlıklı 150 bin oy pusulasını sembolik paketlere yerleştirerek Berlin’e-Başbakanlığa bir kamyonla gönderdiler.
Yürüyüş güzergahı kısa ve miting alanına yakın olduğu için tam bir karmaşa yaşandı. Buna rağmen işçiler düzenlice kortejler oluşturup yürümekten geri durmadılar. Kapanmakla karşı karşıya olan Behr ve KBA işçileri işten atmaları protesto ederken, Bosch’un genç işçileri  Stuttgart 21 karşıtı pankart taşıdılar. Mercedes işçileri ise her zamanki gibi kendi gücünün farkında olmanın havası ile sosyal hakların kısıtlanmasına, 67’de emekliliğe hayır diye haykırdılar.
SALDIRILARA KARŞI DİRENİŞ SÜRECEK
DGB Baden Württemberg Başkanı Landgraf miting alanında yaptığı konuşmada, “Milyarları alınması gerekenlerden almak gerekir, zayıfları daha da sıkıştıran ve zenginleri koruyan bir politika sosyal değildir” diyerek, zenginlerden milyarların alınmasını talep etti. 30 bin kişi beklediklerini dile getiren Landgraf, katılımın beklentilerinin çok üzerinde olduğunu ifade ederek, “hükümetin politikalarına tepkinin burada rol oynadığını” söyledi.
Eyleme katılımın 45 bin olduğu açıklaması binlerin alkışlarıyla karşılık buldu.
Alkışlarla kürsüye davet edilen IG Metall Başkanı Berthold Huber, zenginlerin çıkarı için yürütülen politikaları eleştirdiği konuşmasında‚ “Büyük çıkar gruplarının parayla, güçle ülkemizdeki politikalara yön vermesini istemiyoruz. İnsanlar sosyal devleti yok eden ve kar edenlerin diktasına ve hükmüne sunan politikalara hayır diyor. İster Stuttgart isterse Berlin, nerede olursa olsun bu politikalar direnişle karşılaşacaktır” dedi. Huber, hükümetin politikasını değiştirmesi için bundan sonra da eylemlere devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Stuttgart 21 karşıtları miting alanında sendikal bürokrasinin kendilerine söz verilmemesini ve eylemin daha güçlü geçmesi için ortak hareket konusundaki tutarsızlıklarını protesto ettiler.
Türkiyeli işçilerin yoğun olduğu mitingde satışa sunulan gazetemiz Yeni Hayat ilgi gördü. DİDF üyeleri miting öncesi; attac, Stuttgart 21 platformu, Stuttgart ver.di, mücadeleci sendikacılar ile ortak çıkarılan bildirisi ve DİDF’in kendi  bildirisini fabrikaların önünde, camide ve semtlerde dağıtımını yaparak eyleme destek verdi. Eylem günü ise pankart ve bayrakları, korteji ile dikkatleri üstüne çektiler.


BU POLİTİKA DEĞİŞMELİ

Saat 14.00 de “Adalet böyle olmaz, bu politika değişmeli!” sloganı ile yapılan mitingin sona ermesiyle birlikte mücadeleci sendikacıların çağrısıyla buradan Stuttgart 21 karşıtlarıyla dayanışma için yürüyüşe geçildi. Bu eyleme ise 15 bin kişi katıldı.
Baden-Württemberg Eyaleti çapında düzenlenen eyleme hemen her şehirden işçiler, tren ve otobüslerle gelerek katıldılar. Bahar havası bir günde coşkulu bir şekilde yürüdüler. Stuttgart eyleminde görüldüğü gibi hangi nedenle olursa olsun bir kez eylem kararı alınmışsa ondan sonra işyerinde sendika ve işçi temsilcilerine ve sınıf bilinçli işçilere büyük sorumluluklar düşüyor. İşi geçiştirmek için eylem kararı alıyorlar, sendikalar işe asılmıyor türünden serzenişlerin eylemlere ve işçinin içinde bulunduğu durumdan çıkmasına zerrece katkısı olmuyor. Yapılması gerekli olan eylemleri güçlendirmek için daha çok çaba, daha çok iş.

ALİ ÇARMAN


Dönem değişti

Bütün Avrupa’da çalışanların siyasi grev hakkı vardır. Bu hakkın olmadığı sadece üç ülke var: Büyük Britanya, Danimarka ve Almanya. Almanya’daki yasak 1955 yılından kalmadır ve Federal İş Mahkemesi’nin o dönem aldığı bir karara dayanır. Ancak bugün durum değişmiştir: Birçok siyasi karar, “çalışma ve ekonomik koşulları” derinden etkilemektedir ve Anayasa’nın 9. Maddesi sendikalara, bu koşulların “korunup genişletilmesi” hakkını tanımaktadır. Çalışma ve yaşam koşullarının alınan siyasi kararlar nedeniyle kötüleştirilmesine karşı mücadele etmek, bütün işçilerin en doğal hakkıdır.
İçinden geçtiğimiz şu haftalarda üç milyonu aşkın insan; işletmelerde, idari bölümlerde ve sokakta sosyal adaletsiz ve tek yanlı kısıtlama politikalarına karşı protestolar gerçekleştirdi. Sağlık sisteminde kelle primine, 67’de emekliliğe ve insanları artık sadece sözleşmeli personel olarak istihdam eden, sosyal güvenceden yoksun taşeron işçiler olarak çalıştıran işletmelere karşı haklarını savunuyorlar.
İnsanlar çalışmalarına rağmen aldıkları maaşla geçinemediklerini ve yoksullaştıklarını görüyorlar. Ve şunu biliyorlar: Böyle adalet olmaz! Bugün bir yanda Federal Maliye Bakanı işverenleri işletme vergisi yükünden kurtarmak için planlar yaparken, diğer yandan maddi sıkıntı çeken ve bu yüzden vatandaşlarına yeni tasarruf kararları dayatmak zorunda kalan birçok şehirde kamu emekçileri belediye meclisleri ve belediye başkanlarıyla ittifak halinde buna karşı eylemler gerçekleştiriyor. Bu eylemler elbette Hıristiyan Birlik Partileri ve FDP ile diğer ekonomi lobicileri tarafından hoş karşılanmıyor. Stuttgart’ta, Gorleben’de ve daha nice işletme ve idari mercilerde yaşanan bu siyasi protestolar bu çevreleri rahatsız ediyor. Merkel ve ortakları ise, kararlarını hayata geçirmekte ısrarlı.
Ancak protestolar işletmelerde de sürecek. Lenin, zamanında alaycı bir dille, Almanların devrim esnasında tren istasyonuna baskın düzenlemeden önce tren bileti alacak kadar kuralcı olduğunu söylemişti. Greenpeace üyesi bir aktivist de Gorleben’de, Castorlar’ı durduramayacaklarını, ama Hıristiyan-liberal koalisyon ortaklarının planlarını altüst edeceklerini söylüyordu. Sendikalar ve onların müttefikleri, sadece bu hesapları altüst etmek istemiyorlar. Tersine, trenin rotasını değiştirmek istiyorlar. Eskiden tren istasyonlarında peronlara girebilmek için Lenin’in sözünü ettiği bileti göstermek gerekirdi. Yani bu bilet Almanya’da çoktan yürürlükten kaldırıldı.
Frank Bsirske,
Neues Deutschland,
12/11/2010


Close