Written by 12:26 uncategorized

İrena’nın reçel kavanozu içindeki listesi

irenasSemra Çelik

Schindler’in Listesi’ni hepimiz tanırız. İşadamı Oskar Schindler’in, insanları faşizmin barbarlığından kurtarma öyküsünün anlatıldığı filmiyle Steven Spielberg unutulmaz yaptı onu. İrena’nın Listesi’ni tanıyanımız çok az ama.

Şubat ayı başında İrena Sendlerowa’nın ‚pamuk nine‘ resmini ve kısa bir yazıyı sosyal iletişim ağlarından birindeki sayfama eklediğimde böylesine bir ilgi göreceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Bir hafta geçmeden en az 2000 defa paylaşıldı veya kopyalanıp yaygınlaştırıldı.

Neydi aşağıdaki yazıyla sevgimizi kazanıp, yaygınlaştırmak, herkese duyurmak istediğimiz Sendlerowa’yı bu kadar ilginç kılan?

 

KADININ ADI YİNE Mİ YOK?

Polonyalı bir kadın, 2500 Yahudi çocuğu hani Piyanist filminden tanıdığımız o korkunç Varşova Gettosu’ndan kurtardı ama 1999’a kadar unutuldu. Ta ki Kansas’lı bir grup öğrenci, Schindler’in listesini araştırırken, adam gibi işveren olmamasına rağmen ondan çok daha fazla insanın yaşamını kurtaran İrena’ya rastlayıncaya kadar.

“İrena’nın kim olduğunu anlayabilmek için onun rüyalarını bilmek gerekir” diyen Kansaslı öğrenciler, bir tiyatro oyunu yazdılar ve onun 93 yaşında Polonya Liyakat madalyası almasını ve Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesini sağladılar.

İrena, korkulu rüyalar görmekteydi ama kendisiyle ilgili değildi bu rüyalar, kurtaramadığı çocukların çığlıklarıyla uyanıyordu geceleri. Ya da bir yandan çocuğunun yaşamasını isterken diğer yandan ondan ayrılmaya dayanamayan annenin çocuğuna sarılıp ağlaması, saçını başını yolması geliyordu gözlerinin önüne…

Sendlerowa, Varşova’da yaşıyordu, sosyal daire görevlisi bir hemşireydi, sadece Polonyalı ailelerin küçük çocuklarıyla değil, 1940’larda Yahudi ailelerin öldürülmek için yerleştirildiği Varşova Gettosu’ndaki çocuklarla ilgli de istatistikler hazırlıyordu.

Kasım ayında gettonun şehirle bağı tümüyle kesildi. Ölüm kamplarına gönderilmeyenler, salgın hastalıkların, açlığın ve ağır çalışma koşullarının kurbanı olarak kısa sürede ölüyordu. Çocukların en büyük düşmanı, tifo ve açlıktı. Sendlerowa, gettodaki tifonun şehre de yaygınlaşabileceğini ileri sürerek hasta bakıcı ve istatistikçi olarak gettoya girme izni aldı. İşin başında sosyal danışman ve hemşireydi ama kısa süre içinde illegal faaliyet gösteren bir direnişçi oldu.

 

HEMŞİRELİKTEN DİRENİŞÇİLİĞE

‚Jolanta‘ kod adıyla 10 kadından oluşan illegal bir ‚örgüt‘ kurdu. Gettoda bulunanların çoğuna yardım edilemeyeceğinin bilincindeydi ama en azından çocuklara yardım edilebilirdi…

Gettodaki çocukların aileleriyle ilişki kurarak, çocuklarını gettodan dışarı çıkarabileceklerini söyledi. Anneyi çocuktan, çocuğu anneden ayırmak o kadar zordu ki, bazen çocukların dışarı çıkarılması annenin bilmediği bir zamanda yapılıyordu. Çocuklar, itfaiye arabalarını, ambulansların, otobüslerin, İrena’nın çantasının içinde dikenli telleri aşarak özgürlüğe kavuştular. Ama özgürlük bebeğin karnı aç ve hastalığı devam ederken neye yarardı ki?

Bu nedenle İrena, dışarı çıkarılan çocuklar ve aileleriyle ilgili bir liste hazırladıktan, listeyi bir reçel kavanozuna koyup evinin arkasındaki bahçede bir yere gömdükten sonra onları sahte isimlerle barındırmak, yetim ve öksüz evlerine yerleştirmek veya evlatlık vermek için özel çaba harcadı. Şehir gençlik dairesinde çalışması işini kolaylaştırıyordu ama yine de göze battı ve 1943 yılında Gestapo tarafından tutuklandı, ölüme mahkum edildi. Korkunç işkence gördü, kötürüm kalmasına yol açacak kadar korkunç. Ölünceye kadar koltuk değneğine veya tekerlekli sandalyeye bağlı kaldı. Yılmadı, arkadaşlarının sayesinde kurtuldu.

 

SADECE İYİ VE KÖTÜ İNSAN VARDIR

Dışarıda da mücadelesini sürdürdü. Savaş sonrası, kaçırdığı çocukların aillerini bulması, bulamadıysalar, evlatlık verildikleri aillerde veya yurtlarda eğitim ve öğrenim görmeleri için uğraştı. 93 yaşında, Polonya Liyakat Madalyası’nı alırken yaptığı konuşmalarda sadece görevini yaptığını söyledi. Yapabileceklerinin en azını yaptığı için üzüntü duyduğunu, kendisine kahraman denilmesinden hoşlanmadığını da… “Birileri acı çekerken, kafasına yorganı çekip herşey yolundaymış gibi davranmanın insanlıkla ne ilişkisi olabilir di ki?”

Bu fikri henüz 8 yaşındayken ölen babasının aklına soktuğunu, her seferinde; “İrena, insanları iyi ve kötü oluşlarına göre değerlendir. Sana ne, dininden, milliyetinden, dilinden, teninin renginden? Eğer bir insan eziliyor, baskı altında tutuluyor ve sen, için rahat uyuyabiliyorsan dön de bir kendine bak!” dediğini sözlerine ekledi.

Babasının bir başka sözü ise: “Boğulan birini gördüğünde hiç düşünmeden suya atlayıp kurtarmayı denemelisin, yüzme bilmesen bile!” idi.

İrena, 12 Mayıs 2008’de en az 2500 çocuğun ikinci annesi olarak öldü. Geç de olsa hak ettiği değeri gördü, hakkında “Holocaust (Soykırım) Çocuklarının Annesi” diye bir kitap yayınlandı ve “Cesur Yürek İrena Sendler” adlı bir de film çevrildi…

 

‚Resimdeki kadını tanıyor musunuz?

Hayır mı?

Bu kadın İrena Sendlerowa!

12 Mayıs 2008’de, 98 yaşında Varşova’da öldü.Sendlerowa sosyal danışmandı ama İkinci Dünya Savaşı sırasında Varşova Gettosu’nda yaygınlaşan tifo hastalığı ile mücadele etmek için hemşire olarak gettoya girme izni aldı.İrena, gettoda çok büyük bir çanta ile dolaşırdı. İçinde ilaçların, tıbbi malzemelerin olduğu koca bir çanta ile. Çoğu zaman gettodan çıkarken bu çantanın içinde bir Yahudi bebecik olurdu.İrena’nın Alman askerlerini gördüğünde otomatik olarak havlamaya şartlandırdığı bir köpeği vardı. Gettodan çıkarken üniformalı askerleri farkeden köpek o kadar yüksek sesle havlamaya başlardı ki çantadaki bebeklerin ağlama sesleri duyulmaz hale gelir, kontrol noktasından rahatça geçerlerdi.Irena, bir grup kadınla birlikte 2500 çocuğun hayatını kurtardı. Kurtardığı çocukların isimlerinden bir liste hazırladı, reçel kavanozunun içine koydu ve evinin arkasındaki bahçeye gömdü.1943 yılında Gestapo tarafından yakalandı. Çok ağır işkenceye rağmen kurtardığı çocukların ve ailelerinin isimlerini söylemedi. Arkadaşları bir askere rüşvet vererek İrena’nın kaçmasını sağladılar.Savaşın bitmesinden sonra kurtardığı çocukların ailelerini bulmaları, bulamayanların bakım evlerine yerleştirilmesi, evlatlık verilmesi, iyi bir eğitim alması için çaba harcadı. Maalesef çocukların anne babalarının çoğu gaz odalarında katledilmişti.İrena, en kötü koşullarda bile mücadele edilebileceğini, zalimlere boyun eğmemenin ve çarklarına çomak sokmanın mümkün olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi…’2007 yılında İrena, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Tabi ki seçilmedi. Al Gore, küresel ısınma üzerine hazırladığı slayt gösterisiyle ödülü kaptı.

 

 

Close