Written by 12:30 HABERLER

PEGIDA niye başladı niye bitti?

Pegida

Almanya’da siyaset dünyası yaklaşık iki aydır neredeyse PEGIDA’yla yatıp PEGIDA’yla kalktı. “Almanya’da yeni bir ırkçı dalga mı yükseliyor?” soruları eşliğinde ülke dışına kadar taşan tartışma yaratıp gündem olan PEGIDA’nın başını çekenler, geçtiğimiz günlerde sahneden çekilmeye başladılar. Liderinin istifa etmek durumunda kalması, yönetici ekibin bölünerek başka bir grup kurması, gösterilerin iptal edilmeye başlaması, Dresden’de başlayan ve birkaç Doğu Almanya kenti dışında varlık gösteremeyen hareketin dağılıp sona erdiği yorumlarına neden oldu.

 

PEGIDA BİTER MI?

Dresden’de 350 kişilik gösterilerle başlayıp kısa sürede 15-20 binlik kitlesel katılımlara ulaşan, Batı’daki belli başlı büyük kentlerde ise, provakatif eylemlerle temel mesajlarını toplumun gündemine taşıyan “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” hareketinin bir dağılma evresine girdiği açık.

Ama PEGIDA’yı sadece iki üç aylık gelişmelere sıkıştırmadan anlamaya çalıştığımızda, bu ırkçı hareketin bir ilk olmadığı gibi son da olmayacağını görebiliriz.

Nitekim PEGIDA, birden bire ve kendiliğinden ortaya çıkmış bir hareket değildi; ABD’deki 11 Eylül saldırılarından sonra etnik ve dini köken farklılıklarını siyasi bir enstrüman olarak daha aktif kullanan Batı hükümetlerinin, “teröre karşı güvenlik”, “radikal İslam’a karşı demokrasi ve medeniyet” gibi propagandalar eşliğinde, bir yandan Ortadoğu ve Afrika politikalarında atağa geçtikleri, bir yandan da Batı’da yaşayan göçmenlere, mültecilere, İslami örgüt ve çevrelere sınırlama ve ayar çekmek üzere, sistematik olarak yürüttüğü politika ve uygulamalarla oluşan siyasi atmosferin bir ürünüydü.

Siyasetin bu şekilde dinsel kutuplaşma üzerinden yürümesi, hem dış politikada atılacak adımlar için zemin oluştururken, diğer taraftan ülke içindeki ekonomik, sosyal sorunların üzerini örtme, toplumsal muhalefetin hedefini şaşırtma açısından da, Batılı ülke hükümetlerine önemli avantajlar sağladı.

Bu nedenle son 10-15 yıldır, Avrupa’nın hemen her ülkesinde ırkçı-milliyetçi hareketlerin, etnik ve dini köken farklılığını kaşıyarak, İslam ve göç karşıtı propagandaya özel bir önem vermeleri tesadüf değildi.

Dinsel kutuplaşmanın bu biçimde öne çıkarılması ve diğer taraftan, İslamcı çevrelerin de bu kutuplaşmayı büyüten, meşru gösteren politika ve tutumları, toplumdaki önyargıları, korkuları büyütmüş; toplumdaki bu hassasiyet arttığı ölçüde de, din üzerinden yürütülen politika daha etkili hale gelebilmiştir.

PEGIDA, bu büyük fotoğrafın içinde bir anlam kazanmaktadır. Almanya’da mevcut hükümet partileri de dahil, Neonazi gruplardan AfD gibi hareketlere kadar çok geniş bir yelpazede, dinsel kutuplaşma siyasetinin öne çıktığı somut bir gerçekken, “Aa bu PEGIDA da nerden çıkıverdi?” demek büyük saflık olacaktır.

PEGIDA’yla ilişkilendirilebilecek tek güncel konu, Ortadoğu ve Afrika’da IŞİD, El Kaide gibi İslamcı grupların sergilediği vahşet olmuştur.

Hal böyle iken, yani, PEGIDA’yı doğuran politik koşullar geçerliliğini korurken, Dresden merkezli grubun dağılması, PEGIDA’yı karakterize eden hareketin de sona erip tükendiği anlamına gelmeyecektir. Pekala başka adlarla, başka liderlerle PEGIDA zihniyetini taşıyan yeni hareketler ortaya çıkması sürpriz olmayacaktır.

Kaldı ki, toplumu dini kutuplaşma üzerinden germe işi illa da radikal, açıktan ırkçı gruplar eliyle sürmek zorunda değildir; zaten bugüne kadar da onlarla sınırlı olmamıştır. CDU’dan SPD’ye, kadar ‚ana akım‘ burjuva partiler ve politikacılar da, kendine özgü siyaset dili ve tutumlarıyla, etnik ve dini köken farklılıklarını kaşımaktan geri durmayacaklardır.

Ancak şurası da açıktır ki, Dresden’de iki ay önce PEGIDA olarak başlayan hareket, adeta ‚duvara toslamış‘ ve bitmek zorunda kalmıştır. Başta duyarlı demokratik kamuoyu olmak üzere, Alman halkı yerinde bir sağduyu ve güçlü demokratik tepki ile bu hareketin karşısına çıkarak, “kutuplaştırma”, “dini farklılıkları kaşıma” siyasetine prim vermeyeceğini göstermiştir. Gerek Ortadoğu gerekse Avrupa’daki gelişmelere ırkçı, ayrımcı hareketler için elverişli bir zemin sunuyor olsa da, PEGIDA hareketinin önünü tıkayan da asıl olarak halkın bu tutumu olmuştur.

PEGIDA’nın dağılma sürecinde rol oynayan etkenlerden biri de hükümetin dengeleri gözeten, İslam karşıtlığında ipin ucunu kaçırmamaya özen gösteren tutumu olmuştur. PEGIDA’nın ırkçı, göçmen karşıtı ve İslam’la ilgili provakatif girişimlerine ilk başta sessiz kalan resmi makamlar, ülkedeki Müslüman topluluğu bütünüyle kaybetmemek için, PEGIDA’yı etkisizleştirmek üzere harekete geçmiştir. Ancak ne var ki, hükümetin bu tutumu ırkçılıkla, ayrımcılıkla, kutuplaşma siyaseti ile tutarlı bir hesaplaşma değil; bu siyasetin daha kontrollü ve soğukkanlı yürütülebilmesi adına aşırı uçları törpüleme tutumudur. Bu nedenle, PEGIDA’nın veya ilerde başka adlarla ortaya çıkacak ırkçı hareketlerin de, hükümetten kaynaklı ayrımcı politikaların da önünün kesilebilmesinin tek güvencesi halkın demokratik tepkisi ve göçmenlerle yerli halk arasındaki yakınlaşma olacaktır. (YH)

 

 PEGIDA’yı istihbarat mı böldü?

Almanya’da 13 hafta boyunca İslam karşıtlığı adı altında göçmenlere karşı düşmanlık yapan PEGIDA adlı örgütün bölünmesinin arkasında istihbarat örgütünün olduğu ileri sürüldü.

31 Ocak günü piyasaya çıkan Der Spiegel dergisinde yer alan haberde, PEGIDA yöneticileriyle Saksonya Eyaleti İçişleri Bakanı Markus Ulbig (CDU) arasında 26 Ocak Pazartesi günü Dresden dışında gizli bir görüşmenin yapıldığı ve bu görüşmeden sonra örgütün sözcüsü Katrin Oertel’in başında bulunduğu grubun ayrılma kararı aldığı ifade edildi. Habere göre, İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan Eyalet Anayasayı Koruma Teşkilatı’na bağlı istihbarat elemanlarıyla PEGIDA yöneticileri arasında uzun zamandan beri görüşmelerin yapıldığı, karşılıklı haberleştikleri belirtilerek, istihbarat elemanlarıyla Oertel arasında en az iki kez telefon görüşmesinin yapıldığına işaret edildi.

 

GÖRÜŞMEDEN SONRA ÖRGÜT BÖLÜNDÜ

Bu görüşmeden sonra Oertel ve Exner’in aralarında bulunduğu beş kişi PEGIDA’dan ayrılarak yeni bir hareket kurma kararı aldı. Bu nedenle PEGIDA’nın bölünmesinin arkasında asıl olarak istihbarat örgütünün ayarladığı bu görüşmenin olduğu belirtiliyor. Oertel ve arkadaşları yeni kuracakları hareketin merkezinde İslam ve göçmen karşıtlığından çok “Doğrudan Demokrasi” olacağını belirttiler. Bu da eyalet hükümetinin göçmen karşıtlığı üzerinden yeni bir harekete hoşgörüyle bakmadığı şeklinde yorumlandı.
Bakanlığın müdahalesiyle dağılma aşamasına gelen PEGIDA’nın oluşumunun arkasında da istihbarat örgütlerinin rolünün olup olmadığı merakla bekleniyor. Zira Doğu Almanya’da 1990’ların ikinci yarısından sonra kurulan pek çok ırkçı örgütün arkasında ya da işinde istihbarat örgütleri olduğu daha sonra ortaya çıkmıştı. Bu gerçek Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinde devam eden NSU Davası’nda sık sık tartışma konusu oluyor. (YH)

 

PEGIDA ve uzantıları darmadağın

13 hafta boyunca Dresden kentinde binlerce kişinin katıldığı eylemler yapan PEGIDA, dağıldıktan sonra önemli ölçüde güç kaybetmeye başladı. Bölünmeden sonra Dresden’de gösteri yapmayan PEGIDA, diğer kentlerde de önemli ölçüde güç kaybına uğradı. Saksonya’nın bir diğer önemli kenti olan Leipzig’de güç toplamaya çalışan örgütün 15-20 bin kişinin katılmasını beklediği 30 Ocak’taki gösteriye sadece 1600 kişi katıldı. Büyük umutlarla „Ködiga“ adı alltında Köln’da yapılan eylemler artık yapılamaz hale geldi. En sonunda örgüt eylemlerini Düsseldorf’a kaydırdı. Düsseldorf’taki eylemlere katılım da son haftalarda yüzde 50 kadar azaldı. Daha önce Münih’te „Bagida“ adı altında yapılan eylemlere katılanların sayısı 850’den 350’ye. Berlin’de de   200’lere kadar düştü. (YH)

 

Close