Written by 18:00 HABERLER

8 Mart sendikal mücadele günüdür

Semra Çelik

‘Kadınlar günü mü, emekçi kadınlar günü mü?’ Bu soruyu ‘8 Mart anneler günü veya diğer günler gibi kadınlara sevginin, saygının, çiçek ve hediyelerin sunulduğu bir gün mü, yoksa mücadele günü mü?’ diye sormak en iyisi. Bu yıl Alman sendikalarının özellikle vurguladığı gibi 8 Mart bir mücadele günü! Kadınların hayatın her alanında eşitlik için şiddetin her türüne karşı mücadele günü. Bu yazımızda Almanya’da 8 Mart’ın sendikal mücadele açısından önemini anlatmaya çalışacağız.

EN KÖTÜ KOŞULLARDA ÇALIŞTILAR

Ondokuzuncu yüzyılın ortalarında sanayileşmenin başlangıcından itibaren kadın işçilerin oranı belirgin şekilde arttı.1882’de Almanya’da 5,5 milyon çalışan kadından 4,4 milyonu işçiydi. Aynı dönemde, 8 milyonu işçi olan 13,4 milyon erkek çalışan vardı. 1885 yılına kadar, istihdam edilen kadın sayısı 6,5 milyona çıktı, bunların 5,2 milyonu işçiydi. O dönem erkekler de dahil 15,5 milyon işçi vardı. Zanaat, ticaret, ev, tarım veya bir başkasının evinde çalışan kadınların çalışma ve yaşam koşulları genel olarak çok zordu ama fabrika işçisi kadınların durumu felaket denebilecek durumdaydı. Günde 11-15 saat çalışıyorlardı. Buna işe gitmek için geçirilen uzun süre ve çoğunlukla pazar günleri çalışma da eklenmekteydi. O zamanlarda da şimdi çoğunlukla olduğu gibi, uzun bir iş gününden sonra çocuklara, hastalara, yaşlılara ve hane halkına bakmak kadınların göreviydi. Neredeyse hiç sağlık, kaza ya da yaşlılık sigortası yoktu. Annelikte korunma ve iş güvenliği yönetmeliklerinin adından bile söz edilmemekteydi. Erkeklerle aynı işi yapsalar bile, kadınların gelirleri yüzde 40-70 daha düşüktü. Sadece eve ek gelir getirenler olarak kabul ediliyorlardı. Kendilerini ve çocuklarını tek başlarına beslemek ve/veya diğer aile fertleriyle ilgilenmek zorunda kalsalar da kadın olarak daha düşük ücretle yetinmek zorundaydılar. Yüksek kiralı, dar konutlarda, sobasız, zaman zaman banyo ve tuvaletin binanın çatısında olduğu koşullarda barınmak işçi kadınların hayatını daha da zorlaştırmaktaydı.

YURTTAŞLIK HAKLARI DA YOKTU

Kadınlar yurttaşlık haklarına da sahip değillerdi. Seçme ve seçilme hakları yoktu. Cinsler arasında eşitlik talebi birkaç çılgının fikri olarak kabul edilmekteydi. Lily Braun’un 1901’de „Die Frauenfrage/Kadın Sorunu“ adlı kitabında bahsettiği gibi, kadınların sendikalarda örgütlenmesi zorlaştırılmıştı. Yasalar politik konuları ele alan derneklere kadın, öğrenci ve çırakların üye olması yasaklamıştı. Kadın derneklerine bahaneler yaratılarak izin verilmiyordu. Yaptıkları faaliyetler politik olmaktan çok toplumsal olsa da, özellikle de emekçi kadın derneklerine saldırı akıl almaz boyuttaydı. Bu durum, haliyle işçi hareketinin gelişmesini de zorlaştırıyordu.

Emma Ihrer’in (1857–1911) 1885’te Berlin’de kurduğu “İşçi Kadınların Çıkarlarını Koruma Derneği” kadınlar açısından adeta bir sendikanın görevlerini üstlenerek, eşit işe eşit ücret, mesleki gelişim, işçi kadınların eğitimi, fabrikalara kütüphane, kreş yapılması gibi taleplerle ortaya çıkmıştı.

BASKI ve YASAKLARLA UĞRAŞTILAR

Dernek 1886’da “dernekler yasasına aykırı davrandığı” gerekçesiyle yasaklandı. Sert dernek yasaları döneminde sosyalist ve radikal burjuva kadın dernekleri de dernekler yasası nedeniyle okuma, eğitim, el işi dernekleri olarak gizlendiler. 1907’de 10.302 üyesi olan 94 sosyalist yönelimli kadın derneği vardı. Sosyalistler Yasası’yla burjuva kadın dernekleri hiçbir engelleme ile karşılaşmadan çalışmalarını sürdürürken emekçi kadın dernekleri baskı ve yasaklarla karşı karşıyaydı. Bu dönem tüm sosyal demokrat dernekler ve sendikalar yasaklandı. Binlerce kişi tutuklandı. Ancak Bismarck sosyal demokrasiyi ya da ona yakın sendikaları ezemedi. 1890 seçimlerinde Sosyalist İşçi Partisi (SAP) 1,4 milyon seçmenle en güçlü parti oldu ve sendika üyesi sayısı da arttı. Sosyalistler Yasası’nın sona ermesinden sonra 1892 ve 1930 arasında üye sayısı 237.000’den (yüzde 1,8’i kadın) 4.8 milyona (yüzde 13,2’si kadın) çıktı.

Emma Ihrer, 24 yaşında SAP’ye üye oldu, 1891’de SPD’nin kurucularındandı. 1881 yılında kurulan „Frauen-Hilfsverein für Handwerkerinnen/Zanaatkar Kadınlara Yardım Derneği“ yönetim kurulu üyesiydi. 1885 yılında „Verein für die Vereinigung für die Sicherheit der Arbeiterinnen/İşçi Kadınların Güvenliği için Birlik“ in kurucularındandı. 1890-92 yılları arasında Alman sendikalarında sendika genel komisyonuna giren ilk kadındı. 1890’da “Die Arbeiterin/İşçi Kadın”  dergisini çıkardı. Bu dergi iki yıl sonra sosyalist kadın enternasyonalinin kurucusu Clara Zetkin’in redaktörlüğünü yaptığı „Die Gleichheit/Eşitlik“ dergisine dönüştü. Burjuva kampında, Sosyalistler Yasası ve Prusya Birliği Yasası hiçbir olumsuz etki yapmamışken vatansız olarak aşağılanan kadın işçilere karşı baskı devam etti. „Burjuva“ kadın dernekleri politik sorunlarla ilgilenmemeye ve proleter kadınlarla aralarına kesin sınır çizmeye özel çaba harcadılar. Bu dernekler, Clara Zetkin (1857–1933) gibi proleter hareket içinde olanlarla “ortak bir zemin” görmeyen kadınlardı.

ERKEKLER TARAFINDAN RAKİP GÖRÜLDÜLER

Kadınların sendikalara üye olmasına karşı olan erkek üyeler de sendikalara baskı yapmaya başladılar. Onlar kadınların çalışmasını kendilerinin işten atılmasına yol açacağı düşüncesiyle istemiyorlar, kadınları rakip olarak görüyorlardı. Ancak kadınların mücadelesi baskın geldi ve sendikalarda kadınlar sadece üye olarak değil, değişik organ ve komisyonların eşit haklara sahip bireyleri olarak yer aldılar. 1890’da (Sosyalistler Yasası’nın düşmesinden sonra) „Almanya Sendikaları Genel Komisyonu“ bağımsız sendikaların bir organı olarak kurulduğunda, ilk kez Emma Ihrer ile bir kadın yönetim kuruluna seçildi. Kasım 1890’da kadınları üyelikten dışlayan sendika tüzüğünün iptal edilmesinde büyük rol oynadı ve bundan sonra da işçi kadınları sendika üyesi yapmak için başlatılan büyük bir kampanya başlatıldı. Ve böylece sendikalar her zaman kadın üyelerinin işyerlerinde, günlük yaşamda ve sendika içindeki sorunlarıyla ilgilenmeyi bir görev olarak görmeye başladı.

MÜCADELEYLE ELDE EDİLEN BİR MÜCADELE GÜNÜ

1921 yılında Clara Zetkin’in başkanlığında Moskova’da düzenlenen ‘kadın kominterni’nde kadınlar gününün 8 Mart’ta kutlanılması kararı alındı. Bu tarihin seçilmesinin nedeni Rus takvimine göre 23 Şubat’ta St Petersburg (Petrograd)’daki tekstil işçisi kadınların „Barış ve Ekmek!“ sloganıyla Çarlık Rusyası’na karşı yaptığı grevdi. Bu grev, 12 Mart 1917’deki (Rus takvimine göre 27 Şubat) Şubat Devrimi’ne büyük katkı sunmuştu.

Kadın emekçiler 8 Mart’ı her şeyi göze alarak, mücadele ederek kazandılar. 1857’de insanlık dışı çalışma koşullarına, kadınlar ve erkekler için eşit işe eşit ücret için sokağa çıkan New Yorklu tekstil işçisi kadınların grevinde olduğu gibi… 1909’da New York’un Triangle Shirtwaist Factory fabrikasında greve giden, 8 Mart 2011’de aynı şirkette çıkan yangında dışarı çıkmalarına izin verilmeyip ölüme mahkum edilen 146 kadın işçi gibi…

Close