Written by 15:20 uncategorized

Acıma duygularının kızıl öfkeye dönüşmesi için

Almanya’da Ausschwitz-Birkenau Toplama Kampı’nın Kızıl Ordu tarafından kurtarılmasının yıldönümü vesilesiyle her yıl olduğu gibi bu yıl da, 27 Ocak’ta faşizmin kurbanlarını anmak için ülke genelinde tören ve etkinlikler düzenlendi.

Her şehirde gözlerden kaçan çok sayıda anıt var. Bunlardan biri de yıllarca Köln’de yaşamalarına rağmen pek çok kimsenin gözüne çarpmayan Gremberg Korusu’ndaki Köle İşçi ve Hastaların Toplama Kampı Anıtı.

Bu anıtın özelliği Köln ve çevresinde 1942-1945 yılları arasında kölece çalıştırılan Sovyetler Birliği’nden getirilen esirler için yapılmış olması. O tarihlerde Gremberg Korusu’nda sermayenin hizmetine sunulan köle işçiler için barakalar yapılmış. Gözlerden uzak, toplumdan yalıtılmış şekilde ‚barındırılmışlar‘. Burada sadece Sovyetler Birliği’nden getirilenler kalmamış ama sonunda yakılarak veya kurşuna dizilerek öldürülenler Sovyetler Birliği vatandaşları olmuş.

Yaşamının zorlu yıllarını burada geçirenlerden İwan Pachomow, barakalarda SSCB, Polonya ve Fransa’dan getirilen köle işçilerin barındırıldığını, çevredeki işletmelerde insanlık dışı koşullarda çalıştırılan, sağlıksız ve aç yaşamak zorunda bırakılan bu tutsakların kısa sürede hastalanmaları sonucu buranın bir hastalar toplama kampı haline geldiğini anlatıyor.

Doktorlar, barakalarda kalanların tüberküloz, difteri ve tifüs hastalıklarına yakalandıklarını, sefalet içinde yaşayıp ölümü beklediklerini raporlarında belirtiyorlar. Aslında en fazla 150 kişinin kalabileceği kampa zaman zaman 800 kişi tıkılmış. Kampta bir doğum bölümünün olması çok sayıda kadının da bulunduğunu gösteriyor. 1944 yılının Temmuz ayında Tamara W. adlı bir Ukraynalı kız çocuğunun dünyaya geldiği, anne ve kızın difteri ve tifüsle savaştığı, birkaç ay sonra tutsakların çabasıyla kamptan kaçabildikleri de raporlarda yer alıyor…

Kampın yönetimini faşistlerce Alman Emek Cephesi olarak adlandırılan cinayet örgütü üstlenmiş. Burada hastaların iyileştirilmesi değil hiçbir masrafa yol açmadan yavaş yavaş ölmesi hedeflenmiş. Başlangıçta ayda 12 kişi ölürken sonraları bu sayı 25’e yükselmiş.  Ölenlerin çoğunluğunu yaşları en fazla 22 olan gençler oluşturmuş. 1943-1945 yılları arasında 500 köle işçinin öldüğü kayıtlara geçirilmiş.

Kampta kalanların hepsi ölmemiş, kimi başka kamplara aktarılırken kaçmayı başarmış  kimisi de götürüldükleri yerde çalışmaya devam etmişler. Ölenlerin çoğu ise Westfriedhof-Batı Mezarlığı’nda toplu mezarlara defnedilmişler…

Kamp hakkında pek bir bilgi yok. Bilgiler, ya mucizevi şekilde kurtarılan çok az tutsaktan ya da İngiliz İşgalci Birlikleri’nin raporlarından elde edilmiş durumda. Buna göre 7 Nisan 1945’te Köln NSDAP şefi Alfons Schaller, kampın boşaltılması emrini vermiş.

8 Nisan Pazar günü Poll ve Deutz’daki SS subaylarıyla dolu iki kamyon kampın kapısına dayanmış. Tutsaklara, eşyalarını toplayıp kuyruğa girmeleri emredilmiş. Tanıklardan Sergey Stepanow, olan bitenleri şöyle anlatıyor: ‚ Sabah saat 05.00’te iki kamyon geldi. Kamyondan inen adamlar kampı kuşattı, silah sesleriyle uyandım.  Barakalara ateş edilmeye başlandı. Ben ve bir arkadaşım masanın altına saklandık. Önce camlar kırıldı, kurşun sesleri uzun süre devam etti. Daha sonra; ‚barakaları ateşe verin!‘ emrini duyduk…

1948 yılı Mart ayında İngiliz İşgal Birlikleri’nin ifadesini aldıkları bir SS subayı; barakalara benzin dökerek yaktıklarını, böylece ağır hasta olanları öldürdüklerini kabul etmiş.

Ne kadar tutsağın diri diri yakıldığı bilinmiyor, Resmi rakamlar 10, görgü tanıkları 20 rakamını dillendiriyorlar. İngilizler, bilgileri Köln Savcılığı’na teslim ederek soruşturma açılmasını talep etmişler ama savcılık, ‚bu kadar iş arasında‘ zaman bulamadığından davayı rafa kaldırmış.

Kamp 1998 yılına kadar kimsenin gündemine gelmemiş. Kölnlü tarihçi Gebhard Aders, İngiliz arşivlerini araştırırken Gremberg Korusu Hasta Toplama Kampı bilgisine de erişmiş ve birçok tutsağın yanısıra 74 SSCB yurttaşı köle işçinin katledildiğini kamuoyuna açıklamış.

Gremberg Korusu’nda gözlerden uzak bir yerde birkaç anıt var şimdilerde…Biri, üzerinde Kiril alfabesiyle kurbanların anıldığı, ‚burada 74 SSCB savaş tutsağı yatıyor‘ yazılı, kimin tarafından yapıldığı belli olmayan…Diğeri 1985 yılında Nazi rejimi Kurbanları (VVN) tarafından sanatçı Klaus Balke’ye yaptırılan…

Bir de Bertolt Brecht tarafından yazılan bir şiir:  Kadın, yalan söylemeyelim bütün acıma duyguları  kızıl öfkeye dönüşmüyor…İnsanın etinden bu eski diken tümüyle çıkıncaya kadar…‘

Close