Bernd MÜLLER
Telepolis
Alman endüstrisi zayıflıyor, üretim azalıyor, siparişler düşüyor. Yapısal sorunlar ve uluslararası rekabet artıyor. Çökme tehlikesi var mı?
Almanya’nın sanayide süper güç olduğu dönemler sona eriyor. Sektör hâlâ korona salgını ve enerji krizinin neden olduğu gerilemeyle mücadele ediyor. Bloomberg Economics’ten (BE) Martin Ademmer’in açıkladığına göre, Alman endüstrisi muhtemelen kalıcı bir darbe aldı. BE’nin yakın tarihli bir araştırmasına göre endüstriyel faaliyetlerdeki tahmini yüzde yedilik düşüşün yarısı yapısal faktörlerden kaynaklanıyor.
Bu gelişme resmi rakamlara da yansıyor. Federal İstatistik Dairesi yakın zamanda imalat sektöründeki üretimin mayıs ayında nisan ayına göre yüzde 2.5 oranında düştüğünü bildirdi. Uzun vadeli bir görünüm, korona salgını sırasındaki ciddi çöküşün ardından hafif bir iyileşme olduğunu gösteriyor. Ancak henüz salgın öncesi seviyeye ulaşılamadı ve eğri yeniden aşağıya doğru gidiyor.
Temmuz ayının başında Federal Ekonomi Bakanlığı da sanayi siparişlerinde bir düşüş olduğunu kabul ederek ekonomik görünümün de oldukça kötümser olduğunu bildirdi. Sipariş durumunun istikrara kavuşması ancak dünya ticaretinin toparlanması ve sanayi ürünlerine olan talebin yeniden artması durumunda beklenebilir.
Yapısal zorluklara ek olarak, sanayi sektörünün 2045 yılına kadar karbondan arındırılması gerekiyor; bu, şu ana kadar çelik, kimya ve otomotiv imalatı gibi karbon yoğun sektörlere bağımlı olan bir ekonomi için önemli bir görev. Hükümetin tercih ettiği yeşil hidrojen alternatifi pahalı ve yeterli miktarda mevcut değil.
Ancak bazı şirketler uzun süredir yeşil geçişi uygulama sürecindeydi ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck’in (Yeşiller) temmuz ayı başında bizzat görebildiği yeni zorluklarla karşı karşıyalar. Bakan, Aşağı Saksonya’nın Obernkirchen kentindeki Ardagh Glas cam fabrikasını ziyaret etti.
Şirket, karbondan arındırma çağrısına yanıt verdi ve kasım ayında yeni bir eritme tankını devreye aldı. Sistem artık eskisinden farklı olarak doğalgazla değil, öncelikli olarak elektrikle çalışıyor. Şirketin kendi bilgilerine göre bunun sonucunda karbondioksit emisyonları önemli ölçüde azaldı. Ancak elektrikle çalışmanın doğalgaza göre daha pahalı olduğu ortaya çıktı.
Alman Basın Ajansı’na (dpa) göre şirketin genel müdürü Habeck’e elektrik fiyatlarının düşmesi yönünde çağrıda bulundu. Aksi takdirde Almanya’ya yurt dışından iklim dostu şekilde üretilmeyen daha fazla ucuz cam geleceğini iddia etti.
Habeck pes etmedi ve elektrik fiyatlarının düşürüleceğine söz verdi. Ukrayna’daki savaşın başlangıcında keskin bir yükseliş yaşadıktan sonra şimdi keskin bir düşüş yaşadılar. Ve örneğin yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşması yoluyla fiyatların azalmaya devam etmesi gerekiyor. Bunun ne zaman gerçekleşeceği belli değil.
Ancak Alman şirketlerinin sadece iç pazardaki düşük maliyetli rekabetle değil, aynı zamanda küresel pazarlarla da mücadele etmesi gerekiyor. Bloomberg’e göre neredeyse tüm üretim alanlarında Almanya fiyatları Çin’in rekabeti nedeniyle düşmek zorunda kalacak.
Bu özellikle otomotiv sektöründe çok açık: Son yıllarda Çin’deki elektrikli otomobillerin ortalama fiyatı 32 bin avroya düşerken, Alman elektrikli otomobillerinin fiyatı 52 bin 700 avroya yükseldi.
Brüksel’in bu gelişmeye yanıtı şu oldu: koruyucu gümrük vergileri. Federal hükümet bunu eleştirdi, ancak henüz olumlu bir gelişme sağlayamadı. Habeck, Reuters’e göre Avrupa’da rekabetçi bir yeşil endüstri yaratmayı amaçlayan Mercedes-Benz genel merkezindeki bir pil geliştirme merkezinin açılışında, “Ekonomileri korumak ve kapatmak için fiyat tarifesi yarışı ve koruyucu gümrük vergileri yanlıştır” dedi.
Habeck, yaptırımların Almanya gibi ihracat yapan bir ülke için dezavantajlı olabileceğini vurguladı. Alman otomobil firmaları da diğer pek çok firma gibi ürünlerinin büyük bir kısmını Çin’den tedarik ediyor. AB politikalarının bir sonucu olarak Çin’in tepkisinin kurbanı olabilirler.
Ancak hepsi bu kadar değil: Almanya’daki enerji dönüşümü de büyük ölçüde Çin’den gelen ürünlere bağlı. Eğer bunlar artık koruyucu vergilere tabi olursa, Almanya’daki pek çok ürün sonuçta endüstri ve tüketiciler için daha pahalı hale gelecek.
Zorluklara rağmen merkez bankası Bundesbank’ta parlak noktalar da görülüyor. Gayri safi yurt içi hasılanın ikinci çeyrekte “hafif” arttığı tahmin ediliyor. Artan ücretler ve düşen enflasyon nedeniyle yılın ikinci yarısında daha güçlü bir büyüme bekleniyor.
Çeviren: Semra Çelik