YÜCEL ÖZDEMİR
Almanya, İkinci Dünya Savaşından sonraki dönemde emperyalist yayılma, militaristleşme, askeri harcamaları hızla artırma konusundaki en ilginç süreci Ukrayna savaşının başlamasıyla yaşadı. Denilebilir ki, 75 yılda yapılamayanlar son üç buçuk yılda yapıldı.
Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat 2022’den üç gün sonra, 27 Şubat’ta, hem de tarihinde bir ilk olarak bir pazar günü olağanüstü toplanan Federal Meclis, ordu için 100 milyar avroluk özel bir fon ilan etmişti.
Savaşın başlamasından çok önceden planlandığı ortaya çıkan bu özel fonla birlikte askeri harcamalar rekor düzeyde arttırıldı. Savaş başladığında askeri harcamalar için ayrılan bütçe yaklaşık 45 milyar avro iken, bu yıl içinde tam iki katına çıktı. O da görünen hali.
Geçtiğimiz 16 Mart’ta yeni meclis toplanmadan eski mecliste Anayasa’da yapılan değişikle askeri harcamalarda üst sınırın kaldırılmasıyla Alman ordusunun önündeki “ekonomik engeller” de kaldırılmış oldu.
Şimdi sırada, maddi sorunları yapılan ve yapılacak sosyal kısıtlamalarla halkın sırtına bindirilerek aşılan orduyu büyütme var. Hedef Avrupa’nın en güçlü ordusu olmak…
Önceki gün Federal Savunma Bakanlığında Başbakan Friedrich Merz başkanlığında yapılan bakanlar kurulu toplantısında bunun içinde önemli bir değişiklikler yapıldı. Değişikliklere gelmeden önce toplantının Savunma Bakanlığındaki “U-Boot” (Denizaltı) salonunda yapılmasının sembolik bir öneminin olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Almanya’da bakanlar kurulu toplantıları genellikle başbakanlık binasında yapılır. Süddeutsche Zeitung’un yazdığına göre Savunma Bakanlığında en son 2006’da bir bakanlar kurulu toplantısı yapılmış. Bu sembolik hamle, Alman siyasetinin alabildiğince militaristleştirildiği ve bunun halk nezdinde normalleştirilmesi için yoğun çaba harcandığı anlamına geliyor.
Toplantının yapıldığı “U-Boot” salonu ise Soğuk Savaş yıllarından kalma güvenlik anlayışının sonucu. Dışarıdan dinlenmesi mümkün olmayan bu salon en son 1992’de dönemin Başbakanı Helmut Kohl tarafından kullanıldı.
“Bild” gazetesinin önceki gün yazdığına göre, Merz’in dahi telefonunun alınmadığı bu toplantıya misafir olarak NATO Avrupa Kuvvetlerinin yeni başkomutanı ABD’li Korgeneral Alexus Grynkewich ve Alman Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer de katıldı. Her iki komutan dünyadaki durum konusunda bakanları bilgilendirdi ve Rusya’nın uzun bir süre daha tehdit olarak kalacağının altını bir kez daha çizdi. Kapalı kapılar arkasında yapılan, ne konuşulduğu sır gibi saklanılan bu toplantıda, muhtemelen Alman ordusunun kısa ve orta vadede özellikle Doğu Avrupa’da hangi görevler üstlenmesi, neler yaptığı ya da yapması gerektiğine dair görüşler beyan edildi. Zira, son Quadrigra tatbikatında da görülebileceği gibi, Alman ordusu Baltık Denizi ve Doğu Avrupa’yı adeta yeniden “Lebensraum” (Yaşam Alanı) haline getirmenin gayreti içinde.
Bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle Alman ordusunun ihtiyaç duyduğu “asker sorunu”nu çözmek gerekiyor.
Aynı bakanlar kurulu toplantısında askere alma konusunda birtakım değişiklikler yapıldı. Muhafazakarların, aşırı sağcıların, neoliberallerin gönlünde, 2011’de kaldırılan zorunlu askerlik hizmetinin yeninden hayata geçirilmesi var.
Koalisyon ortağı SPD ise “gönüllü-zorunlu” diye tanımlanabilecek bir ara formüle başvurmayı tercih etti ve bu bakanlar kurulu tarafından da kabul edildi. Yeni karara göre 1 Ocak 2007’den sonra doğanlar gönüllü olarak sağlık durumlarını, ilgi alanlarını orduya bildirecekler. 1 Ocak 2008’den sonra doğanlar ise zorunlu olarak gönderilen formları doldurduktan sonra sağlık kontrollerine gidecekler. Böylece ordunun elinde kimin askerlik yapmaya elverişli olduğuna dair bilgiler hazır hale getirilecek. Gerekli durumlarda kimin zorunlu olarak askere alınacağına karar verilecek. Bir taraftan askere gitmede “gönüllülüğün” esas alınacağından dem vurulurken diğer taraftan ihtiyaç durumunda zorunluluk dayatılacak.
Önümüzdeki günlerde Federal Mecliste ele alınmaya başlanacak bu taslağa Sol Parti dışındakilerin açıktan karşı çıkması beklenmiyor. Dolayısıyla olduğu gibi yürürlüğe gireceği tahmin ediliyor. Almanya’da hali hazırda 182 bin asker bulunuyor. Savunma Bakanı Boris Pistorius 2035’e kadar süreli ve profesyonel asker sayısını 260 bine çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca 100 bin kişilik bir yedek ordu hazırda tutulacak. Böylece Almanya Avrupa’nın en büyük “konvansiyonel ordusu” hedefine ulaşılacak.
Aynı bakanlar kurulu toplantısında, 30 yıldır tartışılan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin kurulması da kararlaştırıldı. Kamuoyunda bütün dikkatler zorunlu askerliğe yönelirken, ordu komutasının tek elde toplanması arka plana itildi. Tarih, Alman ordusunda sevk ve idare merkezileştikçe savaş tehlikesinin büyüdüğüne tanık.
Eski ve yeni hükümetin Alman ordusunu her açıdan büyütmek için attığı adımlar, izlediği militarist politikanın asıl nedeni, dışarıda Alman sermayesinin sahip olduğu pazarları korumak, bunlara yenilerini eklemek… Orduyu büyütmenin halkın, emekçilerin, gençliğin güvenliğiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Tersine, faturası her bakımdan çok ağır olacak. Bu nedenle, önümüzdeki 1 Eylül Dünya Barış Gününde, büyüyen Alman militarizme karşı çıkmak büyük önem taşıyor.