YÜCEL ÖZDEMİR
Aralarında sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) yöneticilerinin de olduğu bir grup faşistin 25 Kasım 2023’de Potsdam yakınlarında bir araya gelerek milyonlarca göçmeni sınır dışı etmeyi planlamasına karşı başlayan gösteriler üçüncü haftasını geride bırakırken, katılanların sayısı bir kaç milyonu buldu. Sosyal hareket araştırmaları, eylemleri Federal Almanya tarihinin en kitlesel eylemleri olarak ilan etti.
Bütün gösterilerde en dikkat çekici taleplerin başında Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yasaklanması geliyor. Taşınan döviz ve pankartlarda, yapılan konuşmalarda hep bu dile getiriliyor. 2013’te kurulan AfD’nin, 736 milletvekilinin olduğu Federal Parlamento’da 79, eyalet parlamentolarında 254 milletvekili bulunuyor. Resmi kayıtlara göre üye sayısı 40 binin biraz üzerinde olan AfD, 2022’de devletten yaklaşık 10,5 milyon euro destek aldı. Bu desteğin dışında federal ve eyalet parlamentolarında çok sayıda üye ve yöneticisinin de maaşlı olarak finanse edildiği biliniyor.
Gösterilerin başlamasından sonra Federal Hükümet, aşırı sağcı, faşist, anayasa düşmanı görüşleri olduğu kabul edilen AfD’nin yasaklanmasının yerine devletten aldığı maddi yardımları kesmeyi önerdi. Yasağı ise çetrefelli bir yol olarak değerlendirdi.
Almanya tarihinde çok sık olmamakla birlikte parti kapatmaları oldu. İlk olarak, 1871’de kurulan Alman İmparatorluğu döneminde çıkarılan Sosyalistler Yasasıyla (Sozialistengesetz), bugünkü hükümetin büyük ortağı olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) kapatıldı. 1863’de kurulan SPD, o yıllarda gelişen kapitalizme karşı işçi sınıfının çıkarlarını kararlı bir şekilde savunan bir sosyalist partiydi. Dönemin Bismark hükümeti, SPD’nin yükselişini yeni imparatorluk için tehlikeli bulduğu için partiyi yasakladı. O dönemde dernek statüsünde kurulan partiler yasaklandığı halde bu partiden seçilen milletvekilleri çalışmalarına devam edebiliyordu. Yani yasak milletvekillerinin Reichstag’tan atılmasıyla sonuçlanmıyordu. SPD’yi kendi iktidarı için bir tehlike olarak gören Bismarck, sadece partiyi yasaklamakla kalmadı aynı dönemde muhalif basının ve örgütler üzerinde adeta terör estirdi.
İşçi sınıfı başta olmak üzere toplumsal muhalefeti bastırmak için sosyal alanlarda bazı tavizleri de bu dönemde verdi. Örneğin bugünkü hastalık sigortasının geçmişi bu tarihe kadar uzanıyor.
Ancak bu yasak ve baskılara rağmen SPD’nin sisteme alternatif olarak gösterdiği sosyalizm geniş kesimler arasında ilgi gördü. 1890’da yasak kaldırıldığında SPD daha da güçlenerek meclise girdi. 20 Şubat 1890’da yapılan genel seçimlerde sosyalist SPD yüzde 19,8 ile sandıktan birinci çıktı.
Sonraki yıllarda da oyunu arttırmaya devam etti. Birinci Dünya Savaşı öncesinde, 12 Ocak 1912’deki seçimlerde ise açık arayla yüzde 34,8 oy ile birinci oldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesi, ardından 1918/19 Kasım Devrimi döneminde de SPD gücünü bir süre korudu. Yeni kurulan Almanya Komünist Partisi (KPD) de 1933’de kadar yapılan seçimlerde yüzde 12-17 arasında oy alan bir diğer parti oldu.
HİTLER DARBESİ VE NSDAP YASAĞI
Kasım Devrimi’nden sonra SPD öncülüğünde kurulan Weimar Cumhuriyeti yıllarında ise Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP), 1923’de Hitler tarafından başarısız darbeden sonra yasaklandı. 8-9 Kasım 1923’de Hitler öncülüğündeki NSDAP ve diğer faşist örgütler, İtalya’daki faşistlerden esilnelerek Bavyera’nın sosyalist başbakanı Kurt Eisner’e karşı darbe planladılar. Ancak darbe başarısız oldu. Bunun üzerine Devlet Başkanı Friedrich Ebert, 25 Kasım’da geçerli olmak üzere 27 Ocak 1925’e kadar NSDAP’yi yasakladı. Bu yasakla birlikte partinin mal varlığına el konuldu, Münih’teki merkez binası kapatıldı ve partinin yayın organı olan “Völkischer Beobachter” yasaklandı. Aynı dönemde darbeye katılan bir diğer faşist parti olan Alman Halkı Özgürlük Partisi (DVFP) de yasaklandı.
Darbe nedeniyle Hitler, 11 Kasım 1923’te gözaltına alındı ve vatana ihanet suçlamasıyla yargılandı. 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Buna rağmen faşist partiler çalışmalarına devam ettiler ve Nasyonal Sosyalist Özgürlük Partisi adına katıldıkları 4 Mayıs 1924’teki seçimlerde yüzde 6,6 oy aldılar. 20 Aralık 1924’te cezaevinden salıverilen Hitler, Avusturya vatandaşı olduğu halde sınırdışı edilmedi. 5 yıl cez aldığı halde sadece 13 ay Landsberg am Lech cezaevinde kalan Hitler çıktığında şubat 1925’te NSDAP’yi yeniden kurdu. Cezaevinde yazdığı ve sonradan bütün faşistlerin başucu olan “Mein Kampf” (Kavgam) kitabının ilk cildi temmuz 1925’de yayınlandıktan sonra faşistler güç toplamaya devam ettiler. Girdiği ilk seçimlerde yüzde 2,6 (20 Mayıs 1928) oy alan NSDAP, ekonomik krizin de etkisiyle 14 Eylül 1930’da oyunu yüzde 18,3, 31 Temmuz 1932’de yüzde 37’4, 6 Kasım 1932’deki erken seçimlerde yüzde 33,1’e çıkardı. Bu oyla başbakanlık koltuğuna 30 Ocak 1933’te oturan Hitler, çıkardığı özel yasalarda diğer partilerin propaganda olanaklarını sınırladı ve 5 Mart 1933’deki erken seçimlerde aldığı yüzde 43,9’luk oyun ardından diktatörlüğünü ilan etti.
Darbeyle ele geçiremediği iktidarı 10 yıl içinde seçimle ele geçirmeyi başaran Hitler’in daha sonra işlediği insanlık suçları biliniyor.
Bu tablodan bakıldığında 14 Eylül 1930 seçimlerinin bir dönemeç olduğu anlaşılıyor. Aynı seçimlerde KPD yüzde 13,1, SPD yüzde 24,5 oy almıştı. İkisinin toplam sandalye sayısı 220, NSDAP’nin saldalye sayısı 107 idi. Hitler’e başbakanlık kapısını açan da seçimlerde yüzde 8,3 oyla 52 milletvekili çıkaran DNVP ile koalisyon ortaklığı olmuştu.
Güç topladıkça, mecliste temsil edilmenin olanaklarını kullanarak, ekonomik sorunların derinleştiği bu dönemde geniş kitleleri arkasına almayı başardı. 5 Mart 1933’deki seçimlerde tek başına iktidarı alan Hitler ve NSDAP’nin yaptığı meclisteki diğer partiler ve sendikaları yasaklamak olmuştu.
SAVAŞ SONRASI YILLAR: KPD VE SRP YASAKLARI
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nde ise partiler Anayasa’nın 21. Maddesi ile dernek statüsünden çıkarılarak “Anayasa’ya aykırı hareket edip etmedikleri Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla belirlenir” denildi. Böylece bir parti yasaklandığında bir bütün olarak bütün faaliyetleri yasaklanmış olacaktı. İlk olarak 23 Ekim 1952’de Sosyalist Rayş Partisi (SRP) yasaklandı. 10 bin üyesi olan SRP, yasaktan önce katıldığı eyalet seçimlerinde yüzde 8-11 arasında oy almıştı. Güçlenme olasılığı bulunan parti dönemin Federal Hükümeti tarafından NSDAP’nin devamı olduğu savıyla yasaklanması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu ve mahkeme bunu kabul etti. İkinci yasak ise 1956’da KPD’ye geldi. 1949’daki ilk seçimlerde yüzde 5,7 oy alan KPD yüzde 2,2 oy alarak meclis dışında kaldı. KPD’nin yasaklamasının başlıca nedeni ise o dönem ABD merkezli olarak başlatılan soğuk savaş ve komünizmle mücadele programları oldu. Anayasa Mahkemesi’nin kararında da gerekçe olarak Doğu Almanya’da iktidarda olan Sosyalist Birlik Partisi (SED) ve Doğu Bloku’nun uzantısı olma gösterilmişti.
KAPATILAMAYAN NPD DAVALARI
Federal Almanya’da yasaklanmak istenen bir diğer parti ise faşist Milliyetçi Demokrat Almanya Partisi (NPD) oldu. 30 Ocak 2001 yılında Federal Hükümet, Federal Konsey ve Federal Meclis tarafından yasaklanması için Anayasa Mahkemesi’nde başvuruldu. Ancak Anayasa Mahkemesi, eylemleri kapatmaya gerekçe gösterilen NPD yöneticilerinin çoğunun istihbarat elemanı olduğu gerekçesiyle başvuruyu reddetti. NPD için ikinci başvuru ise 2013’te yapıldı. Bu başvuru da 2017’de Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi. Gerekçe olarak da NPD’nin nasyonal sosyalist düşüncede olmasına rağmen demokratik-özgürlükçü düzeni değiştirecek güçte olmaması gösterildi. Başka bir deyişle partinin küçüklüğü yasaklamasını engellemişti.
Anayasa Mahkemesi, Ocak 2023’te ise adını “Die Heimat” olarak değiştiren NPD’nin devletten maddi yardım alamayacağına karar verdi.
Geçmişten bugüne yapılan yasaklamalara bakıldığında, konunun hukuki olmaktan öte siyasi bir mesele olduğu ve güncel siyasi hesap ve dengelerin belirleyici olduğu görülüyor.