Written by 10:54 HABERLER

Almanya’dan referandum manzaraları

Tonguç Karahan

1 milyon nüfuslu Köln’de göçmenlerin en çok yaşadığı semtlerden Müllheim’da semt pazarının önündeyiz. Semt merkezinde haftada iki gün kurulan pazarı her zamanki gibi kalabalık. Pazarın hemen önünde kurulan 16 Nisan referandumuyla ilgili bilgilendirme standı, en az sebze meyve tezgahları kadar ilgi görüyor. Türkçe ve Almanca bildirilerin dağıtıldığı, afiş ve dövizlerin yer aldığı masanın üstünde, vatandaşların sembolik olarak oy kullanacağı seçim sandığı ilgiyi arttırmış görünüyor.

DİDF üyesi Demokratik İşçi Derneği üyeleri tarafından açılan standta yer alan dövizlerden birinin üzerinde, “16 Nisan Referandumu’nda neden evet, neden hayır?” sorusu yer alıyor. Standı kaplayan pankartta “Demokrasi, barış ve Türkiye’nin geleceği için tek adam rejimine hayır!” ifadesi bulunsa da, standı açan DİDF üyeleri, ‚Evet veya Hayır‘ diyecek bütün vatandaşlarla sohbet etmeye, neden ‚Evet‘ ya da ‚Hayır‘ dediklerini anlamaya çalışıyorlar. Ve sembolik seçim sandığına bu düşüncelerini, gerekçelerini yazarak atmasını istiyorlar.

EVET’ÇİLER ÇEKİNGEN

Birkaç saat içinde sembolik seçim sandığına toplam 73 oy atılırken, bunların 6’sı ‚Evet‘, biri ‚kararsız‘, diğerleri de ‚Hayır‘ çıkıyor.

Standa gelip konuşan, bildiri alan, içini döken veya düşüncelerini dile getiren vatandaşların önemli bölümünü de ‚Hayır‘ oyu vermeyi düşünen vatandaşların oluşturması dikkat çekiyor.

Bu tablo elbette Köln’deki veya Almanya’daki vatandaşların genel eğilimini yansıtmıyor. Muhtemelen ‚konsolosluklarda kurulacak sandıklardan ‚Evet’e daha fazla oy çıkacaktır. Ama bu tablo, ‚Evet‘ oyu vermeyi düşünenlerin görüşlerini-gerekçelerini fazla tartışmak istemediklerini gösteriyor. Nitekim, üç dört saat açık kalan standa gelerek ‚Evet‘ diyeceğini söyleyen ve bunu hararetle savunan vatandaş sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ellerinde pazar torbalarıyla Rizeli emekli bir çift hararetle neden ‘Evet’ verilmesini gerektiğini savunurken, daha çok Erdoğan’ın yol ve köprü gibi icraatlarını anlatmaya çalışıyor. Yine bir başka emekli amca da ısrarla, Erdoğan’ın memleketi nasıl kalkındırdığı, dış devletlerin de bunu istemediği için ‚Evet‘ denmesi gerektiğini söylüyor.

ANAYASA’YA DEĞİL ERDOĞAN’A EVET!

Sembolik oy sandığından çıkan ‚Evet‘ pusulalarına yazılan gerekçelerde de “Evet-Erdoğan”.

‚Erdoğan gibi bir adam gelmedi, gelmez de!‘ ifadeleri ‘Evet’ demeyi düşünen vatandaşların genel bakış açılarını yansıtıyor diyebiliriz. ‘Evet’ demeyi düşünenlerin başlıca hareket noktası ‚Erdoğan sevgisi‘ ve Erdoğan’ı başarılı bir lider görmeleri. Referandumda Anayasa’nın hangi maddelerinin değişeceği, ne getirip ne götüreceğinin pek de fazla önemi olmadığını düşünüyor ve bunu bir ‚ayrıntı‘ olarak değerlendiriyorlar. Yani ‘Evet’e eğilimli vatandaşlar referandumu daha çok genel seçim gibi görüyorlar dersek çok da yanlış olmaz.

‚Evet’i tercih etme eğilimindeki bir başka dikkat çeken gerekçe de, “Batılı devletlerin Türkiye’ye düşmanca bir tutum içinde oldukları algısı”. Son haftalarda Almanya ve Türkiye hükümetleri arasında artan gerilim de bu anlamda tereddüt içindeki bir bölüm kararsızı ‚Evet’e yakınlaştırmış görünüyor. Çünkü bu kesimde, ‘Evet’ diyerek Batı’nın ‘baskı ve küstahlığına’ bir yanıt verilmiş olacağı sanısı göze çarpıyor.

Bu açıdan tartışmaların, Anayasa’da yapılacak değişikliklerden uzaklaşıp da Erdoğan veya Batılı devletlerle ilişkiler vb. konulara ne kadar kayıp kaymayacağı sandıktan çıkacak tablo için önemli denebilir.
HAYIR’CILARIN GEREKÇELERİ

Hayır’ demeyi düşünen vatandaşların kararlı ve biraz da içi yanmış olduğu, daha çok konuşmaya eğilimli olduğu söylenebilir. Sembolik sandığa atılan hayır oylarının gerekçe bölümündeki şu ifadeler de bu kesimin gerekçelerini özetliyor aslında:

Cumhuriyete sahip çıktığımız için”, “Tek adama hayır”, “Türkiye’de barış ve huzur için”, “Türkiye’ye sahip çıktığımız için”, “başkanlığı istemiyorum”, “diktatörlüğe hayır”, “Faşizme hayır”, “Hayır, çünkü Aleviler de insan”, “Hırsıza hayır”, “Korkudan konuşmamaya hayır”, “binlerce sebepten dolayı hayır”, “Türk bayrağının dalgalanmasını istiyorum”, “Atatürkçü olduğum için”, “Anayasa’nın Erdoğan yasası olduğu için hayır”…

HAYIRCI’LARIN ORTAK NOKTASI ERDOĞANA TEPKİ

Hayır’ deme eğilimindekilerin epey geniş bir yelpaze oluşturduğu gerçeğini Köln-Müllheim’da açılan bu standta da gözlemek de mümkün: Daha önce MHP’ye ya da HDP’ye oy vermişlerden, Aleviler’e, Atatürkçü’lere, liberallere, solculara kadar çok farklı görüşteki insanlar ‘Hayır’ vereceklerini söylüyorlar. Bu kesimin gerekçelerinde Anayasa değişikliğinin getireceği sakıncalar daha görünür olsa da öne çıkan aslında Erdoğan faktörü oluyor.

Referandum standının dikkat çeken ilgililerinden biri de semtin Alman sakinleri! En az Türkiyeli vatandaşlar kadar onlar da standa gelip düşüncelerini söylüyor ve ‘Hayır’ diyenlerin açtığı bir stand olduğunu anlayınca da seviniyorlar çoğu zaman. Oy verecek olmasalar da onlar da ‘Hayır’cı ve onları da motive eden Erdoğan oluyor. Son haftalarda Ankara’dan Almanya ve Avrupa’ya karşı dayatmacı, kışkırtıcı ve şantajvari açıklamalar yapılması, Erdoğan’ın Almanya’da da medya mensupları ve mizahçılarla uğraşması ve son bir yıldır Erdoğan’ın antidemokratik politikalarıyla ilgili haberlerin neredeyse her gün gazete ve TV’lerde yer alıyor olması sokaktaki Alman vatandaşını da hayli rahatsız etmiş görünüyor. Standa gelip konuşan Alman vatandaşlarının bazıları o kadar istekli ki, çevresindeki Türkiyelilere dağıtıp onları ikna etmek istediği için Türkçe bildiri alanlar dahi oluyor. Tabii aralarında “kardeşim Türkiye siyasetini niye buraya taşıyorsunuz, gidin ülkenizde yapın bunları” diyenler de çıkmıyor değil!

KUTUPLAŞMA DİKKAT ÇEKİYOR

Referandum tartışmaları, hem Türkiyelilerin kendi arasında hem de Türklerle Almanlar arasında ayrışma ve kutuplaşmayı bir kez daha gözler önüne seriyor denebilir. Elbette bu kutuplaşma ortamı referandumla ortaya çıkmadı ama özellikle 15 Temmuz darbe olayından itibaren hissedilir ölçüde arttı ve referandum tartışmalarıyla daha da keskinlik kazandı. Öyle ki, ‘Evet veya Hayır’ı tercih etmeyi düşünenler arasında açık bir “biz” ve “ötekiler” duygusu hakim. Evet’çiler ‘Hayır’cıları ülkenin iyiliğini düşünmemek, teröre destek vermek, Erdoğan şahsında dine düşman olmak vb. ile suçlarken, Hayır’cılar da Evet verecekleri, “cahillikle, körü körüne Erdoğan’ı takip etmekle, ülkeye şeriat getirmek istemekle vb. suçluyor. Ama Müllheim’daki bu stand örneği bile şunu açıkça gösteriyor ki, ister ‘Evet’ isterse ‘Hayır’ verecek olsun, iki kampa ayrılmışlık hissi içindeki bu kesimler, aslında aynı sosyal tabandan geliyorlar. Aynı fabrikada veya aynı sokakta oturuyorlar ve dertleri, sorunları, hayat standartları neredeyse aynı. Ama ne var ki yıllardır siyasetin din, mezhep ve etnik köken üzerinden cereyan ediyor olması, ‘kader birliği’ içindeki bu kesimlerin emekçi kimliklerinin arka planda kalmasına neden olmuş durumda. Bu yüzden referandumdan ‘Evet’ ve ‘Hayır’ çıkması ne kadar önemliyse; sandıktan ister ‘Evet’ ister Hayır’ çıksın, emekçiler arasındaki bu yapay bölünmüşlük ve kutuplaşma giderilemediği-en aza indirilemediği takdirde asıl zarar görenin, itilip kakılacak olanın hem ‘Evetçi’ hem ‘Hayırcı’ emekçiler olduğu gerçeği de en az o kadar önemlidir.

Close