Written by 13:25 uncategorized

Almanya’nın ‚ekonomik ilticacıları‘

14-Auswanderer-1880

Almanya’nın ekonomisine zarar verdikleri, sadece sosyal haklardan yararlanmak için Almanya’ya geldikleri gerekçe gösterilerek ekonomik sorunlardan kaynaklı iltica edenleden şikayet edilip duruluyor. Ama bir zamanlar durum tersineydi ve açlık, yoksulluk ve sefaletten dolayı Almanya,dünyanın birçok ülkesine ekonomik ilticacılar göndermekteydi.

Örneğin 12. Yüzyıl’da Saksonya’daki Siebenbürgen’den binlerce kişi Romanya’ya göç etti. Bunu 17. Yüzyıl’ın sonundan 19. Yüzyıl’ın sonuna kadar Tuna nehri kenarında yaşayan Schwabeler’in göçü izledi. Bu süre içinde 500 bin Alman ekonomik sorunları nedeniyle mülteci oldu.

Ve Almanya’da ölüm kalım mücadelesi veren sayısız insan dünyanın birçok ülkesine yayıldı. Çoğunluğu Amerika kıtasına, özellikle de ABD’ye gitti. 1814/1815’ten itibaren ülkede egemen olan kuraklık nedeniyle tarımsal üretimin yapılamaması, açlık ve ekonomik kriz nedeniyle hayli uzun süren bu göç hareketi konusunda dönemin devrimci şair Heinrich Heine; ‚ İki çeşit fare vardır; aç ve tok fareler. Tok fareler, evlerinde keyif çıkarırken aç fareler göç ederler‘ diye yazmıştı.

Başlangıçta her yıl 20 bin kişi Almanya’yı terk ederken ( o zamanlar ülke nüfusu da azdı), 1854 yılında doruk noktasına çıkarak 200 bin ekonomik ilticacı başka ülkelere doğru yola çıktı. Ağzına kadar dolu, çok eski ve çürük yelkenlilerde aylarca seyahat ederek yaşamlarını riske attılar. Başka alternatifleri yoktu. Almanya’da ölümle karşı karşıyaydılar ve daha iyi bir yaşam umuduyla hayatlarını tehlikeye attılar. Ancak hayatta kalarak ABD’ye vardıklarında hayal ve umutları tuzla buz oldu, çünkü yaşam koşulları orada da oldukça zordu.

Bremerhaven’deki Göçmenler Müzesi’nde o zamanlar çoğunluğunu şimdiki ‚insani‘ ve Hristiyanlık değerlerine göre hayırseverce deyişle ‚ekonomik ilticacı’ların oluşturduğu 7 milyon kişinin göç ettiği kayıtlara geçilidir. Bu mültecilerin gittikleri yere entegre olma çabaları hiç de şimdi Almanya’ya gelen mültecilerden beklenildiği gibi değildi. İstisnalar dışında entegre olmuyorlardı. Siebenbürgen ve Tuna kıyısından gidenler Romanya’da kendilerini yerli halktan tamamen yalıtarak yaşıyorlardı. Çoğunlukla Almanya’dan dini, kültürel ve dil alanında yoğun destek görmekteydiler ve sık sık Alman emperyalizminin beşinci sömürgesi olarak görülüp istismar edildiler.

ABD’de durum daha da vahimdi. Oraya göçen 7 milyon Alman yanında değişik ülkelerden gelen milyonlarca kişi yerlileri, Kızılderilileri kanlı bir şekilde yok ettiler. Ülkeleri ele geçirildi, yaşam alanları yok edildi. Hayatta kalan çok azı ise birkaç bölgede korumaya alındı.

Varsayalım Kızılderililer ülkelerini geri almak istedikleri için ‚ekonomik ilticacılar‘ ve onların ataları Almanya’ya geri dönmek zorunda kalsalardı, on milyonlarca kişilik bir akım oluşurdu.

Ancak dili bile kendi çıkarları için kullanan emperyalistler onları ekonomik nedenlerle Almanya’dan ayrılanları, iltica edenler olarak değil de göçmenler olarak adlandırıyor. Genelde hiçbir eğitim ve kültür götürmedikleri halde sanki gittikleri ülkeye medeniyet ve refah götürmüşler gibi gösteriliyorlar. Almanya’ya gelen göçmenlere ise ülkeye katkı sunmayan, sosyal hakları istismar etmek isteyen, hatta ülkeyi tehlikeye sokan ekonomik ilticacılar muamelesi yapılıyor. Bu ise, gerçekleri tersyüz etmek isteyen bir emperyalist gücün küstahça bakış açısından başka birşey değildir.

Mültecileştirenler

Ah, zavallı Almanya… Medya ve egemen sınıflar Almanya’yı mülteci akımının kurbanı olarak gösteriyor.

Aslında süper güç Almanya mülteci akınına sebep olanların, yani milyonlarca insanı mültecileştirenlerin baş sıralarında yer alıyor.

SİLAH İHRACATI ÖLDÜRMEKTİR

Her yıl tüm dünyaya milyarlarca Euro’luk silah satılıyor. Alman silah tekelleri bölgesel çatışmalara, iç savaşlara ve talan eden milislere tam da onlara uygun makinalı tüfekler, kurşun geçirmeyen hafif araçlar, silahlar, el bombaları, her çeşit mermi ve tanksavar gibi silahlar satmakta.

Kısacası her içsavaşta, her bölgesel çatışmada, her diktatörlükte Alman silahlarıyla insanlar katlediliyor. Alman silahlarıyla ülkeler talan edilip çöle çevriliyor, insanlar kovuluyor ve mültecileştiriliyor.

ALMAN ORDUSUNUN MÜDAHALELERİ MÜLTECİLEŞTİRİYOR

Dünyada bir kan lekesi dolaşıyor. Alman ordusunun sözde barış getirmek için müdahale ettiği ülkeler kaos, yoksulluk, şiddet ve katliam çukuruna batıyor.

Alman ordusunun ilk müdahalesi olan Kosova’dan başlayalım: İnsanlar özgürlük yerine yoksulluk, yolsuzluk ve nefretle karşı karşıya kaldılar. Bu yoksul ülkede perspektifsiz bırakılan kitleler az ya da çok perspektif sahibi olacaklarına inandıkları, en azından hayatta kalabilecekleri ülkelere kaçtılar.

Ya da Afganistan: Burada da Alman ordusunun müdahalesinin sonucu devletin çökmek üzere oluşu, sefalet içindeki halklar ve binlerce kişi ülkeyi terkediyor yani mültecileştiriliyor.

Almanya, Irak savaşına direk olarak katılmadı ama ABD’ye Almanya’daki askeri üsleri saldırılar için kullanma izni verdi. Sonuç: Tahrip edilmiş, parçalanmış bir ülke, yolsuzluk, sefalet ve doğal olarak binlerce kişinin kaçışı…

Libya’da halka en azından kabul edilebilir bir yaşam sunan rejim yıkıldı. Suriye’de Almanya’nın desteğiyle aynı şey tekrarlanıyor. Sonuç: kurumsal yapılar dağılıyor, kaos, şiddet, İŞİD gibi kriminel gruplar egemenliği ele geçirerek terör estiriyor, öldürüyor, baskı yapıyor, tecavüz ediyor. Doğal olarak milyonlar kaçıyor, hem de yoksul komşu ülkelere…

EKONOMİK GÜÇLE YAŞAMI YOK ETMEK

Almanya, Avrupa’da başı çeken bir ekonomik güç. Milyonlarca insanın yaşam temelini yok eden ve onları kaçışa zorlayan ekonomik koşulların sorumlusu.

Örnek Somali: Orada çoğu kişi geçimini balık avlamakla sağlıyordu. AB’nin dev balık filoları Somali sahilini boşalttılar. Sonuç; Açlık ve sefalet…Buna ek olarak ABD, Almanya’nın da desteğini alarak düzeni sağlamak ve terörle mücadele etmek adına Somali’ye saldırdı. Ülke parçalandı, rakip klan şefleri halkın sırtından iktidar kavgasına girdiler. Sağlık, eğitim hizmetleri artık yok ve ekonomi çöktü bile…

Örnek: Karbondioksit yayımı

On yıllardan beri çevre kirliliğinin atmosferin ısısnı arttırdığı belirtilerek birşeyler yapılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Ama hiçbir şey yapılmıyor. Doğayı kirletenlerin başını aralarında Almanya’nın da olduğu büyük sanayi ülkeleri çekiyor. Artık hava ısınmasının etkileri görülebilir hale geldi. Birçok bölge kuraklık nedeniyle tarım ve hayvancılık yapamaz hale geldi. Sonuç: Açlık… Değişik bölgelerde doğal felaketler o kadar arttı ki hasat tümden yok oldu ve bölge yaşanılmaz hale geldi. İnsanlar hayatta kalmak istiyorlar ve bunun için de ülkelerinden kaçıyorlar…

Bütün bu tablonun gösterdiği açık sonuçlardan biri şudur: Artan mülteci sayıları Alman sermayesinin ve süper güç Almanya’nın politik ve ekonomik etkilerinin sonucudur.

Bundan dolayı da, insanların göçe mecbur olmadan ülkelerinde yaşayabilmelerini isteyen herkes;

‚Silah ihracatının durdurulması’nı, ‚Alman ordusunun dış müdahalelerine son verilmesi’ni, ‚Alman askerlerinin gönderildikleri ülkelerden geri çekilmesi’ni, ‚Ekonomik saldırganlığa ve kapitalizme son verilmesini‘ talep etmelidir.

 

Diethard Möller

Çeviren: Semra Çelik

Close