30 Ekim 1961’de Almanya ile Türkiye arasında Bonn Godersberg’de imzalanan işgücü anlaşması 64 yaşına girdi. “Göçmenler kentlerin manzarasını bozuyor” diyerek geniş tartışmalara vesile olan Friedrich Merz’in başbakan olarak ilk Türkiye ziyaretinin bugüne denk gelmesi tesadüf olmazsa gerek. Almanya’ya göçmen emeğinin katkılarını yok sayan anlayışa en iyi yanıtı bu tarihe tanıklık eden işçilerden Seyfi Kurt veriyor. Kurt hem Almanya hem de Türkiye tarafından nasıl sömürüldüklerini ve 1973’te Köln Ford’da yaşadıklarını gazetemize anlattı.
YÜCEL ÖZDEMİR / KÖLN
Malatya Yeşilyurt’ta dünyaya gelen Seyfi Kurt’ın yarım yüzyılı aşan Almanya hikayesi, ilk etapta birinci kuşak işçilerin ortak hikayesi gibi görünüyor. Ancak, Ağustos 1973‘de Köln’deki Ford fabrikasında gerçekleşen ve 20 bine yakın Türkiyeli işçinin yer aldığı “illegal greve” katılması, grev komitesinde yer alması, onun yaşamını bir açıdan hem farklılaştırıyor hem de çilekeş hale getiriyor. 2007’de emekli olan ve bugün de Köln’de yaşamını sürdüren Kurt, şu sıralar Nedim Hazar’ın senaryosunu yazdığı “Baha ve Çılgın 70’ler” müzikalinde sahneye çıkıp, geçmişi bugüne taşıyor.
Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçünün 64. yılı vesilesiyle evinde konuştuğunuz Seyfi Kurt, Almanya’ya gelmeden önce Malatya, Elazığ, Adana, Mersin başta olmak üzere bir çok kentte inşaatlarda boyacı olarak çalıştığını söylerken geçmişi şu şekilde anlatıyor: “Girdiğim bütün işlerde kısa sürede çıkarıldım. Param verilmedi. Alevi ve Kürt oluşum hep sorun oldu. O yıllarda sigortalı iş bulmak adeta mümkün değildi. Bu nedenle Almanya’ya gelmek için bir firmaya başvurdum. Sağlık taramalarından geçtikten sonra firma beni bir grup Türk işçisiyle birlikte Landstuhl’daki ABD üssündeki binaları boyamaya getirdi. Aynı gün işe başladım. Sonra Münih’te olimpiyat alanındaki binaları boyamaya gittim. Münih havaalanı başta olmak üzere bir çok büyük binada emeğim var” diyor.
Göç eden pek çok kişi gibi Seyfi Kurt da Almanya’da geldiği günü bugün gibi hatırlıyor: 28 Ocak 1971.

FORD’DA ÇALIŞMA KOŞULLARI ÇOK AĞIRDI
Abisi Köln Ford’ta çalıştığı için, hedefinde Köln’e gelmek hep varmış.. Nisan 1973’de Ford’da işe başlayan Kurt, sonradan dört ay boyunca, yani Ford grevi başlayana kadar, kaçak çalıştırıldığını sonradan öğreniyor. Ford’daki ağır çalışma koşullarını bugün şu şekilde anlatıyor: “Ford’da çalışma koşulları çok ağırdı. En çok para FK ve Y hallerinde çalışanlar alıyordu. Ama bu para karşılığında anamızı ağlatıyorlardı. Tüm işçiler üzerinde büyük baskı vardı. Press makinalar kulaklarımızı sağ edercesine yüksek sesle çalışıyordu. Bant hızlı akıyordu, tuvalete gidecek zaman bulamıyorduk. İş bitince savaştan çıkmış gibi oluyorduk. Şartlar çok ağır olduğu için çıkışımı vermek istedim. Ama sonradan beni boya bölümüne gönderdiler. İşim rahattı ama, para düşüktü. Ben 1000 mark maaş alırken, Hausmeister (Ustabaşı) 15 bin mark maaş alıyordu. Onun maaş kağıdını görünce hemen tepki gösterdim ve maaşımın arttırılmasını istedim. FK’da 700 markla işe başlamıştım. Kiraladığımızın evin tuvaleti, banyosu yoktu. Kira da 470 marktı. Bu koşullarda geçinmek mümkün olmadığı için hanımla çocukları tekrar Türkiye’ye gönderdim” diyor.
GREVE KATILDIĞIM İÇİN HİÇ PİŞMAN OLMADIM
Kurt, 24 Ağustos’ta Ford’da başlayan ve altı gün devam eden büyük greve katılışını ise şu şekilde anlatıyor: “Grev başladığında işim çok rahattı. Ama maaşım düşüktü. Grev Y hallede cuma günü başladığında haberim yoktu. Cumartesi ve pazar da devam etti. Ben pazartesi gününden itibaren greve katıldım. Aramızda o gün bir komite kurduk ve Baha Targün’ü başkan seçtik. O güne kadar komite momite yoktu. Megafonu aldığımda işçilere vurup kırmama çağrısında bulundum. Grevi dağıtmak için çok uğraştılar. Perşembe günü bir baktım greve katılanların sayısı daha çok olmuştu. Biz zaten 20 bindik. Diğerlerinin fabrikaya grevi kırmak için sokulduğunu ise daha sonra anladık. Bizi dağıttılar. Baha gözaltına alındı. Ben olaydan sonra çekip eve gittim. Pazartesi günü işyerine gittiğinde giriş kartım aldılar. İşten atılmıştım.”
İnsanca çalışma koşulları, daha fazla ücret istediği talebiyle altı gün süren büyük greve katıldığı için işten atılan Kurt, sonradan Köln’de adeta girmediği fabrika, yapmadığı iş çalmamış. Bugünden dönüp grev günlerini hatırlayınca şunları söylüyor: “Asla, greve katıldığına pişman olmadım. Hem kendimin hem de başkalarının sömürülmesine karşı çıktım. Aklımda hep bu vardı. Hayatımda hep haksızlığa karşı çıkmak vardı. Bazıları, ‘Ford’dan emekli olsaydın şimdi 2000 euro emekli maaşı alırdın’ diyor. Şu anda 600 euro emekli maaşım var. Buna rağmen hiç pişman değilim. Para gerekiyor, ama insanlık çok daha önemli. Geçmişimi gururla anlatıyorum.”
54 yıldır Almanya’da yaşayan Seyfi Kurt, bu süre içerinde Almanaya’ya çok şey verdiklerini, ama buna karşılık çok şey de aldıklarını ifade ederek şunları anlatıyor: “Biz Almanya’ya çok şey verdik. Ekonomisinin büyümesine katkı sağladık. Emeğimizi, kültürümüzü verdik. Kültürlerini aldık. Bize kattıkları da çok oldu. Ortak olduk. Bizi hep sömürdüler. Ama sadece Alman şirketleri değil, tatile gittiğimizde Bulgaristan’da, Avusturya’da, Yugoslavya’da, Türkiye’de de hep sömürüldük.”
Seyfi Kurt, Ford grevine katıldığı için hiç pişman olmadığını ifade ederken, Almanya’da yaşadığı ağır koşullardan ötürü “Keşke Almanya’ya gelmeseydim dediğim anlar çok oldu. Ağır çalışma koşullarına isyan ettiğimde ‘Ben neden geldim buraya?’ diye kendime hep sordum. Dağda iki keçi gütseydim, Almanya’ya gelmeseydim. Ama onu da bize tattırmadılar. Bütün isyanım buna. Memleketimizde insanca yaşam koşullarını yaratmadılar. Benim hayalim sınırsız bir dünyada herkesin barış içerisinde yaşamadır. Çalıştığım fabrikalarda farklı ulustan işçilerle kardeş gibiydik” diyor.
Seyfi Kurt’ın Türkiye’den Almanya’ya göçe dair anlattıkları, 64 yıllık tarihin tek yönlü olmadığını, her şeyin sineye çekilmediğini gösteriyor. Ağır sömürü koşulları, yok sayılma, ayrımcılığa karşı mücadele de bu göç tarihinin önemli parçalarından.

