Written by 18:00 HABERLER

Antisemitizm, İsrail ve Almanya’nın sorunu

Almanya’da şu günlerde müthiş kasvetli bir hava var.

İsrail devletine Filistin ve Gazze üzerinden yapılan eleştirilerin Yahudi düşmanlığı anlamına indirgendiğini gösteren sayısız örnekler var. Bunların bir bölümüne iki hafta önce yer vermiştik.

İlk günlerin havasının yerine şimdi de geniş bir cadı avı, ajanlaştırma ve kriminalize etme aşamasına geçmiş bulunuyoruz. Eyalet Eğitim Bakanlıkları tarafından okullara gönderilen mektuplarda antisemitizm yapan veliler ve öğrencilerin polise bildirilmesi çağrısı yapılıyor.

Örneğin Hamburg Eğitim Dairesi tarafından gönderilen üç sayfalık mektupta Ortadoğu’daki gelişmeler hakkında öğrencilerle sohbet edilmesi, aydınlatıcı bilgiler verilmesi çağrısı yapılıyor. Diğer taraftan ise “Şu anki gerilim nedenyl okullarda sorunlar ve çatışmalar yaşanabilir. Bu çatışmalara ilk etapta pedagojik yaklaşılmalı. Yasa ihlali ve okulun huzurunu bozacak durumlarda eğitim ve disiplin önlemleri alınmalı” deniliyor.

Bununla da kalınmıyor, yasaları ihlal eden 14 yaşından büyük öğrencilerin polise bildirilmesi istenirken, “Nehirden denize özgür Filistin” ya da “Filistin’e özgürlük” sloganlarının hangi bağlamda (konteks) kullanıldığına bağlı olarak suç sayılabileceği ifade ediliyor.

Aşağı Saksonya eyaleti Kültür Bakanlığı Müsteşarı Marco Hatrich tarafından gönderilen yazıda ise sonbahar tatilinden sonra öğrencilerle Ortadoğu’daki gelişmeler konusunda sohbet edilmesi çağrısı yapılırken, “İsrail’de katledilen insanlarla dayanışma içinde olduğumuzu göstermeliyiz. Ayrıca, antisemitizme karşı kararlı bir tutum almalıyız” deniliyor.

Münih şehir idaresi tarafından da okullara ve kreşlere gönderilen mektupta çalışanlara terör destekçiliği, antisemitizm, İsrail düşmanlığı konusunda duyarlı olmaya çağırılırken, gerekli şikayetlerin yapılacağı daire adres olarak gösteriliyor.

Bunlar görebildiğimiz ya da okuyabildiklerimiz…

Benzer bir yaklaşımı, ülkenin en çok satan bulvar gazetesi BILD’in 29 Ekim günü Almanca, Arapça, Türkçe, İngilizce ve Rusça yayınladığı 50 Maddelik manifestoda da görmek mümkün. “Almanya, bir sorunumuz var” başlığıyla yayınlanan “manifesto”da özelde İslam ülkelerinden gelen, Hristiyan-Batı değerlerine karşı çıkan yabancı göçmenler tehdit edilirken, genelde “Almanya’nın Almanlara ait olduğu beğenmelerin çekip gitmesi“ çağrısı yapılıyor.

Hamas’ın 7 Ekim’deki terör saldırılarının temel dayanak olarak kullanıldığı söz konusu “manifesto”nun 8. Maddesinde devletin resmi politikasına paralel olarak şöyle deniliyor: “Tarihimizin en karanlık dönemi göz önünde bulundurulduğunda, İsrail’in güvenliği Alman devletinin meselesi olduğu kesinleşir. Yani: Yahudi halkının güvenliğini savunmak tartışmaya açık değildir. İsrail’in politikasını eleştirmek elbette mümkündür.”

Tarihsel nedenlerden Yahudi halkının güvenliği ve varlığı elbette tartışılmamalı. Ancak Almanya’nın, yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, İsrail devletinin yaptığı katliamları eleştiren herkesimi “Yahudi halkının güvenliğini sorgulamaya” indirgendiği gibi çok önemli bir sorunu var.

Bir taraftan İsrail hükümeti ve devletinin izlediği politikaların eleştirilebileceği yazılıp çizilirken, diğer taraftan bu eleştirileri “Yahudi düşmanı”, “antisemitist” ilan etme anlayışı çok yaygın olduğu için, özellikle Arap ülkelerinden gelenler Müslümanlar hemen kriminalize ediliyor, zan altında bırakılıyor. Hal böyle olunca da, düşünce özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler İsrail’i eleştirenlere karşı rafa kaldırılıyor.

Halbuki; antisemitizmin tarihi İsrail düşmanlığı ya da karşıtlığından çok eski çağlara uzanıyor. Ortadoğu’da yaşayan Arap, Habeş, Arabi, Süryani ve İbrani haklarını tanımlamak için kullanılan “Sami hakları”na karşı düşmanlık üzerinden gelişen antisemitizm zamanla Yahudi düşmanlığına evriliyor. Bunu yapanlar ise asıl olarak Avrupalılar. 1096’daki Birinci Haçlı Seferi sırasında yapılan Yahudi düşmanlığı daha sonra İspanya, İngiltere, Portekiz ve Almanya’da devam ediyor.

Yahudi inancından olanlara karşı bütün bu soykırımlar devam ederken daha ortada İsrail diye bir devlet yoktu. Ancak İsrail’in bir “Yahudi devleti” olarak Filistin topraklarında Avrupalılar tarafından kurulmaya başlanmasından sonra, Arap coğrafyasında “Yahudiler eşittir İsrail” genellemesi yapılmaya başlandı. Korku ve endişe içinde olan Yahudiler de kurulan bu devlete hiç olmadıkları kadar sahip çıkarak kendilerini korumanın yoluna başvurdular.

Geçmişten günümüze yaşananlar, bu yaklaşımın Yahudileri koruma yerine yeni tehlikelere sürüklediği artık görülüyor. Dünyanın pek çok ülkesinde Yahudiler eskisine göre çok daha endişe ve korku içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Çünkü hem aşırı sağcı Neonaziler hem de radikal dinciler bu tehdidin merkezinde.

Buna rağmen, dünyanın her yerinde Yahudi aydınlarının, ilerici örgütlerinin İsrail devletinin Gazze’de yaptığı katliamlara karşı çıkması, devleti eleştirmesi oldukça anlamlı. Almanya’da egemen sınıf ve medya sadece İsrail’i eleştiren göçmenlere değil aynı zamanda resmi politikaları eleştiren Alman ve Yahudi aydınlarının çıkışlarından rahatsız.

Önyargıların, düşmanlıkların körüklendiği, resmi görüşe aykırı düşünenlerin hedef alındığı şu günlerde Yahudi aydınların din, dil, köken farkı gözetmeden bir araya gelerek katliamlara karşı barış çağrısı yapmaları bu nedenle oldukça önemli.

Close