Written by 09:58 Allgemein

Artık yeter!

1 Kasım’da kaçırılan 18 yaşındaki Arzu Özmen’in cesedinin Lübeck kenti yakınındaki golf sahasında gömülü halde bulundu.
Arzu Özmen’i bulabilmek için 200 kadar polis yaptığı aramalarda sonuç alamazken, genç kızın yerini bildirene 5 bin Euro ödül verilmesi kararlaştırılmıştı. Her yere genç kızın arandığına dair afişler asılıp, televizyon programları hazırlanırken, cesedi, kaçırıldığı yerden yaklaşık 270 kilometre uzaklıkta Lübeck kenti yakınlarındaki Grosensee kasabasında bir golf sahasında gömülü halde bulundu. DNA testi sonucu cesedin Arzu Özmen’e ait olduğu belirlenirken, başka bir yerde öldürüldükten sonra buraya getirilerek gömüldüğü belirtildi.

 

İŞYERİNİN ÖNÜNDE MUMLAR YAKILDI
Cesedin Arzu’ya ait olduğunun açıklanmasının ardından 150 kişi Detmold-Remminghausen’de Arzu’nun çalıştığı fırının önünde toplanıp mumlar yaktı. Genç kızın öldürüldüğü yerde toplanan yaklaşık 80 kadın da  Arzu Özmen’in anısına mumlar yaktı.
Basına yansıdığı şekilde Arzu Özmen, Alman erkek arkadaşı ile ilişkisinin açığa çıkması üzerine ailesi ona yoğun şiddet uygular. Bunun üzerine genç kız sığınma evine başvurur. Konuyla ilgili soruşturmayı yöneten Jürgen Heinz, kadın sığınma evi yetkililerinin Arzu Özmen’i, ailesinin izini bulmaması için erkek arkadaşı ile iletişim kurmaması yönde uyardığını söyledi. Ancak genç kadın, 1 Kasım’da arkadaşını evinde ziyaret eder. Aynı günün geç saatlerinde Arzu silah zoruyla kaçırılır.
Alman gazete ve televizyon kanalları cinayete geniş yer ayırdığı haberlerde, Yezidiler’in inançlarına göre “Yezidi olmayan biriyle evlenen kız veya erkeğin aforoz edildiği” belirtildi. Cesedin kayıp Arzu Özmen’e ait olduğunun ortaya çıkması üzerine polisin ailenin oturduğu eve yeniden gelerek arama yaptığı kaydedildi. Ayrıca polis geçtiğimiz hafta tutuklama kararları çıkan 5 kardeşin yeniden sorgulanacağını bildirdi. Ancak Özmen ailesinin üyelerinin bugüne kadar susma haklarını kullandıkları belirtildi.
Almanya Yezidileri Merkez Konseyi tarafından yapılan açıklamada, “Hıristiyanlıktan önce oluşan dinimiz nedeniyle yüzyıllardır takibat altındayız. Bu nedenle evlilikleri cemaat içinde yapmak bizim için önemli hale geldi. Eleştirilebilir ama arkaik olduğu söylenemez. Konsey olarak olayı kınıyor ve yargıda kültürel ya da dini nedenlerin hafifletici nedenler olarak kabul edilmemesi istiyoruz” denildi.

 

BU VAHŞETE SON!
Göçmen Kadınlar Birliği tarafından yapılan açıklamada ise “töre-namus, inanç yahut kıskançlık sebebi ne olursa olsun bir tek genç kızın ya da kadının ölüm haberini işitmeye dahi sabrımız kalmadı. Kadını burjuva-feodal ailenin, gelenek ve göreneğin kıskacına hapseden, kadını ve erkeği köleleştiren her türlü anlayış ve akımla hesaplaşma kararlılığı içindeyiz” denildi.
Aile içi ya da dışı yaşanan bu vahşete, kadın cinayetlerine son vermenin ancak mücadeleyle, kadının toplumsal yaşama katılımının önündeki bütün engellerin kaldırılmasıyla, eşitlik ve  adaletin sağlanmasıyla mümkün olabileceğinin altı çizilen açıklamada, “Geçmişte zorla evlilik ve namus cinayetleri üzerine tek taraflı olarak sürdürülen tartışmalar, toplumsal gerginliğe neden oldu. Ancak zorla evlilik, namus cinayetleri ya da aile içi şiddete karşı tutarlı bir mücadele sürdürülmedi. Tam tersine yasalar sertleştirildi. Kadın sığınma evleri kapatıldı” denilerek sözkonusu politikaların bir an önce değiştirilmesi, gerek federal düzeyde gerek eyaletler düzeyinde kurbanların korunmasına yönelik önlemlerin artırılması, bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmesi ve kadınları toplumsal yaşamın dışına iten her türlü uygulamaya son verilmesi talep edildi.
Açıklamada, “Kadına yönelik şiddetin her türlüsü insan hakları ihlalidir. Kadınların bedensel bütünlüklerini koruyan bir yaşam sürmeye hakları vardır ve toplumsal yaşamın bütün alanlarında bunun olanakları sağlanmalıdır. Kadınlar ve erkekler hayat arkadaşlarını özgürce seçebilmelidir. Bunun önüne ne din, ne töre ne de yasal engeller getirilmemeli, pazarlık malzemesi yapılmamalıdır” denildi. (YH)

Close