Written by 11:00 POLITIKA

Aşırı sağı ‘normalleştirme’ hazırlıkları

YÜCEL ÖZDEMİR

Aşırı sağcı, ırkçı Almanya için Alternatif (AfD) ile işbirliği yapılıp yapılmayacağı bir kez daha ülkenin en önemli gündemlerinden biri haline geldi. Orta ölçekli yaklaşık 6 bin 500 işletmenin üyesi olduğu Aile İşletmeler Birliği (Die Familienunternehmer) tarafından kasım ortasında Berlin’de düzenlenen “Parlamenter Akşama”, AfD Milletvekili Leif-Erik Holm’un davet edilmesi bir kez daha sermaye ile aşırı sağ arasındaki tartışmaları gündeme taşıdı.

Bu yılın başında Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Sahra Wagenknecht İttifakının (BSW) Federal Meclis’te mültecilere karşı hazırlanan bir yasayı AfD ile birlikte oylaması geniş tartışmalara neden olmuş ve büyük antifaşist gösterilere yol açmıştı. CDU içinden bir grup milletvekilinin, Başbakan Friedrich Merz’in ısrarlarına rağmen, karşı oy kullanması üzerine, yasa SPD, Yeşiller ve Sol Parti’nin oylarıyla reddedilmişti.

Erken genel seçimler arifesinde gerçekleşen bu oylama nedeniyle ülke sadece mecliste değil aynı zamanda toplumda da ikiye bölünmüştü. AfD ile aynı yönde oy kullanan FDP ve BSW meclis dışında kalmış, AfD ise oylarını iki katına çıkarmıştı. Mesele oylamayla da sınırlı kalmamış, değişik sermaye örgütleri, “AfD’nin ülke gerçeğine dönüştüğünü” ileri sürerek ortak çalışmaya kapı aralanması mesajını vermişti. Ancak sokakta yükselen toplumsal hareket daha etkili oldu. Yüzbinlerin katıldığı büyük gösteriler sırasında “Wir sind Brandmauer” (Geçit vermeyen duvar biziz) sloganı öne çıkmıştı.

Halkın ördüğü duvara çarpıp yere düşenler elbette emellerinden vazgeçmiş değil. Bu nedenle anketlerde ülke genelinde birinci görünen AfD ile işbirliğinin zeminini yaratmak için yeniden nabız yoklamaları yapılıyor, yapılmaya da devam edecek görünüyor. “Die Familienunternehmer”in kasım ortasında yaptığı toplantıyı, kasım sonunda bilinçli olarak açıklayarak tartışmalar başlatması nı da bunun bir ifadesi olarak okumak gerekiyor. Sermayenin belli kesimleri arasında AfD’nin “normalleştirilmesinin zamanının geldiği” görüşü egemen hale gelmiş ve bunun ülkeye benimsetilmesi için de denemeler yapılıyor. Yoğun tartışmaların ve gelen sert eleştirilerin ardından “Die Familienunternehmen” Başkanı Marie-Christine Ostermann, daha sonra maksatlarını aştıklarını ifade ederek özeleştiride bulundu. Yani AfD’nin normalleştirilmesi konusunda şimdilik geri adım atmış oldu. Medyadaki tartışma, büyük sermayenin buna hazır olmaması, AfD ile işbirliğinden yana olan şirketlerin boykot edilmesi vb. adımlar bu geri adımda önemli rol oynadı.

ORTA SINIFTA İŞBİRLİĞİ NORMALLEŞTİ

Aile İşletmeler Birliği’nin toplantıya AfD’li Holm’u davet etmesi, aslında bir süredir değişik işveren örgütlerinde süren ilişkilerin açığa çıkarılmasına da yol açtı. Zira hem sermaye hem de Hristiyan Demokratların bir bölümünde AfD’ye “normal parti” bakma eğilimi son yıllarda giderek güç kazandı. Örneğin Der Spiegel’in yazdığına göre bu yılın başında yapılan genel seçimler öncesinde Nakliyatçılar Birliği (BGL) tarafından Berlin’de düzenlenen “Wahl Arena” (Seçim Arenası) toplantısında AfD Federal Meclis Grubunun Ulaştırma Komisyonu üyesi Dirk Brandes de katılmıştı. BGL yönetim kurulu sözcüsü Dirk Engelhardt daveti doğruladı.

Aşağı Saksonya’da örgütlü çiftçiler birliği Landvolk ise AfD’li siyasetçi AfD Alfred Dannenberg’i üye toplantısında bir panele konuşmacı olarak davet etti. Eyalet milletvekili olan Dannenberg’in, diğer partilerin temsilcileriyle birlikte davet edildiği birlik tarafından kabul edildi. 2021 yılında ise Alman Ev Hayvanları Sektörü Birliği ZZF, ev hayvanı besleme konusunda çevrimiçi bir tartışma toplantısına AfD’den “Federal Meclis Hayvan Politikası Uzmanı” Jan Nolte davet edildi.

Aile İşletmeleri Birliği toplantısına katılan AfD’li Holm, Kasım 2023’te ise Kuzey Almanya Mecklenburg-Schwerin İşadamları Derneği’nin konuğu olmuştu. “KOBİ’ler siyasetle buluşuyor” başlığı altında yapılan toplantıya yaklaşık 150 işveren katıldı. Bu toplantıya katılanlardan AfD’li birisinin davet edilmesinde tepki gösteren de olmadı. En azından toplantı sonrasında kamuoyuna yansıyan birşey yok.

Özellikle tarım alanındaki işletmelerin AfD’ye kapılar açtığı anlaşılıyor. Örneğin Alman Çiftçiler Birliği, AfD ile ilişkilerini “protokol gereği asgari düzeyde” sürdüreceğini ifade etti. Birliğin yılbaşı toplantısına, Federal Meclis’te temsil edilen tüm partilerin grup başkanları davet edildi. 2024 yılında AfD Eş Başkanı Tino Chrupalla toplantıya katılmıştı.

Sadece orta ölçekli işletmelerde değil Sanayi ve Ticaret Odalarının (IHK) toplantılarına da çok sayıda AfD’li siyasetçi davet edilmiş. 12 Şubat 2025’teki “Seçim Arenası”nda, Berlin Ticaret ve Sanayi Odası, Berlin-Brandenburg İşletme Dernekleri ve Berlin Tüccar ve Sanayiciler Derneği AfD’li politikacı Beatrix von Storch’u birlikte konuk etti. Dortmund IHK tarafından bir çok işveren örgütüyle bu yıl 4 Şubat’ta AfD’li bir milletvekili adayının katılımıyla toplantı yapılmış. Bu toplantıya davet edilen Yeşiller adayı, bu nedenle katılmayı reddetmiş.

YERELLERDE CDU İLE ORTAKLIKLAR

AfD’yi normalleştirme adımları sadece sermaye kesimiyle sınırlı değil. Kamu televizyonlarında AfD yöneticilerini tartışma programlarına konuk olarak almak artık sıradanlaştı. Keza gazeteler ve özel televizyonlar da bu yönde epey mesafe katetmiş durumda. Ancak olup bitenler bunlarla da sınırlı değil. Bir çok kent ve beldede CDU ile AfD arasında açık ya da gizli koalisyonlar devam ediyor. Yerel meclislerde CDU’nun bir çok önergesi AfD’nin oylarıyla kabul ediliyor.

Heinrich Böll Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Eylül 2019’dan bu yana Saksonya ve Thüringen’de CDU ve AfD arasında en az 18 yerde işbirliği veya anlaşma tespit edildi. Bunların dışında pek çok eyalette benzer örnekler mevcut. Bunun farkında olan CDU Genel Başkanı Friedrich Merz, 23 Temmuz 2023’te ZDF’e verdiği röportajında AfD’ye karşı “geçilmez duvarı” belediye düzeyinde nispeten yumuşatmış, “Yerel siyaset, yasama organları ve hükümetlerin oluşumuyla ilgili olan eyalet ve federal siyasetten farklıdır” demişti. Merz’in bu açıklamasına parti içinden tepkiler gelmişti. Şimdiki Meclis Başkanı Julia Klöckner ise destek vermişti.

SERMAYEDEKİ GÖRÜŞ AYRILIKLARININ MADDİ ZEMİNİ

Gelişmeler, aşırı sağcı, ırkçı partinin belli kesimler arasında uzun süreden beri normalleştiğini gösteriyor. Bu nedenle AfD ile yakın gelecekte nasıl bir ilişkinin kurulacağı aynı zamanda Alman sermayesi içindeki çıkar çatışması, görüş ayrılığıyla da ilgili. Küresel pazardan ve dış yatırımlardan beslenen tekelci burjuvazi için, tarihte yaşananların da etkisiyle, AfD’li koalisyonlar çok tercih edilebilir değil. Ancak, ulusal pazardan beslenen, dış rekabet gücü zayıf sermaye kesimleri için AfD adeta bir kurtarıcı görünüyor. İkisi arasındaki uzlaşma ancak Neonazilerden arınmış, neoliberal, muhafazakar ve kısmen milliyetçi bir AfD olabilir. AfD’nin öne çıkardığı göçmen düşmanlığı da, özellikle ihtiyaç duyulan nitelikli, ucuz işgücü ihtiyacı açısından kabul edilebilir olarak görünmüyor aynı kesimler için.

Bu hedefe ulaşmak için AfD içindeki dengelerle oynamak bundan sonraki adımlardan biri olabilir. Alice Weidel’in temsil ettiği sermaye yanlısı çizgi bu açıdan kabul edilebilir olarak görülüyor. Björn Höcke’nin temsil ettiği ırkçı-faşist çizgi ise bastırılması, marjinalize edilmesi gereken olarak görülüyor. Hangisinin galip geleceği ya da hangisinin geri adım atacağı zaman ve koşullara bağlı. AfD’nin normalleştirilmesini savunanların gündeminde, bundan sonra sosyal ve demokratik haklara daha fazla saldırı, antifaşistlerin kriminalize edilmesi olacak.

Sermaye grupları ve katmanlar arasında AfD’ye dair yapılan değerlendirmelerde genellikle halkın nasıl tepki göstereceği pek hesaba katılmıyor. Ne var ki, bugüne kadar AfD’nin normalleştirilmemesinin en önemli dayanağı, halkın verdiği antifaşist mücadele oldu. Pek çok kez yüzbinler halinde büyük gösteriler yapıldı ve gelmekte olan tehlikeye dikkat çekildi. En önemlisi de aşırı sağın, ırkçıların normalleştirilmesinin tarihsel paralelliği kuruldu. Bu nedenle sermayenin hangi kesiminin ne yaptığından öte, halkın antifaşist mücadelesi ırkçılığa ve faşizme karşı verilecek mücadelede önem taşıyor

Close