Zeynep ARSLAN / Viyana
Avusturya İçişleri Bakanı Karl Nehammer’in yetki sahasına giren son olay, 26 Ocak’ta üç tane resmi mülteci aileye gece yarısı baskınıyla operasyon düzenlenerek, ertesi gün Gürcistan ve Ermenistan’a sınır dışı etmek oldu. Aileler uzun yıllardır Avusturya’da yaşıyordu. Okul çağlarında olan çocukları burada dünyaya gelmişti.
Sınır dışılara onay veren Nehammer, 2 Kasım’da Vinaya’da gerçekleşen terör saldırısı nedeniyle de yoğun şekilde eleştiriliyordu.
İlticacı ailelerin sınır dışı edilmesine karşı yükselen tepkilerin ardından Nehammer hakkında parlamentoda güven oylaması önergesi verildi. Aşırı sağcı FPÖ’nün ayrı ve SPÖ ile NEOS’un birlikte sundukları soru önergeleri farklı konuları içeriyordu. FPÖ’nün soru önergesi, korona karşıtları ve komplo teoricilerinin yanında, ırkçı ve faşist aktörlerin de aralarında bulunduğu grupların geçtiğimiz hafta sonu 10 bine yakın bir katılımla gerçekleştirdiği kitlesel gösteriyi kapsıyordu.
SPÖ ve NEOS’un önergesi ise sınır dışı edilen ilticacı ailelerin durumu ve tekrar geri getirilmeleriyle ilgiliydi. Nehammer, 4 Şubat’ta her iki önerge ile ilgili muhalefetin sorularına mecliste sırasıyla yanıt verme hakkını kullandı. Koalisyon ortağı ve kendisinin ‘insan hakları partisi’ olarak gösteren Yeşiller Partisi’nin son gelişmelerden sonra hükümette daha cesur hamleler yapma, gerektiğinde ortaklığı bitirme noktasına gelebilmiş olacağı medyada dile getirilmeye başlandı. Ne var ki Yeşiller başkanı ve muhafazakâr-neoliberal ÖVP ile koalisyon ortaklığının sürdürmenin kararlı savunucusu Sigrid Maurer, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, kendilerinin koalisyon ortaklığına zarar gelmesini istemediklerini bir kez daha altını çizdi.
SEÇMEN BASKISI VE ERKEN SEÇİM YATIRIMI
Viyana eyalet meclisinde Yeşiller, SPÖ-NEOS koalisyon hükümetinin federal hükümete çağrı niteliğindeki “Yurtdışı edilmiş ilticacı ailelerin yeniden geri getirilme’ talebini oybirliğiyle destekledi. Buna karşın federal düzeyde Yeşiller, güven oylamasına “koalisyon ortaklığına zarar vereceği” gerekçesiyle destek vermedi.
Nehammer için verilen güven oylamasının geçerli olması için parlamentonun üçte ikisinin ‘Evet’ demesi gerekiyordu. 1945’ten bu yana ilk olarak 2019’da devleti Rus zenginlerine peşkeş çekmeyi içeren ‘İbiza Skandalı’ndan ötürü ÖVP-FPÖ hükümetine, güven oylamasıyla son verilmişti.
Önergeyi verenler, Bakan Nehammer’in görevine son verilmesi için gerekli çoğunluğun sağlanamayacağının bilincindeydi. Buna rağmen bu çalkantılı dönemde toplum nezdinde yıpranan imajlarını tazelemek, yeniden güven kazanmak ve hayali kurulan bir erken seçimden güçlü çıkmak için bir nevi yatırım olarak da okunabilir.
Burada özellikle Yeşiller Partisi’nin tavrı dikkat çekici. Sınır dışı edilen ilticacı aileler için Yeşiller Başkan Yardımcısı Werner Kogler, bundan sonraki süreçler için çocukların haklarını ve güvenliğini AB ve Avusturya yasalarınca iltica uygulamalarında denetleme komisyonunu (Kindeswohlkommission) kurma girişimiyle geçiştirdi.
SEÇMEN SİYASETÇİLERE GÜVEN KAYBEDİYOR
Tabanda yükselen sesler ve medya uzmanlarının ifade ve tepkileri erken seçim ve koalisyon ortaklığının bitmemesi karşısında Yeşiller’in 2017’de olduğu gibi, yeniden barajın altında kalabileceği tahin ediliyor. İçişleri bakanının görevi ile ilgili güven oylaması ve ailelerin geri getirilmesi konusunda sergiledikleri tutum, ‘seçmenin nezdinde yeniden itibar kazanmak için son şansın olarak ‘fırsatı değerlendirememe’ olarak ifade buldu. Olası bir erken seçim veya bir sonraki parlamento seçimlerinde SPÖ ve ÖVP’nin koalisyon ortaklığı anketlerce tahminler arasında, fakat yabancı ve iltica yasalarının bu şekilde işlenmesi de SPÖ’nün önceki dönemlerde iktidar ortaklıklarından kalan bir miras. Bu anlamda yetki zamanlarında attığı imzaların belirleyici olduğu seçmenin hafızasında yerini koruyor. Yine de şu anda bir erken seçimin ÖVP açısından da bir getirisi olmayacak. Öyle ki, SPÖ Kovid-19 sürecinde seçmenin beğenisini kazanan enfeksiyon hastalıkları uzmanı parti lideri Dr. Pamela Rendi-Wagner’in de etkisiyle, oylarını yükseltmeye devam ediyor. Bu anlamda ÖVP, güçlü ve önceki koalisyon ortaklık deneyimlerinden tecrübeli SPÖ ile yine ortaklığa girmektense, mevcut koalisyon ortaklığını sürdürmek adına kendi çizgilerini hiçe sayan Yeşiller ile devam etmekten memnun görünüyor.
İltica ve yabancı yasaları ile ilgili katı ve sert bir tavır izleyeceğini ise ÖVP’li Başbakan Sebastian Kurz, bu amaçla seçmen tarafından iktidara getirildiği beyanıyla en başından belirtmiş ve bu hükümet programına Yeşiller imzalarını yine en başından atmıştı.
Sonuç olarak geniş seçmen kitlelerinin demokratik ortak paydalarda bir araya gelebileceği yeni bir siyasi aktörün belirmesi seçmenin umutlu beklentisi olarak yerini korumaya devam ediyor. Nitekim siyasete ve siyasetçilere karşı güven Kovid-19 sürecinde de sergilenen son tutumlarda da giderek sarsıntıya uğruyor. Kriz döneminin iyi yönetilemediği ve salgın ve güvenlik gerekçelendirmeleriyle temel hakların ihlal edildiği konusunda görü birliği giderek büyüyor. Burada sol siyasi yelpaze tarafından boş bırakılan sahanın FPÖ ve sağ-radikal gruplar tarafından yüksek sesle doldurulmaya çalışılması da sürecin giderek komplike, zorlu ve çatışmalı olacağına işaret ediyor.