Written by 19:00 HABERLER

Basını yıldırma denemesi

Pascal BEUCKER
TAZ İç Politika Editörü

Son birkaç gün içinde Almanya’da tuhaf bir oyun sahnelendi. Ülke çapında yayın yapan günlük gazete Die Tageszei­tung’da (TAZ) yayınlanan bir makale, Federal İçişleri Bakanı Horst Seeho­fer’in, yazar hakkında suç duyurusunda bulunaca­ğını açıkça ilan etmesinin ardından neredeyse bir devlet sorununa yol açtı. Almanya’da gazeteci sendikalarının şiddetli protestolarına yol açan ye­ni bir durumdu bu. Diğer birçok gazete TAZ’a basın özgürlüğünü risk altında gördükleri için destek verdi. Recep Tayyip Erdoğan veya Viktor Orbán ile karşılaştırmalar yapıldı. Medya çalışan­ları bir dayanışma çağrısı başlattı. Nihayet, muh­temelen Başbakan Angela Merkel içişleri bakanı­nı bu gülünç niyetinden vazgeçmeye ikna etti; Se­ehofer’in dört günlük dü­şünmeden sonra kararını değiştirmesi böyle bir suç duyurusunun başarı şansı­nın imkansızlığından da kaynaklanıyor olabilir.

SKANDAL SONA ERMİŞ DEĞİL

Ancak böylece skandal sona ermiş olmadı. Çünkü onun suç duyurusunda bu­lunacağını duyurması TAZ Genel Yayın Yönet­meni Barbara Junge’nin dediği gibi “Büyük bir yıl­dırma denemesi ve basın özgürlüğüne utanç verici bir saldırı” olarak kalmaya devam ediyor. Federal İçişleri Bakanı’nın “Böyle bir iç görü için dört gün beklemesi dikkat çekici” Seehofer’in gülünç yakla­şımının nedeni, Hengameh Yaghoobifarah’ın gaze­tedeki bir köşe yazısı. 29 yaşındaki gazeteci, “All cops are berufsunfaehig/Tüm polisler devre dışı” başlığı altında mizahi olarak kapitalizm var olduğu sürece polisler devre dışı bırakılırsa onlardan ne yapılacağına kafa yoruyor ve sonuçta onlara sade­ce çöp deposunda yer olacağına karar veriyordu.

Yazı oldukça heyecan yarattı. İki polis sendikası mesleklerinin küçümsendiğini düşündüler ve aşırı sağ parti AfD’nin bir Federal Meclis üyesi gibi “halkı kışkırtma” iddiasıyla suç duyurusunda bu­lundular. Bir hükümet partisi olan CSU, Twit­ter’da TAZ yazarının bir resmini yayınladı ve “Almanya’daki nefret dolu solun çirkin yü­zü”nün burada görül­mekte olduğunu yazdı (CSU Genel Sekreteri Markus Blume daha sonra bu raydan çıkma­dan dolayı özür diledi). Son olarak, CSU üyesi Se­ehofer geçen hafta pazartesi günü Bild gazetesinde “Yarın, İçişleri Federal Bakanı olarak, TAZ’daki polisle ilgili ağza alınamayacak şeyler yazan köşe yazarı hakkında suç duyurusunda bulunacağım” açıklamasını yaptı.

YAZI TAZ’DA DA TARTIŞMA YARATTI

Kurt Tucholsky; “Bizden biri iyi bir siyasi şaka yaparsa, Almanya’nın yarısı koltukta oturur ve kı­zar.” demişti. Yaghoobifarah’ın gerçekten iyi bir si­yasi şaka yapıp yapmadığını tartışmak mümkün. Ancak bu olayda da Almanya’nın yarısının koltuk­ta oturup kızdığı doğru gibi. Bu kara mizahi akıl oyununu tetikleyen nedenleri gözden ırak tutmayı da amaçlayacak şekilde yazıya saldıranlar sadece polis sendikaları değil.

Çünkü Yaghoobifarah’ın mizahi olarak formüle edilen sütunu, ABD’de George Floyd’un öldürül­mesi konusundaki büyük öfke ve Black Lives Mat­ter hareketinin dünya çapındaki protestoları olma­dan anlaşılamaz. Irksal olarak motive edilen polis şiddetine ilişkin öfke Almanya’da da dile getiril­mekte. Yazının başarılı olup olmadığı TAZ’ta bile tutkuyla tartışılıyor. Çünkü son pasaj sanki polis memurları çöple aynıymış gibi anlaşılabilecek şe­kilde.

TAZ Genel Yayın Yönetmeni Junge, Tuchols­ky’den alıntı yaparak diplomatik şekilde formüle ederek: “Hiciv, her şeyi yapabilir, kelime seçiminin yanlış yapılmasını da.” dedi. Elbette, hangi meslek grubuna ait olduklarına bakılmaksızın insanların çöp olarak tanımlanması TAZ’ın yayın anlayışıyla çelişmekte. Bununla birlikte, TAZ, yazarının arka­sında durup gazetecilik açısından ve hukuki olarak giderek artan kişisel saldırılara karşı onu savuna­caktır.

TEHDİTLER YOĞUNLAŞTI

Yazıdan rahatsız olanlar, bunu serbestçe, yüksek sesle bi­le, yapabilirler. Buna ifade özgürlüğü denir. Ama Hengameh Yaghoobifarah’ın yazısının yayınlanmasından bu yana karşılaş­tığı nefret ve kışkırtma söylemi izin verilebilecek çerçevelerin ötesine geçiyor.

Yok etme fantezilerine ka­dar ilerliyor. Bu arada, tehdit­ler o kadar yoğunlaştı ki, baş editörler ve TAZ’ın hukuk bölü­mü Berlin polisinden danışma ve güvenlik görüşmesi istemek zorunda kaldı. Artık saldırıların sadece sözde kalmadığı, gazetecinin fiziksel refahının risk al­tında olduğu da göz ardı edilemez.

Federal İçişleri Bakanı ve partisi Yaghoobifarah’a karşı at­mosferi körükledikleri için sorumlulukta pay sahibidir. Horst Seehofer, davadan vazgeçtikten sonra TAZ’ı görüşmeye davet etti. TAZ Yayın Yönetmeni Junge de ona Schleswig-Holstein Eu­tin’deki polis okuluna ortak bir ziyaret önerdi. Çünkü bu okul, kendi saflarındaki ırkçılığı fark ederek “Irkçılığın Olmadığı Okul – Cesaretli Okul” ağına katılmıştı. Seehofer’in cevabı ise henüz gelmedi.

Çeviren: Semra Çelik

Close