Written by 12:30 HABERLER

Bavyera devriminin Alman aydınlar üzerindeki etkisi

SELÇUK KOZAN

1. Dünya Savaşı uzadıkça umutsuzluk, savaşma isteğinin gittikçe azalması ve aynı zamanda hastalıklar, yoksulluk ve büyük kayıplarla birlikte kitlelerin içinde bulunduğu durum inanılmaz bir hal alıyordu. Cephelerde askerler arasında başlayan huzursuzluk ve yönetici sınıfına karşı başlayan öfke, dönem dönem isyanlara kadar varıyordu. Almanya’da ise durum farklıydı. Savaşın neden olduğu tahribat, bu savaşın artık son bulması yönünde yoğun tartışmalara neden oluyordu. İçten içe kaynıyordu. Bu arada Rusya’da devrim gerçekleşmiş ve Lenin’in o bütün dünyayı etkileyecek çağrısı özellikle Almanya’da büyük bir yankı uyandırmıştı: “ Bütün iktidar Sovyetlere”.

İşçiler ve aydınlar arasında büyük bir sempati toplarken, askerler ve işçiler Rusya’daki gelişmeleri merakla bekliyorlardı. Savaş karşıtı gösteriler gittikçe daha yayılıyor ve artık bir çok şehirde işçi konseyleri kuruluyordu. Ekim Devrimi artık işçiler için büyük bir umuda dönüşmüştü. Sosyalizm rüzgarı sadece işçiler arasında değil, aydınlarda da ciddi bir etki uyandırmıştı. Askerlerin başlattığı isyanlar ve sonrası Kasım 1918 Devrimi, Almanya için yeni bir dönemi ifade ediyordu. İşçi hareketi güçlenerek bir çok şehirde Sovyet tarzı yönetimler kuruyordu.

Sosyal demokrat Kurt Eisner öncülüğünde, Alman topraklarında ilk cumhuriyet ilanı olan Özgür Bavyera Eyaletinin kurulması, diğer eyaletlerde büyük bir etki bırakmış ve devrimin bütün Almanya’ya yayılmasını tetiklemişti. Bu süreç sonrasında işçi- asker konseyleri kurulması, sosyalizme olan sempatinin işçiler arasında etkili olmasını da sağlamıştı. Kısa süren Bavyera Sovyet Cumhuriyeti ve diğer şehirlerdeki işçi konseyleri, gerici güçleri de yanına alan SPD hükümeti tarafından saldırıya uğrayarak kanlı bir şekilde yok edildi.

Özellikle bu devrimlerde aydınların rolü tartışılmazdı. Büyük bedeller ödeyen, tarafını ezilenden yana tercih eden aydınların işçi hareketiyle bütünleşmesini Bavyera devriminde daha net görebiliyoruz. Bu devrimde öncü rolü oynayan devrimci aydınların işçi hareketinin yanında yer almaları elbette bir tesadüf değildi. Almanya’da 1. Dünya Savaşı yeni sanat akımların ortaya çıkması bu akımların bir bölümünün sosyalizmi tercih etmeleri yeni bir dünya özleminin bir göstergesiydi. Toplumsal eşitsizlik ve gericiliğe karşı bir tepki olarak ortaya çıkan bir çok akım, zamanla toplumsal gerçekçiliğe yönelmiş ve işçi sınıfının yanında yer almıştı. Sadece düşünsel anlamda değil, bizzat örgütleyicisi olmuşlardı. Burada Kasım Devrimi ya da Bavyera Devrimi’nden öte, aydınların oynadığı role değinmek istiyoruz.

1900’lü yılların başlarında savaşı destekleyen, yıkımı, vahşeti ve çürümüşlüğü meşru olarak gören ve milliyetçiliği öne çıkaran bir çok sanatçı, sanatlarını savaşı besleyen bir propaganda aracına dönüştürmüşlerdi. Ancak felakete sürüklenen kitlelerin içinde bulunduğu inanılmaz yaşam koşulları bir taraftan da, bu koşulları ortadan kaldıracak, yeni bir toplumsal sistem arayışını beraberinde getirmekteydi. Aydınlar da dünyanın yeniden sorgulanması, din, gelenek, savaş ve toplumun yozlaşması gibi birçok konuda, sanatın kullanılarak toplumun uyandırılması gerektiği fikrinden hareketle, mücadele ve örgütlenmeye yönelmekteydiler. Ortaya çıkan yeni bir çok sanat akımın etkisinde kalan sanatçılar, yazarlar, Ekim Devrimi sonrası yeni bir arayışa yöneldiler. 1918 Kasım Devrimi’yle birlikte kentlerde kurulan Sovyet tarzı örgütlenmenin bizzat merkezinde yer aldılar.

İşçi sınıfının devrimci rolünü anlayan ve önemseyen bir çok aydın, yetenek ve enerjilerini sınıfın çıkarlarının hizmetine sundular. Örneğin savaş karşıtı olarak ortaya çıkan ‘dadacılar’, zamanla daha da ileriden hareket ederek işçi sınıfının yanında olma çağrısını yapmışlardır. Münih, Bremen gibi bazı merkezlerde kurulan devrimci Sovyet hükümetlerinin çalışmalarına katıldılar.

Sanatçılar ve şairler iktidarda

Savaş süreci ve Ekim Devrimi sanat akımları üzerinde ciddi bir etki bırakmıştı. Aydınların bir bölümü burjuvazinin çıkarları ve sistemin devamı için üretirken, bir bölümü ise ilerici bir toplum özlemiyle bütünleşen hareketlerin içindeydiler. Almanya işçi hareketinin yükselişi ve o güne kadar var olan durumdan rahatsız olan ve yeni bir toplum kurma isteği taşıyan aydınlar, gelişen işçi hareketinin etkisine girmişti. Yeni toplumun sosyalizm olacağı, umudun gerçeğe dönüşmekte olduğu yönündeki inancı güçlendirirken, sınıfın öncüleriyle birlikte hareket etme tutumunu da yaygınlaştırmaktaydı. Şair, yazar, ressam gibi bir çok aydın safını belirlerken, umudun kısa sürede gerçeğe dönüşmesi için, sadece yazdıkları ya da çağrıları değil, yanı sıra hareketin bizzat merkezinde yer almaya çalıştılar. Almanya genelinde kurulan bir çok geçici Sovyet tarzı yönetimlerde azımsanmayacak sanatçı yazar ve şair yer aldı. Bavyera Sovyeti özellikle modernist akımlardan etkilenen ve bir çok sanatçıya ev sahipliği yapan bir bölgeydi. Ekim Devrimi sonrası, sanatçılar arasında işçi sınıfı iktidarı tartışması alevleniyordu. Modernist akımdan etkilenen bir çok yazar, sanatçı işçi hareketinin uyanışı karşısında duyarsız kalamadılar. Kısa sürede aydınlar kendini hareketin içinde buldular. Ömrü kısa olan Bavyera Sovyeti kurucularında olan Erich Mühsam, Gustav Landauer ve Ernst Toller, ekspresyonist avangardın temsilcilerindendi. Sonuçta iktidarı ele geçirmiş işçilerin kurduğu iktidarda yönetici kadrolar arasında yer aldılar. İşçi hareketinin Almanya’da yükselmesi toplumsal etkisini arttırması, aydınları etkilemiş ve güçlendirmişti. Burada kuşkusuz Lenin’in işçi sınıfı ve sanat ilişkisi üzerine yazdıkları Avrupa aydınları üzerinden bir iz bırakırken, sanata ilişkin daha ileride tartışmalar sanatta yeni bir dönemin kapılarını açmıştı. Tarihe aynı zamanda şairlerin ve sanatçıların iktidarı olarak geçen Bavyera Devrimi yenilgiyle sonuçlansa da, sınıf hareketi tarihi açısından önemli bir dönem olarak hafızalarda yer almaya devam edecektir.

Close