Written by 17:50 ÇALIŞMA YAŞAMI

Berlin’de Grev Konferansı yapıldı

2-4 Mayıs günleri 2.000’den fazla sendikacı RLS Vakfı tarafından düzenlenen “6. Sendikal Yenilenme Konferansı” için Berlin’de bir araya geldiler. Sendika aktivistleri üç gün boyunca Berlin Teknik Üniversitesi’nde (TU Berlin) Almanya’daki sendikal hareketin mevcut durumu, hareketi güncel ve gelecekte bekleyen zorlukları masaya yatırıldı.

Tüm ülkeden gelen katılımcıların sayısı bu yıl önemli ölçüde arttı: 2022’de Bochum’daki Rosa Luxemburg Vakfı (RLS) tarafından düzenlenen “Grev Konferansı’na” 1500 kişi katılırken, bu yıl sayı 2 bini geçti. Bu artış, sendikacılar arasında sendikaların ve siyasi çizgilerinin köklü bir değişime uğraması gerektiği yönündeki talebin hızla yükseldiğini gösteriyor.

SINIR SINIFLAR ARASINDA GEÇİYOR

Konferansın odak noktalarından biri, “sağa karşı mücadele”ydi. TU Berlin Rektörü ve ev sahibi Geraldine Rauch, Audimax’ta düzenlenen büyük açılış panelindeki konuşmasında, salonda bu kadar çok “eleştirel zihne sahip insan” görmekten duyduğu “vay be” etkisinden bahsetti. Mücadeleci konuşması sık sık alkışlarla kesilen Rauch, “Demokrasi karşıtı eğilimler sadece AfD’den gelmiyor” diyerek insan haklarının Almanya’da da çiğnendiğini söyledi.

“İfade özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı öfkelendiğimizi göstermek için sadece ABD’ye işaret etmek yanlıştır” diye konuşan Rauch, “Bilim ve araştırma özgürlüğüne yönelik saldırılar, ABD’deki aynı mekanizmalar Almanya’da da mevcut. Üniversiteler siyasi özgürlük alanları olmalıdır ve buna herkesin karşı çıkmalı” dedi.

“Bilim özgürlüğü Almanya’da da tehlikede ve ilerici sesler bu ülkede de karalanıyor. Geri adım atarsak durum daha da kötüleşecek” diyen Rauch’un direniş çağrısı alkışlarla karşılandı.

İŞYERİNDE SAĞCILIK VE SENDİKAL MÜCADELE

Ver.di sendikasından Lisa Baumeister, işyerlerinde kök salmış açık sağcı işçilerle nasıl mücadele edileceğini tartıştı. Baumeister, bu kişilerin desteğinin nedeni olarak, “hükümet partilerinin de tıpkı sağcılar gibi işçi haklarını kısıtlaması”nı gösterdi.

Braunschweig’den bir VW işyeri işçi temsilcisi, fazla mesai gibi tavizler talep etme uygulamalarının sağcıların kendilerine karşı ajitasyon yapmalarına zemin hazırladığını ekledi. IG Metall yönetim kurulu üyesi Chaja Boebel, aşırı sağla mücadele etmek için karar alma yetkisinin de işçilerin eline verilmesi gerektiğini vurguladığı konuşmasında, “vekalet siyasetinin zamanı geçti” dedi.

UAW’DAN ULUSLARARASI DAYANIŞMA ÇAĞRISI

ABD’den Berlin’e gelen Otomobil İşçileri Sendikası UAW Yönetim Kurulu üyesi Brandon Mancilla, konuşmasına başlamadan önce Ford Köln’deki meslektaşlarına dayanışma mesajı gönderdi. Sendikaların işletme yönetimiyle iş birliği yapmak yerine mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Mancilla, ABD’de tatil olmayan 1 Mayıs’ı bir mücadele günü olarak güçlendirmek için mücadele ettiğini söyledi. Bunun için UAW’nin imzaladığı toplu sözleşmelerin 1 Mayıs 2026’da sona ermesine sağladığını belirten Mancilla, “bu tutumumuza uluslararası destek bekliyoruz, 1 Mayıs 2026’yı birlikte mücadele günü yapabiliriz” dedi.

CFM VE TESLA ÇALIŞANLARINDAN MÜCADELE RUHU

Konferansta öne çıkan anlardan biri de Charité Tesis Yönetimi CFM’de çalışan bir düzüne işçinin katılımı ve üç değişik hastanede üçüncü haftasına giren süresiz grevlerini anlattığı an oldu. Kadın işçilerin salona yürüyüş yaparak girmeleri büyük coşku seline neden oldu. Sahneye çıkan çoğunluğu göçmen kadınlardan oluşan ekip, Charité’deki iki sınıflı istihdam sistemine karşı süresiz greve çıktıklarını ve kamu sektörü sözleşmesi (TVÖD) kapsamına alınmayı talep ettiklerini dile getirdi.

IG Metall’de örgütlenen Berlin Grünheide Tesla çalışanları ise, fabrikadaki sendika kırıcılığı (union busting) uygulamalarını anlattılar. Almanya’da metal grup topu iş sözleşmesinin uygulanmadığı tek otomobil fabrikası olan Tesla’da, IG Metall üyeleri, sendikalarının hukuki destek fonuna federal ortalamadan 21 kat daha fazla başvurmak zorunda kalıyorlar. Ancak çalışanlar tüm saldırılara karşı kararlı olduklarını ifade şöyle ifade ettiler: “Pes etmeyeceğiz-Tesla’yı da yeneceğiz!”

GENÇLERDEN SİLAHLANMA KARŞITI EYLEM

Konferansın sonunda, 30 genç sendikacı silahlanma ve militarizme karşı sahne eylemi düzenledi. Bosch’tan Henrik Torbeke, askerlik hizmetinin bir sınıf meselesi olduğunu, pazarlar ve kâr için hayatlarını feda etmeleri beklenenlerin işçi sınıfı gençliği olduğunu vurguladı. Torbeke, “Egemen sınıf savaş istiyor, biz ise bir gelecek istiyoruz!” dedi. Genç sendikacılar eylemleriyle tüm sendika üyelerini militarizme ve yeniden silahlanmaya karşı mücadele etmeye çağırdılar.

Diğer yanda ise, “Sendikalar Savaş ve Silahlanmaya Karşı” inisiyatifi altında 40 sendikacı, Almanya’da militarizme ve yeniden silahlanmaya karşı yerel eylem komiteleri kurma çağrısı yaptı. Program başlamadan önce cumartesi sabahı, bölgelerde ve şirketlerde Almanya’daki hızla silahlanma tutumuna karşı eylemde bulunma yollarını tartışmak ve “Savaşa ve Silahlanmaya Karşı Sendikalar” girişiminin ağ oluşturma toplantısı için bir araya geldiler. Toplantı, katılımcılarla desteklenen birkaç örneğe dayanarak, savaşa ve silahlanmaya karşı eylemleri hazırlamak ve hayata geçirmek için bölgelerde sendikalar arası platformlar ve eylem komiteleri kurulması çağrısıyla sona erdi.

SAVAŞ YANLISI UKRAYNALILAR

Ukrayna’dan sağlık çalışanlarıyla yapılan bir oturumda farklı bir tavır vardı. Bu toplantının konuşmacıları, Ukrayna’ya silah satılmasının açıkça savunuculuğunu yaptılar. Katılanlardan birinin “Rusya’daki meslektaşlarıyla enternasyonalist bir şekilde barış için mücadele etmeleri gerektiğini” söylemesine kürsüden verilen yanıtta, “onları tanımakla ilgilenmediklerini ve birlikte mücadele etme yanlısı olmadıklarını” vurguladı. Konuşmacı sunumunu sağcı radikal selamlama “Slava Ukraini” ile sonlandırdı!

TARTIŞMALAR VE ÇELİŞKİLER

Konferans, silahsızlanma, Filistin bağlamında özgürlük haklarının savunulması gibi günlük hayatta marjinalleştirilen konulara da yer verdi. Dönüşüm ve kemer sıkma politikalarına karşı nasıl mücadele edileceği mücadeleci bir tarzda tartışıldı. Bazı çalışma gruplarında sendikalara egemen olan bürokrasi eleştirildi. Konferans organizatörlerin politikaları ile katılımcıların taban mücadelesi beklentileri arasındaki çelişkiler dikkat çekti. Sendikal değişim için asıl ihtiyaç duyulan şeyin, işyerlerinde örgütlü taban hareketi olduğu birçok tartışmada vurgulandı, molalarda, grupların her köşede toplandığı ve tartışmalara devam ettiği gözlemlendi.

Yukarıda belirtildiği gibi, konferans çelişkilerden uzak değildi. Sonuç olarak, önüne koyduğu hedefle, organizatörlerinin, yani Sol Parti ve sendika yönetimlerinin politikalarıyla çelişiyor. Ayrıca, konuşmacıların ve katılımcıların büyük çoğunluğu tam zamanlı sendika çalışanı olduğundan ve dolayısıyla işyerinde aktif olmadığından, konferans sendikal uygulamalarda köklü değişiklikler için bir başlangıç ​​noktası olma potansiyeline sahip değil. DGB sendikalarında bir rota değişikliği, özellikle de sınıf mücadelesi yönünde bir rota değişikliği, sendika taban seviyesinde, yani doğrudan işyerinde geniş bir örgütlülük gerektirir. Bu konularda tartışmalar henüz sona ermedi.

Close