Written by 09:40 KÜLTÜR

“Bir hikâye, anlatılmadığında bile yaşar”

MEVLÜT ASAR

Erinç Büyükaşık’ın yeni romanı Kaybolan, sessizliğin bile bir sesi olduğunu hatırlatan sarsıcı bir anlatı. Bastırılmış bir hafızanın, suskun bir babanın, geçmişle yüklü bir evin ve yalnız bir oğlun ekseninde şekillenen bu roman; Türkiye’nin toplumsal belleğini, bireysel hatıralarla iç içe örüyor.
Anlatıcının yıllar sonra baba evine yaptığı ziyaret, yalnızca mekâna değil, zamana ve sessizliğe yapılan bir yolculuktur. Eski bir fotoğraf albümünden düşen yüzler, gece yarısı gömülen kitaplar, çocukken işitilen ama hiç anlaşılmayan fısıltılar birer birer ortaya çıkar. Roman, hatırlamanın nostalji değil, bir tür direniş olduğunu fısıldar.


“İnsan unutmayı öğrenir, ama hafızasını nereye götürürse götürsün, içinde taşır.”
Büyükaşık, yalnızca bir ailenin travmalarını değil, bir ülkenin bastırılmış geçmişini de anlatır. 12 Eylül’ün gölgesi, sürgüne gönderilmiş öğretmenler, “Görülmüştür” damgalı mektuplar, duvarlara sinmiş fısıltılar… Hepsi romanın arka planında değil, tam merkezinde yankılanır.
Roman yalnızca geçmişi değil, bugünü de sorularla örer. Anlatıcının eşi Sevim’le ilişkisi, ebeveynlik, sorumluluk ve tükenmişlik halleri üzerinden, bugünün bireysel çıkmazları da gözler önüne serilir. Bu yüzden Kaybolan, hem geçmişe ait bir anlatı hem de bugünün gölgelerine tutulmuş bir ayna gibidir.

“Bazı sessizlikler, kelimelerle bölünemeyecek kadar ağır.”
Romanın dili yalın ama katmanlıdır; iç seslerle, kesintilerle, rüyalarla ve bilinç akışıyla ilerleyen metin, şiirsel bir atmosfere yaslanır. Bu şiirsellik, süsten değil, yaşanmışlığın ağırlığından beslenir. Her satır, okura kendi belleğindeki bir çatlağı sezdirir.


“Kayıplar mezarlıklarda değil, albümlerde başlar bazen.”
Kaybolan, geçmişin içinde susturulmuş, görünmeyen ve anlatılmamış ne varsa, o kırık aynaya yansıtarak görünür kılıyor. Bu roman sadece bir oğulun babasına değil, her unutmaya zorlanan bireyin kendi geçmişine seslenişi gibi okunabilir.
“Gölgeler sadece ışığın değil, unutulmuş isimlerin de izi olabilir.”
Ve belki de romanın asıl gücü, bu fısıltıyı tüm okurlara duyurmasında yatıyor:
“Anlatılmayan hikâyeler kaybolmaz. Bir gün, sizi bulacak bir cümleyle geri dönerler.”

Close