Sayın Bsirske, Başbakan Angela Merkel seçim öncesinde sık sık ülkedeki sosyal sorunların ileri sürüldüğü gibi abartılı olmadığını söyledi. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
Bizim başlıca talebimiz, ülke genelinde sosyal adaletin daha iyi hayat bulmasıdır. Bu konuda yapılması gereken çok şey var. Kreşten üniversiteye kadar eğitim sistemi yapısal olarak, bütçe açısından olması gerekenin çok altında. Aynı durum bakıma muhtaç, hasta ve yaşlı insanlar için de geçerli. Bu nedenle sosyal alanlara alabildiğinde yatırım ihtiyacı var.
Ama Başbakan Angela Merkel bunları görmezlikten geliyor ve dediğiniz gibi iyi durumda olduğumuzu ileri sürüyor. Peki sormak gerekiyor, kimden bahsediyor sayın başbakan. Bizim bildiğimiz halkın çoğunluğu başbakanın gördüğünün tersi bir şekilde hayatını sürdürüyor.
Bu nedenle başbakanın söyledikleri gerçeklerle bağlaşmıyor. Gerçekler, hem eyaletlerde hem de federal düzeyde kamu alanları için daha fazla bütçe ayrılmasını gerektiriyor.
Bunun için de özel sermayeden daha fazla verginin alınması gerekiyor. Ülke nüfusunun yüzde 1’ini oluşturan zenginler, tam 2 trilyon Euro net serveti ellerinde tutuyorlar. Meneger Magazin dergisinin yazdığına göre ülkedeki zenginler 2011 yılında servetlerini günde 2.6 milyon Euro artırdılar. Bu çemberi mutlaka kırmalı ve zenginliği toplumun yararına kullanmalıyız. Bunun için de öncelikli olarak zenginlerden daha fazla verginin açılmasının önünü açacak yasalar çıkarılmalıdır.
Seçim sonuçlarına baktığımızda Angela Merkel büyük bir olasılıkla başbakan olarak kalmaya devam edecek. Peki sosyal hareket bundan sonra ne yapacak, yoluna nasıl devam edecek?
Önümüzdeki dönem sosyal adalet ve adil paylaşım gündemimizde kalmaya devam edecek. En geç bir dahaki krizde sosyal alanlardaki kısıtlamalar son yıllarda yaşadıklarımızdan çok daha farklı bir ölçüde gerçekleştirilecek. Çünkü belediyelerin durumu giderek kötüleşiyor ve onlar da kendilerince önlemler alacaklar. Bu da en çok geliri yüksek olmayan insanları etkileyecektir.
Son yıllarda Alman Sendikalar Birliği (DGB) ile Merkel hükümetleri arasında gayet uyumlu bir ilişki vardı. Bu önümüzdeki dönem nasıl devam edecek? Olduğu gibi sürecek mi yoksa bazı değişimler olacak mı?
Sendikalar partilerin uzantısı değildir. Hangi renkten olursa olsun. Bana göre sendikam ver.di geçmişte “Ajanda 2010”a karşı iyi şeyler yaptı. Susmadık. Sosyal demokratlar tarafından yapılan politikaları sürekli teşhir ettik. Bundan sonra da kim tarafından yapılırsa yapılsın çalışanların haklarına yönelik saldırılara karışı bayrağımızı yükselteceğiz. Bizi kimin hükümet olduğu değil, üyelerimizin çıkarları ilgilendiriyor. Toplumun geleceğin için sosyal adalet için mücadeleye devam edeceğiz. (YH)
Binlerce kişi sosyal adalet için alanlardaydı
14 Eylül’de Berlin ve Bochum’da bir araya gelen binlerce emekçi alanlara çıkarak sosyal adalet ve adil bir vergi politikası talebinde bulundu. Çok sayıda dernek ve çatı kuruluşun yanı sıra Birleşik Hizmet Sendikası’nın (ver.di) çatısı altında bir araya geldiği “Umfairteilen” (Adil Paylaşım) inisiyatifi tarafından 14 Eylül Cumartesi günü yapılan gösterilerin en büyüğü Ruhr bölgesinde bulunan Bochum’da yapıldı. Üç koldan yapılan yürüyüşlerin ardından Maden Müzesi önünde düzenlenen mitinge 12 bin emekçi katıldı. Bu eyleme paralel olarak başkent Berlin’de düzenlenen eyleme ise 3 bin kişi katıldı.
SPD ve Yeşiller daha çok sembolik olarak eylemlere katılmayı tercih ederken, Sol Parti’nin katılımı diğer partilere göre daha güçlü oldu. Sol Parti Bochum Milletvekili Sevim Dağdelen ve Dortmund Milletvekili Ulla Jelpke de gün boyunca eylemde yerini aldı.
Küreselleşme karşıtı ATTAC adına konuşan Helge Bauer, hükümet tarafından izlenen politikaların daha çok yerel yönetimler zor durumda bıraktığına, bu nedenle halkı kullandığı bir çok alanda kısıtlamalara gidildiğine dikkat çekerken Paritätischen Wohlfahrtsverbands Genel Müdürü Ulrich Schneider ise son yıllarda izlenen politikaların ülkede zenginlerle yoksullar arasındaki gelir uçurumunu derinleştirdiğini söyledi.
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Genel Başkanı Özlem Alev Demirel de, hem mevcut hükümetin hem de daha önce hükümet olmuş partilerin izlediği politikalar nedeniyle emekçiler ile zenginler arasındaki makasın alabildiğine açıldığını, sermayenin krizden güçlendiğine dikkat çekerek, “Bütün bunlardan ötürü 22 Eylül’de yapılacak genel seçimlerde oyumuz aynı zamanda bu politikalara yanıt olmalıdır” dedi.
Demirel ayrıca, Türkiye’de AKP Hükümeti’nin Gezi Parkı direnişinden bu yana halka yönelik büyük bir polis terörü olduğuna dikkat çekerek, Almanya’da yaşayan bütün uluslardan işçi ve emekçileri uluslararası dayanışmaya çağırdı.
Son konuşmayı yapan Ver.di sendikası Genel Başkanı Frank Bsirske de sosyal adalet ve adil bir vergi politikası için mücadelenin genel seçimlerden sonra da devam edeceğini ifade etti.
Başkent Berlin’de aynı saatlerde bir araya gelen 3 bin kişi sosyal adalet için hükümet binalarının olduğu bölgede insan zinciri oluşturdu. Ayrıca Regensburg ve Saarbrücken’de de aynı talepler için yüzlerce kişinin katıldığı eylemler yapıldı. (YH)