Written by 14:22 Allgemein

Bu muhabbetse bu ne telaş!

İhsan Çaralan

Söyleme bakarsanız AKP’de ve AKP’nin büyük koalisyon ortağı Gülen cemaati arasında bir kardeşlik, bir birlik bütünlük havası esiyor ki sormayın! Söylenenlere bakan yandaşlar, taraftarlar, “Tü… tü… maşallah nazar değmesin” diyerek tahtaya vuruyorlar!
Başbakan Erdoğan, Arena’yı dolduran on binlerce Fetullah Gülen cemaati mensubu önünde, yanık gurbet türküsü eşliğinde konuşuyormuş gibi bir üslupla, “Hocaefendi’nin artık Türkiye’ye dönmesi”ni istedi. Türkiye’ye gelmesi için hiçbir yasal ya da başka engeli olmayan Gülen’i, gelmesi için her fedakarlığı yapamaya hazır dost edasıyla Türkiye’ye davet etti: “Kollarımızı açıktık sizi bekliyoruz buyurun gelin, bizi mutlu edin!” dedi.
Bu çağrıya Fetullah Gülen, bilinen üslubuyla, aşırı övgüler ve konuşmaya dramatik unsurlar da katarak yanıt verdi, “civanmert” koalisyon ortağına. Gülen’in kurduğu cümlelere bakarsanız, bu çağrıya çok değer verdiğini çıkarabilirsiniz ama 10 dakikalık konuşma içinde söylediğinin özü; “Çağırmak sizden gelmemek bizden!” den ibaretti. Ve dahası, 10 yıldır Başbakan Erdoğan’ın yönettiği ve tüm dünyaya, “Gelin bu ülke güvenli, herkes güllük gülistanlık içinde, barış içinde yaşıyor. Asayiş berkemal!” diye propaganda yaptığı ülkeye, Gülen, “Türkiye’ye hâlâ güvenli bulmadığı için gelmeyeceğini” söyledi. Yani Obama’nın kanatları altında olmayı Erdoğan’ın elinin altında olmaktan daha güvenli bulmaya devam ediyordu çoktandır “ruhani bir lider”den öte “kurt bir politikacı olduğunu” da kanıtlayan Gülen. Ötesi ise hasret ve gurbetlik üstüne ne kadar içten olduğu da tartışılacak bir edebiyat!
Eh sadece bir “daveti reddetmek”le kalınsa “neyse” denilip geçilebilirdi; ama tam böyle bir zamanda Anayasa Mahkemesi, Erdoğan’ın kendisini 5+5=10 yıl süreyle başkan (hiç olmazsa cumhurbaşkanı) yapmak için çıkardığı yasayı yorumlayarak, kararını verdi. Karara göre, Abdullah Gül 7 yıl cumhurbaşkanı olarak kalacak ama isterse yeniden bir 5 yıl daha cumhurbaşkanlığına aday olabilecek.
Ve bu karar normalde; “Ne var canım. Zaten yedi yıla itiraz etmiyoruz. Bir kez daha Abdullah kardeşimize hak tanınıyor ne var bunda?” denecekken; Başbakanın yardımcısı Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin “Gül bir kez daha aday olabilir” diyen kararına, sanki düşmanını adayı yapıyormuş gibi isyan eden bir üslupla, anında; “Anayasaya aykırı bir karar” olarak ilan etti.
Aynı gün Başbakan; “Bizde makam koltuk tartışması olmaz. Bizler makamdan değer alan değil makama değer katan insanlarız” diye edebi denklemler kurarak, rakibinin ters bir çıkışını, “makam mevki düşkünlüğü” olarak ilan ederek çalım atmaya kalksa da bu kararın birinci dereceden muhatabı Gül; “Yeniden aday olacak mısınız?” sorusuna, “Böyle şeyler için daha zaman var. Şimdilik işimize bakalım!” diyerek, adaylığını adeta ilan etti. Böylece, 2014’ten itibaren yüreğinde 5+5’lik bir dönem boyunca başkanlık hayali kuranların yüreğine ateş attı.
Ve tabii siyaset çarşısı böyle karışınca, medyanın ve politikanın spekülasyonlardan gerçekleri çıkaran ustalarının ağzı torba değil ki büzesin: “Gül ikinci kez aday olacak”, “Bu Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hayallerini bitirir.”, “Bu Gülen kliğinin Erdoğan’la hesaplaşmasının yeni bir aşaması; Erdoğan’a Anayasa Mahkemesi üstünden attığı bir kazıktır”, ”Bu özel yetkili mahkemeler hamlesine verilen bir yanıttır”, … spekülasyonları aldı yürüdü.
Bu değerlendirmeler, “Erdoğan’ın büyük koalisyon ortağı ile hesaplaşması üstüne spekülasyonlar” gibi görünüyor ama iktidardaki koalisyon içinde, en azından MİT krizinden beri gelişen çatışma çizgisi dikkate alındığında, spekülasyonla gerçek arasındaki mesafe, “ihmal edilebilir” miktarda görünüyor. Bu yüzden de muhabbetle telaş, kucaklaşmayla sıkıp kaburgalarını kırma iç içe!
İktidarın en üst katlarındaki söylem ve gerçek arasındaki bu derinlere inen çelişki, şu çok bilinen hikayeyi akla getiriyor.
Malum hikaye şöyle:
İki kardeş, aralarında biriken sorunları bir hesaplaşmayla çözmek istiyorlar ama bu hesaplaşmayı meşru gösterecek bahaneyi de bir türlü bulamıyorlarmış. Bu durumdan yakınan kardeşlerden biri oğluna sıkıntısını şöyle anlatıyor:
Amcan oğlunu (ya da kızını) evlendirse ve bizi düğüne çağırmasa da küssek! Ya da o bizi düğüne çağırsa biz gitmesek de o küsse!
İktidar koalisyonu içinde bakalım hangi bahaneyle kim kime küsecek?
Şimdilik Özel Yetkili Mahkemeler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri (Anayasaya başkanlık siteminin konup konmamsı da bu seçimlerle bağlantılı) büyük hesaplaşmanın vesilesi olacak gibi görünüyor. Ama ülkenin sorunları öylesine büyük ve çözümleri aciliyet kazanmış bulunuyor ki, başka hesaplaşmaların gündeme gelmesi de hiç şaşırtıcı olmaz.

Close