Written by 12:03 Allgemein

Bu tablonun sorumlusu kim?

Almanya’da hükümet, basın ve daha önce iktidar olmuş muhalefet partileri uyum konusunda yaşanan sor…

Güney Afrika’da yapılan dünya kupası sırasında Almanya’da en çok konuşulan konulardan biri de Mesut Özil, Sami Khedira, Cacao, Jérôme Boateng, Lukas Podolski gibi oyuncuların göçmen kökenli oluşlarıydı. 23 kişilik milli takımda 11 göçmenin yer almasının önemi üzerinde duruldu. Ne var ki Almanya’da yaşayan göçmenlerin çok önemli bir bölümü sözünü ettiğimiz futbolcular ya da öne çıkmış bazı sanatçı ve politikacılar kadar şanslı değil. Çünkü, günümüz koşullarında göçmenlerin çok azınlık bir bölümü sıyrılıp ‘üst tabakaya’ çıkmayı başarırken, ezici bir bölümü eşit haklardan, insanca yaşam koşullarından mahrum bir şekilde “en alttakiler” olarak yaşamaya devam ediyor.
Bu durum Federal Hükümet tarafından açıklanan 8. Uyum Raporu’nda da somut verileriyle ortaya konuluyor. 600 sayfalık kapsamlı raporda yer alan veriler, göçün üzerinden 50 yıl geçtiği, Almanya’nın bir “göç ülkesi” olduğu kabul edildiği halde, başta eğitim ve çalışma yaşamı olmak üzere pek çok alanda göçmenlere halen “ikinci sınıf vatandaş” muamelesinin yapıldığını gözler önüne seriyor.


EŞİT HAKLARIN ADI BİLE YOK
Raporu açıklayan Federal Göç ve Uyum Bakanı Maria Böhmer bile, yerli ve göçmenler arasındaki büyük uçurumu, “Eşit haklardan söz etmemiz hala mümkün değil” diye tarif etti.
Böhmer tarafından açıklanan rakamlar yerli ve göçmenler arasında eğitim, iş piyasası, çocuk bakımı, sağlık gibi pek çok alanda önemli farklılıkların bulunduğunu, dolayısıyla ortada bir şans eşitliğinin olmadığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Kaldı ki, bu tablo bilinmez de değil. Yıllardan beri Almanya’da yaşayan göçmen emekçilerin ve gençlerin eğitim ve sosyal konumlarının “alarm” verdiği konuşuluyor ama işbaşına gelen hükümetler iyileştirmeler yapmak bir yana, sorunu daha da ağırlaştıran uygulamalara imza atmakta ve bunu politik bir malzemeye dönüştürmekteler.
Kuşkusuz bu tablonun sorumlusu sadece şu anda hükümette olan CDU/CSU ve FDP değil, aynı zamanda daha önce hükümette olan SPD ve Yeşillerdir de.

Ama, bu son iki parti bugün muhalefette olmanın verdiği rahatlıkla geçmişte göçmenlerin içinde bulunduğu ekonomik sosyal, hukuksal, eğitim sorunlarını neden çözemediklerini açıklama yerine, bildiğimiz klasik demeçlerle öneriler yapıyorlar.

ALMAN EMEKÇİLERİNE DE  AYNI MUAMELE
Göçmenlere ilişkin son raporun da gösterdiği bu manzara, muhafazakarından sosyal demokratına, liberalinden ve Yeşiller’ine bu ülkeyi yöneten kurum ve anlayışların uyguladığı politikaların ürünüdür. Ve bu partiler, sadece göçmenlerin değil, emeğiyle geçinen yerli halkın da yaşamını çekilmez hale getirmektedirler. Örneğin ücretlerin düşürülmesi ve kiralık işçi uygulaması, sosyal hak gaspları, Hartz IV, yüksek öğrenim harçları, emeklilik sisteminin parçalanması, yoksulların eğitiminin zorlaştırılması gibi uygulama ve yasalarla göçmenler kadar yerli emekçileri de sosyal hayattan dışlamanın yolunu açmışlardır. Göçmenlerin asıl mağduriyeti de etnik kökenlerinden ziyade, büyük bölümünün bu ülkedeki emekçi sınıfın parçası olmaktan kaynaklanmaktadır.

VATANDAŞLIĞA GEÇİŞLER ENGELLENİYOR
Göçmenlerin içinde bulunduğu koşulların iyileştirilmesi, çoğunluk toplumuna uyumlarının kolaylaştırılması bakımından sözünü ettiğimiz bütün partiler Alman vatandaşlığına geçişin “tayin edici öneme”, “kilit role” sahip olduğundan dem vuruyorlar. Ama gelin görün ki, bu denli büyük anlamlar yüklenen ve çözüm yolu olarak gösterilen vatandaşlığa geçişler bile, çıkarılan yasalar ve düzenlemelerle engellenip sınırlanmış durumdadır.
Federal İstatistik Dairesi’nin son rakamlarına göre, vatandaşlığa geçişin önüne çıkarılan engelleri aşabilenlerin sayısı, 2009 yılında bir yıl önceki yıla oranla cüzi miktarda artmış ve 100.000 sınırının altında kalarak, 96 bine düşmüştür. Bu cüzi artışın kaynağı ise, bir önceki yıldan kalan başvuruların gecikmeli olarak işleme konmasıdır. Vatandaşlığa geçenlerin sayısı 2000 yılında 186 bine 700’e çıkmıştı. 2005 yılından itibarense yüz bine kadar düştü.

“Kilit önem” addedilen vatandaşlığa geçişlerin önüne hükümetler tarafından çıkarılan yeterli gelir, yeterli Almanca ve testlerin kendisi bile sermaye partilerinin göçmen emekçilerin çoğunluk toplumuna uyum sağlamasına, hukuksal açıdan eşit haklara sahip olmasına karşı olduğunu gösteriyor.

ÇÖZÜM ORTAK YAŞAM VE  BİRLİKTE MÜCADELEDE
Federal Hükümet tarafından açıklanan Uyum Raporu’nda göçmenler arasındaki işsizlik, yoksulluk ve eğitim sorunlarıyla ilgili tablonun bir benzeri aynı şekilde Alman işçileri ve emekçileri için de geçerli. Örneğin, eğitim alanında göçmen gençlerin karşı karşıya olduğu “şans eşitsizliği”nden Alman işçilerin çocukları da payına düşeni alıyorlar. Onlar da genellikle ya en altta yer alan Hauptschule’ye gönderiliyor ya da diploma alamadan okuldan ayrılmak zorunda kalıyor.
Bu nedenle göçmen emekçiler ile Alman emekçilerin sorunları, hukuksal statülerden kaynaklı olarak bazı farklılıklar içermekle birlikte özünde aynıdır. Bu yüzden de bunlara karşı bir mücadele verilmeden tablonun değiştirilmesi mümkün değildir.
Ortaya konulan tablonun değiştirilmesi için yapılacak tek şey, aynı kaderi, aynı sorunları paylaşan yerli ve göçmenlerin bir araya gelerek aynı mücadelenin, aynı hareketin parçası olarak hareket etmesidir. (YH)

Hükümetin rakamlarıyla

göçmenlerin durumu

– Resmi verilere göre 82 milyonluk Almanya’da 15.6 milyon göçmen yaşıyor ve bu ülke nüfusunun yüzde 19’una denk düşüyor. Gençler arasında ise göçmen kökenlilerin oranı genel ortalamanın çok üzerinde. Örneğin Frankfurt’ta altı yaşından küçük çocukların yüzde 65’i göçmen kökenli. Ülke genelinde ise her üç çocuktan birisi göçmen kökenli. Göçmenlerin 7.3 milyonu Alman vatandaşı olmadığı için “yabancı” kabul ediliyor.

– Göçmenler aileleri arasında 2008 yılında 3 ila 6 yaşları arasındaki çocuğunu kreşe gönderenlerin oranı yüzde 84. Bu oran Alman ailelerde yüzde 95. Göçmenlerin sadece yüzde 9’u üç yaşından küçük çocuğunu kreşe gönderiyor. Bu oran ebeveynleri Almanya’da doğanlarda iki kat daha fazla.

– Göçmen ailelerden gelen çocukların yüzde 43’ü en düşük okul türü olan Hauptschule diploması alıyor. Bu oran Alman ailelerden gelen öğrenciler arasında yüzde 31. 15-19 yaşları arasındaki göçmen gençlerin yüzde 13.3’ü diploma almadan okulu terk ederken bu oran Alman gençler arasında bunun yarısı kadar.

– Göçmen gençler arasında meslek yeri bulma süresi de Alman gençlere göre çok daha uzun. Göçmen kökenli bir genç 17 ay içinde bir meslek yeri bulurken bu süre Alman gençleri için ortalama üç ay.

– Göçmen gençlerin yüzde 44.5’i ise bir meslek eğitimi yapamıyor.

– Göçmenler arasında ortalama işsizlik yüzde 12.4. Bu oran Almanlara göre iki kat daha yüksek. Alman vatandaşı olmayan göçmenler arasında ise işsizlik çok daha yüksek (Yüzde 14.7). Bu oran 2005’te yüzde 20.7 tespit edilmişti. Göçmen kadınlar arasındaki işsizlik de erkeklere göre çok daha yüksek.

– Göçmenler yerlilere göre çok daha fazla sık hastalanıyor. Bunda kötü yaşam ve kötü çalışma koşulları büyük rol oynuyor.

– Tahminlere göre Almanya’da 200 ile 460 bin arasında illegal göçmen yaşıyor.


Kriz en çok göçmenleri etkiliyor

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından açıklanan yıllık göç raporunda da dünyadaki ekonomik krizden en çok göçmenlerin etkilendiğine dikkat çekiliyor. İlk kez 2008 yılında yayınlanan OECD raporunda, üye ülkelerdeki göçmenlerin durumu ele alınıyor.
Verilere göre, OECD üyesi ülkelerde 15-24 yaşları arasındaki genç göçmenlerin yüzde 24’ü işsiz. Bu oran yerliler arasında bunun yarısı kadar.
Örneğin İspanya’da 2009’de göçmenler arasında işsizlik yüzde 27’ye çıktı. 2008’de bu oran yüzde 16 idi. Almanya’da ise krizden ötürü göçmenlerin yüzde 18’i işini kaybetmiş.
Son rapora göre 2008’den bu yana OECD üyesi ülkelere göç eden yabancıların sayısında da bir azalma oldu. Azalmanın yüzde altı düzeyinde olduğunu ve göç edenlerin sayısının 4 milyon 400 bin’e düştüğü açıkladı. Daha önceki yıllarda yasal göçmenlerin sayısı iki haneli oranlarda artıyordu.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun Çalışma ve Sosyal Güvenlik’ten sorumlu üyesi Laszlo Andor, göçmen sayısındaki gerilemenin, Avrupa’nın ekonomik durumunun kötüleşmesi ile bağlantılı olduğu ifade ederek, “Göçmenler ekonomik krizden çok etkilendi, zira bazı iş kollarında göçmenlere özellikle ihtiyaç duyuluyor. Örneğin inşaatçılık gibi; İspanya gibi inşaat sektöründe çok sayıda göçmenin çalıştığı bir ülkede krizin etkisi ağır oldu. Aynı zamanda otomotiv ve yan sanayisinde çalışan göçmenlerin sayısında da ciddi bir gerileme oldu“ dedi..
Rapora göre Avrupa’da göçmenler çalışan nüfusun önemli bir bölümünü oluşturuyor, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti’nde çalışan nüfusun üçte birinden fazlası göçmen. Avrupa Birliği Komisyonu’nun İçişleri’nden sorumlu üyesi Cecilia Malmström, bunun kesinlikle göçmenlerin diğer işçilerle eşit tutulduğu anlamına gelmediğini ifade ederek, göçmenler için daha fazla hukuki koruma talep etti.
Öte yandan Malmström, Avrupa Birliği’nde göçmenlerin hukuki konumlarının ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için yasa teklifi vermeye hazırlanıyor.
OECD raporunda, uzun dönemli ekonomik büyümenin sağlanmasında, Almanya’nın vasıflı göçmenler için cazip hale gelemediği de belirtildi. Rapora göre dünya genelinde; yüksek vasıflı göçmenlerin, genel göçmenler içerisindeki oranı ABD’de yüzde 55, Avustralya’da yüzde 85 ve Kanada’da da yüzde 99 olurken Almanya’da bu oran ancak yüzde 5- 10 arasında kaldı. (YH)

Close