Almanya’da artan ekonomik sosyal sorunlar ve sermaye partilerinin temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırıları, halk arasında burjuva demokrasisine olan güveni sürekli düşürüyor. Leipzig Üniversitesi’nin Otto Brenner Vakfı ve Heinrich Böll Vakfı ile işbirliği içinde hazırladığı bir araştırmaya katılanların sadece yüzde 42’si Almanya’da demokrasinin mevcut haline destek veriyor. Bu oran aynı araştırma tarafından 2022’de yüzde 58 olarak tespit edilmişti. Bir yıl içinde yaşanan yüzde 16’lık güven kaybı, aynı zamanda halk arasında mevcut sisteme tepkinin tahmin edilenden de fazla olduğuna işaret ediyor.
Tepki ve kopuş Doğu Almanya’da çok daha fazla. Batı Almanya’da ise önceki yıllara göre yabancı düşmanlığında hızlı bir yükselişin olduğu anlaşılıyor.
Batı Almanya’da kesinlikle yabancı düşmanı olarak tespit edilenlerin oranı yüzde 13’ten yüzde 19’da çıktı. Doğu Almanya’da ise yabancı düşmanlarının oranı şu anda yüzde 31,5. Araştırmayı yapanlar ülke genelinde yabancı düşmanlığının radikalleştiğine dikkat çekiyorlar.
Leipzig Aşırı Sağ Araştırması 2002 yılından bu yana iki yılda bir düzenli olarak yapılıyor. Nüfusun otoriter ve anti-demokratik eğilimlere yönelik tutumlarını mercek altına alan araştırma, Doğu ve Batı Almanya’dan toplam 2 bin 500 kişilik temsili bir örnekleme ile yapıldı.
AŞIRI SAĞCILIK NASIL ÖLÇÜLÜYOR
Araştırmacılar sorulara yanıt verenlerin tutumlarını altı farklı boyutta ölçüyor: Nasyonal Sosyalizmin önemsizleştirilmesi, otoriterlik, sosyal Darwinizm, anti-Semitizm, yabancı düşmanlığı ve şovenizm.
Her boyut için üç ifade sunulmakta. Yanıt ölçeği 1. ise „hiç katılmıyorum“, 5. ise seviye „tamamen katılıyorum“ arasında değişmekte. Ortalama değer 3, „kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum“ cevabına denk geliyor. Aşırı sağcılıkla ilgili tüm ifadeler için en az 3,5, yani toplamda 63 puan alan herkesin tutarlı bir aşırı sağcı dünya görüşüne sahip sayılıyor.
Bir kişinin otoriterlikten yana olup olmadığı „Almanya’yı herkesin iyiliği için güçlü bir el ile yöneten güçlü bir lidere sahip olmalıyız“ sorusuna verilen yanıtla ölçülüyor. „Şovenizm“ için ise „Ülkemizin ihtiyacı olan şey, Alman çıkarlarının yurtdışında sert ve güçlü bir şekilde savunulmasıdır“ sorusuyla ölçülürken, “Yabancı düşmanlığı „Almanya çok sayıda yabancı nedeniyle tehlikeli bir şekilde aşırı yabancılaşmıştır“ sorusuyla ölçülüyor.
PARTİLERE GÖRE AŞIRI SAĞ EĞİLİMLER
Araştırmacılar, özellikle Batı Almanya’da ilk kez kullanılan „post-kolonyal antisemitizm“ ve „antisemitik anti-Siyonizm“ kategorilerinde çok yüksek değerler ölçtü. Post-kolonyal antisemitizm, özellikle 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısından sonra devreye konulan bir kavram. Hem Doğu hem de Batı Almanya’da, yaklaşık yüzde 14’lük bir kesim Ortadoğu çatışmasının „beyaz sömürgecilik ile ezilen azınlıklar arasındaki bir çatışma“ olduğu ifadesine tamamen katılmakta. Doğu’da yaklaşık yüzde 36, Batı’da ise yüzde 30’luk bir kesim de bu ifadeye kısmen katılmakta. Araştırmanın editörü Johannes Kiess, „Anti-Semitizm bir köprü ideoloji olarak işlev görüyor, sol ve sağ çevreleri birbirine bağlıyor“ diyor.
Genel olarak, şovenizm ve yabancı düşmanlığının arttığına dikkat çekiliyor. Katılımcıların yaklaşık yüzde 34’ü, „Çok sayıda yabancı”nın olduğuna inanırken, yüzde 33’ü „Yabancılar buraya sadece refah devletimizden faydalanmak için geliyorlar“ görüşünde. Yabancı düşmanlığı partilerin seçmenleri arasında ise farklı düzeylerde. AfD seçmenlerinin yüzde 60’ı yabancı düşmanı bir dünya görüşüne sahip olurken, bu oran BSW’ye oy vereceğini söyleyenler arasında yüzde 26’nın biraz altında, CDU/CSU, SPD ve FDP seçmenlerinin yaklaşık yüzde 20’sinde, Sol Parti seçmenlerinin yüzde 12’sinde ve Yeşiller Partisi seçmenlerin de yüzde 3’ü bu görüşü paylaşıyor.
Dikkat çekici bir diğer önemli nokta ise ırkçılık ve yabancı düşmanlığının sadece marjinal ve alt gruplar arasında değil, orta kesimlere kadar genişlediğine işaret ediliyor. Zira özellikle „Yabancılar buraya sadece sosyal sistemlerimizden faydalanmak için geliyorlar“ görüşünü sadece aşırı sağ partiye oy verenler dile getirmiyor.
Sistemin yarattığı eşitsizlikler, sosyal sorunlardan ötürü sistemin belirlediği çerçevenin dışında eğilimlerin ortaya çıkması, araştırmayı yapanlar tarafından “demokrasi için tehdit” olarak tanımlanıyor. Bu nedenle “Almanya’da demokrasinin işleyişinden memnun olanların oranı sadece yüzde 46. Doğu’da bu oran daha da düşük, yüzde 30’un biraz altında” tespiti yapılıyor.
Araştırmayı yapanlar genel olarak aşırı sağın yükselişi, “demokrasiye olan güvenin azalmasının” nedenlerini ekonomik ve sosyal sorunlara bağlamazken, sonuçtaki çözümler arasında iyi bir iş ve işyerlerinde karar verme sürecine dahil olmanın önemli olacağını ifade ediyorlar. Ayrıca, toplumsal bir aydınlanma ve bilinçlenme yönünde adımların atılması ve siyasi sağın aşırı sağın argümanlarını kullanmaması isteniyor.
Ancak, toplumda oluşan siyasi eğilimlerin başlıca sorumlusunun mevcut partiler ve medyanın rolünün olduğuna pek dikkat çekilmiyor. (YH)