Written by 11:22 HABERLER

Daimler yönetimi Bremen’de terör estiriyor

Kiralık ve taşeron işçiliğin yaygınlaştırılmasına karşı mücadele eden Daimler Bremen işçileri üzeri…

Daimler Bremen işçileri, çalışma koşullarının kötüleştirilmesine, giderek daha fazla işin taşerona devredilmesine karşı mücadele ediyorlar. Geride bıraktığımız son beş yıl içinde birçok kez üretimi durdurarak Daimler patronlarına geri adım attıran işçilere yönelik saldırıların dozu giderek artıyor.

OLAYLAR NASIL GELİŞTİ?

En son olarak 11 ve 12 Aralık günleri sabah ve gece vardiyalarında toplam 2 bin 300 işçinin katılımıyla grev yapılmıştı. Greve neden olan ise Daimler yönetiminin kiralık işçileri kadroya almaya yanaşmaması, bir bölümüne çıkış vermesi ve 140 kadrolu işçinin çalıştığı lojistik bölümü taşerona devretme planlarından vazgeçmemesiydi.

Daimler İşyeri Temsilciliği’nden Gerwin Goldstein, TAZ gazetesine verdiği demeçte, Bremen’de toplam 652 kiralık işçinin olduğunu (kiralık işçi oranı bütün çalışanların yüzde 8’i dolayında) belirterek temsilciliğin bütün bu işçileri kadroya alınması için mücadele ettiğini söyledi. “652 işçiden sadece 30’unu kadroya aldılar. Geri kalanların ise sadece kiralık işçi sözleşmeleri* uzatıldı” diye konuşan Goldstein, “Noel öncesi ise 46 arkadaşın sözleşmelerinin* iptal edildiğini duyduk, yani işten atılmışlardı – bu arkadaşlarımızdan bazıları dört yıldır buradaydılar” dedi.

Özellikle işten atılan kiralık işçilere gösterilen gerekçelerin insanı öfkelendirdiğini söyleyen sendikacı, “bir arkadaşa ‘forklift (Gabelstabler=taşıma aracı) geni yok’ gerekçesini yazılı olarak vermişler. Oysa bu arkadaş üç yıldır aynı işi yapıyordu. İşverenin bu keyfi tutumu bardağı taşıran son damla oldu. 11 Aralık günü sabah vardiyasında 2 bin, 12 Aralık gece vardiyasında ise 1300 işçi üretimi durdurarak bu durumu protesto etti” diyerek tepkilerini dile getirdi.

Ayrıca işverenle taşerona devredilecek lojistik bölümünde çalışan 140 işçinin akıbeti ile ilgili müzakerelerin devam ettiğini belirten Goldstein, “bu arkadaşları bütün fabrikaya dağıtmamız gerekiyor. Birçoğunun işi zorlaşacak, daha ağır yük taşımak zorunda kalacaklar. Yaklaşık 40’ı ise değişik düzeylerde engelli, bunlara özel iş bulmamız gerekiyor” diye konuştu.

600 İŞÇİYE İHTAR

Daimler yönetimi için işçilerin grevi “illegal” ve “politik” iken IG Metall için ise “Eylemlere Fransız tarzı hakim” ve “yasak grevler” yapılıyor.

Tekel yönetiminin grevi “illegal” iddiasını, “Almanya’da politik grev hakkı yok. Ama hak verilmez alınır. Yeterince işçiyi bir araya getirebilirseniz o zaman hak da hukuk da yanınızdadır. Önemli olan kitle, kitlenin koruyucu işlevi de var” diyerek yanıtladı.

Daimler tarihinde böyle bir şeyin yaşandığını hatırlamadığını söyleyen 37 yıllık Daimler/Mercedes işçisi Goldmann ise, “Teorik olarak ikinci ihtarla birlikte işçilere çıkışta verilebilir. Ama 600 işçiye birden çıkış vermeye cesaret edemezler, sonuçta üretimi de sürdürmek zorundalar” diye açıklamada bulundu.

‘BİLİYORSUNUZ GECE KARANLIK OLUYOR…’

Şeflerin özellikle gece vardiyasındaki işçiler üzerinde baskı kurmaya çalıştıklarını belirten Goldmann, “Bu vardiya üzerinde çok ciddi baskı yapıyorlar. 80 arkadaşımız gece vardiyasında sorguya çekildi” dedi. Personel bürodan gelen elamanların 20 soruluk bir katalog hazırladıklarını da hatırlatan Goldmann, “Tabi işçilerin tutumları ve sorulara verdikleri yanıtlar çok iyiydi ve sağlam bir temelimiz olduğunu gösteriyor. Örneğin kendilerine, ‘ihtar alacağınızı bilmenize rağmen mi eyleme katıldınız’ sorusuna bütün arkadaşlar istisnasız ‘tabi bunu bilerek iş bıraktım’ diye karşıladılar. Veya elebaşlarını tespit etmek için, ‘sizi kim eyleme çağırdı’, ‘başka kimler vardı’, ‘eyleme zorlandınız mı’ sorularına hepsi sanki sözleşmiş gibi, ‘biliyorsunuz gece karanlık oluyor, ben şahsen o karanlıkta kimseyi seçemedim’ demeleri bomba gibiydi” diye konuştu.

İşçilerin birliğinin sağlandıktan sonra birçok işin çok kolay ve kendiliğinden yürüdüğünü söyleyen Goldmann, “15 Ocak günü BR komisyonu ve işletme yönetimi masaya oturup lojistik bölümünün taşerona devredilmesi konusunu görüşecekler.  Bence 15 Ocak’ta boyun eğmeyeceğimizi göstermek için iyi bir gün” demesi de dikkat çekti.

HAKLARIMIZI MÜCADELEYLE ELDE ETTİK!

Daimler Bremen Ceo’su Andreas Kellermann’ın işçilerin mücadelesini, “yüksek düzeyde mızmızlanma” diye yorumlamasının da işçileri öfkelendirdiğini belirten Goldmann, “Biz kazandığımız parayı mücadele ederek kazandık, tekel yönetimi paraları kepçeyle dağıtmadı. Ben 37 yıldır fabrikadayım ve bütün bu mücadelelerin içinde yer aldım” diyerek tepkiyle karşıladı.

Gazetecinin ücretlerle ilgili sorusunu, “Asıl skandal ne biliyor musunuz, size söyleyeyim: ben 3 bin 700 brüt kazanıyorum, kiralık işçi 2 bin 500 Euro. Bizde çalışan kiralık işçilerin saat ücreti 18,03 Euro. Biz bu arkadaşların Daimler’de ödenen en alt ücret grubu düzeyinde ücret almaları için mücadele ettik” diye yanıtlayan Goldmann, “Ama şimdi şirket yönetimi taşeron firmalarla sözleşme yapıyor ve bu firmalarda çalışan işçilerin bir çoğu sadece 8,50 Euro saat ücreti alıyor. Biz bu tür işlerin yaygınlaşmasına karşı mücadele ediyoruz” dedi.

CUMARTESİ BABA KİME AİT?

IG Metall Bremen Şubesi yöneticilerinin tutumunu “düşmanca” olarak değerlendiren Goldmann, “Şube yöneticisi Volker Stahmann işyeri toplantısında ciddi ciddi altı günlük çalışma haftasını talep etti! Biz taşeron ve kiralık işçiliğe karşı mücadele ederken Stahmann kalkıp, ‘akılcı çözümlerden’ söz edebiliyor. Bu nasıl sendikacı? Biz geçmişte ‘Cumartesi babam bana ait’ sloganı altında beş günlük çalışma haftası için mücadele ettik. Bence Stahmann’ın tutumu sendikaya zarar veren bir tutumdur” diyerek eleştirdi.

IG Metall yöneticisinin fabrikadaki havayı ve eylemleri, “Fransız tarzı hakim” diye yorumlamasını ve grevi  “yasak grevler” diye hedef göstermesini “hangi mantığa sığıyor ki” diye sorgulayan Goldmann, “Geçmişte IG Metall sendikalar arasında mücadeleci kimliğiyle tanınırdı. Şimdi ise IG Metall ve diğer sendika yönetimleri giderek yardımcı menajer rolünü üstlendiler. Keşke Almanya’da politik grev hakkımız olsa, buna ihtiyacımız var. O zaman birçok sorunu farklı çözerdik. IG Metall yönetimi de kiralık işçiliğe karşı ama onlar sadece bu durumu farklı düzenlemek, akılcı çözümler üretmek istiyorlar” diyerek konuşmasını sürdürdü.

Bremen’de farklı bir gelenek olduğunu söyleyen Goldmann, “Bremenliler çiviyi çakmak için çaba göstereceğiz demiyorlar, çekici alıp çivileri çakıyorlar, kendi hakkımız için mücadele ediyoruz, bunu da işverenin durumunu düşünerek yapmıyoruz, sadece kendi hakkımızı gözetiyoruz” dedi.

 

*Kiralık işçilerin gerçekte çalıştıkları yerle bir sözleşmeleri yok. Yani Daimler’in sözleşmeyi uzatma veya feshetmesi söz konusu değil. Daimler işgücüne ihtiyaç duyduğu süre işçiyi çalıştırıyor, ihtiyaç duymadığı zaman işçinin asıl bağlı olduğu firmaya, “gerek yok” diye bir telefon açması veya e-posta yollaması işçinin işten atılması için yeterli. Yani işçinin kiralandığı fabrikada ne kadar kalacağı o fabrikanın yöneticisinin ağzından çıkacak söze bağlı. Gerek duyulmayan kiralık işçi pratik olarak işten atılmış oluyor. Genelde bağlı oldukları firmayla imzaladıkları sözleşmede böyle bir durumda sona eriyor.

Serdar Derventli

 

Close